Christian Wulff

Christian Wulff

Efkâr-ı ammenin yakından tanıdığını zannettiğim tarihî bir şahsiyet… Yakın Almanya tarihinde genç yaşında cumhurbaşkanı seçildi. Daha doğrusu seçtirildi… Onun karakterini ve doğru çizgisini bilen rakipleri Wulff’u Cumhurbaşkanlığına iterek parti içindeki ‘gizli dinsiz’ ekibin iktidarlarını kurtardıklarını zannettiler… Fakat gelişen olaylar, gizli gücü tepe tepe kullananları rahatsız etmeye devam etti…

Dünya 11 Eylül sürecine girmeseydi, Merkel böyle devam edebilir miydi? Kilise ve din ile kavgalı bir Hıristiyan Demokrat başbakan. Tüketim canavarlarına halkının servetini peşkeş çeken bir politikacı.

Fakat Springer grubu başta olmak üzere mâlûm medyanın kayıtsız şartsız desteklediği bir kişi… Sonra Merkozy ittifakı… AB’yi zayıflatan politikalar… Bankalarla fonların kontrolündeki bir iktidarın mahiyetini, maalesef Almanya kamuoyu biraz geç anladı… Schäuble gibi Christian Wulff da bu derin dalganın mahiyetini biliyordu. Parti içinde mayalanmaya başlayan hakikî Almanya muhalefetini gören Troçkici veya Freudçu ekip, Wulff’u kendilerine göre saha dışına göndermiş oldular…

WULFF HADİSELERİ DOĞRU OKUDU

11 Eylül’de Amerika’da başlayarak Avrupa ve Avustralya’da devam eden İsevî-İslâm çalışmalarını sabote gayretlerini, bu köşeyi takip edenler iyi hatırlarlar… Evvelâ Kur’ân’a hücum ettiler… Kur’ân tercümeleri kitapçılarda yok satmaya başlayınca da Peygamberimize (asm) yöneldiler… Yalnış stratejilerle İslâm ve Müslümanları Batı dünyasının gündemine taşıdılar. Bütün yalan, iftira, cerbeze, dessaslık ve münafıklıklara rağmen arzularına nail olamadılar Daniel Pipes, Geert Wilders, Ralph Giordano, Thilo Sarrazin, Christina Köhler, Necla Kelek, Seyran Ateş ve daha nice tetikçilere rağmen zaman hem Huntington’u ve hem de Francis Fukuyama’yı tekzip etti. İşte Almanya’nın Cumhurbaşkanı bu dehşetli ittifaka karşı: ‘İslâm Almanya’nın ayrılmaz bir parçasıdır’ beyanıyla 2. Avrupa’nın taarruzlarını yarı yarıya indirdi. Belki de Wulff, hakikî Avrupa’yı ve doğru Hıristiyanlığı temsilen bu tarihî çıkışı yapmıştı. Kilise ile ve bilhassa Papa Benedikt ile itişip duran Merkel’i belki bir hizaya çekti. Ve Müslümanlar da derin bir ‘oh’ çektiler…

Alman siyaseti ve daha doğrusu AB politikalarının derin analizlerini tam okuyamadığımızdan, sahne gerisinde gelişen olayları bilemiyoruz. AB’yi parçalama ve euroyu bitirme hedefine koşan Merkozy’e frenin Wulff ve ekibince konulduğunu iddia edenleri de dinlemekte fayda mülâhaza ediyoruz. Bankalarla ve bilhassa vatansız sermayedarlarla AB ülkelerini tüketim canavarına teslim eden Merkozy’i eleştirenlerin beyanatları çok önemlidir. Schäuble mütemadiyen AB ve euro krizlerinