CHP’nin din ve mukaddesat düşmanı olmasını isteyenlere dair

Yanlış anlamalara çokça açık bir konuda yazdığımızın farkındayız.

Bizim mevzuyu dikkat ve hassasiyetle işlememiz yetmeyecektir. Okuyucularımızın da, en az bizim kadar hassas ve ölçülü bir şekilde makaleyi okumaları gerekiyor ki, mevzu yersiz tartışmalara ve gıybetlere kaymasın…

Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz üzere, mevcut Türkiye siyasetinin haritasındaki önceliğimiz demokrasidir. 12 Eylül süreciyle ülkemizin içine düşürüldüğü girdaplarla, demokrasisi tamamen rafa kaldırılmış bir güne geldiğimizi müteaddit defalar yazdık. Demokrasinin olmadığı bir ülkede “Siyasî partileri” hangi ölçülerle değerlendireceğiniz de meçhuldür. Dolayısıyla siyasî partiler de misyon ve manalarını kaybetmişlerdir. Kırk küsur sene öncesine dönmüyoruz. Bil mecburiye o süreci tarihçilere bıraktık. Yalnızca yarınki Türkiye’ye odaklanmaya çalışırken, demokrasisi işlemeyen bir devletin asla bağımsız olamayacağını belirterek, yüzümüzü geleceğe çeviriyoruz.

Siyasî partiler, bilhassa muhalefet partilerinin varlığı, demokrasinin temel esasları olduklarından, ülkenin içine düşürüldüğü şu dehşetli labirentten de yine siyasî partilerle, sandıkla ve millî birlik-beraberlikle çıkılacağına inanıyoruz. Mantığımızın alamadığı ve havsalamıza sığışmayan bir hususu, sizinle paylaşmak istiyoruz. Mevcut iktidarın karşısındaki Ana muhalefet Partisine karşı, bilhassa Cumhurbaşkanının takındığı tavır ve kullandığı üslûbun “DEMOKRASİYİ” zehirleyen bir hal olduğunu ibretle takip ediyoruz. Burada bazı okuyucularımız, Risale-i Nur’a ve Bediüzzaman’a zulüm ile şöhret yapmış CHP’yi müdafaa ettiğimizi zannedeceklerdir. Bu zannın ne kadar yanlış olduğunu; doğru bir demokrasi tanımını uzmanından alarak öğreneceklerdir. Anayasa, kanun hâkimiyeti, hukukun üstünlüğü ve hilesiz seçimlerden bahsedebilmemiz için, kaide ve kanunların taraflara göre farklı çalıştırılmaması gerekiyor. Geçmişi kusur ve hatalarla dolu olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin yöneticileri; halkın önüne çıkıp geçmişlerinden özür diliyorlar. Din ve vicdan hürriyetlerine bilhassa tek parti döneminde millete büyük zararlar verdiklerini, masum insanlara zulmettiklerini itiraf ediyorlar. Ve sonra da; hem geçmişte ve hem de günümüzdeki zulüm ve adaletsizliğin ancak demokrasi ile aşılabilineceğini ilân ediyorlar. Ve demokrasi yolunda, dünkü geleneksel slogan, duruş ve birçok gerideki fikirlerine mesafe koyduklarını anlatıyorlar, millete… İşin en ilginci de; ülkenin demokratikleşmesi ve bu dehşetli çukurdan kurtulabilmesi için, fikren kendisine çok uzak olan birçok siyasî hareket ile “DEMOKRASİ CEPHESİ” inşa ediyorlar. Mevcut iktidar ise; CHP’nin tek parti dönemindeki hata ve zulümlerini gündemde tutarak, efkâr-ı ammeyi doksan sene önceki çatışmaya çekmeye çalışıyor.

Kültürümüzde, hatasını kabullenmek büyük fazilettir. Partinin mevcut yöneticileri; dinî ve millî değerlere sahip çıktığını ifadeye çalışırken, mevcut hükümet ne özrünü, ne tövbesini, ne helâllik isteğini ve ne de bu milletin bir parçası olduğunu kabul etmeyerek, adeta saldırıyor. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere bütün muhalefeti vatana ihanet ile, terör ile ve dış düşmanların tetikçiliğiyle itham ediyor, iktidar partisi… Dünyanın hiçbir ülkesinde, demokrasinin kurumlarını kullanarak demokrasiye savaş açmış bir iktidarı henüz bilmiyoruz.

Düne kadar; hem açılım, hem çözüm ve hem de akiller süreçleriyle beslediği “Marksist Kürt Hareketi” üzerinden muhaliflerini bu gün köşeye sıkıştırmaya çalışmak, elbette ahlâkî değildir. Marksist Kürt hareketinin partileşmesinde, Avrupalı neoliberallerle yaptıkları ortak çalışmalar meclisin zabıtlarına kadar girdi. Ve Yeni Asya bunu geçmişte yazmıştı. Madem ki kanunlarla kurulmuş bu parti ile dağdaki teröristler bir olarak değerlendiriliyor, neden bu partinin kapatılmadığını insana sormazlar mı? Elbette kapatamazlar, zira onlarla birlikte inşa ettiklerini Avrupa ve İngiltere yeşilleri açıkça ifade ediyorlar. Buradaki maksadın; muhalefeti millî ve dinî değerler üzerinden itibarsızlaştırmak ise, bunun vatan ve millete büyük zarar olduğunu bilmeleri gerekirdi.

Bir nokta daha kaldı. Demokrasilerin varlığı için siyasî partiler esastır. CHP’nin geçmişteki hata ve kusurlarını itiraf ettirmeye başlayan “DİNDAR VE MUHAFAZAKÂR İKTİDAR”; vatanını, milletini ve dinini seviyorsa, bu süreçte ana muhalefete yardımcı olmalı, değil mi? Zira parti içindeki Marksistlerle masonlar; geleneksel çizgimize ihanet ediyorsunuz diyerek yönetimlerini topa tutmuş görünüyorlar. Demokrasi için bu tür süreçlere bütün partilerin muhtaç olduğu hakikatini de bir kenara yazalım. Siyasî hareketlerin içindeki idareler, fanatizm ve radikalizmden yakalarını kurtaramazlarsa demokrasi nasıl gelsin ki…

CHP yöneticilerinin okudukları Kur’ân’ı, kıldıkları namazı, seslendirdikleri değerleri tezyif etmenin AKP’ye de faydası olmayacak. Kemal Kılıçtaroğlu, başörtüsü yasağının kendilerince kaldırıldığını iddia ediyor. AKP’nin, milletçe desteklenen bütün dinî ve millî projelerini başından beri desteklediklerini söylüyor. Ve ülkeye demokrasiyi getiren partinin kendileri olduğunu ifade ediyor. Kanaatimizce en doğru tarz, bir açık toplantı ile KILIÇTAROĞLU’nu halkın içine çıkamayacak şekilde bilimsel olarak tekzip olmalıdır.

Bunun daha basit bir başka yolu da var. CHP’nin kurucusunu ve ilkelerini koruma altına almış kanun maddesini değiştirerek AKP, bu partiyi günahlarında boğacak daha salim bir yola da gidebilir. Bugüne kadar kafasına koyduğu her değişimi gerçekleştirmiş AKP yöneticileri, hem 5816’yı ve hem de anayasamızın demokrasilere uygun olmayan girişindeki dört maddeyi kaldırarak, iktidarını daha kalıcı hale getirebilir. Fakat dinî değerleri, millî harsı ve Türklüğü tekeline alarak siyaset yapmanın en büyük zararını, geçmişte olduğu gibi bu millet çekmiştir.

Demokrasi yolunda bu milletin dinî ve millî değerlerine sahip çıkan muhalefete, din adına itiraz etmenin mantıkla örtüşmediği ortada. Ülkeye öyle veya böyle demokrasinin geleceğine inananların oluşturduğu cephe ile bu şekilde mücadelenin, önce AKP’yi bitireceğini, kendileri de görmeliydiler. Kenan Evren ile başlatılan “demokrasi düşmanlığı” bayrağını, bu güne kadar halka dindar görünen kadrolar taşımamalıydılar…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*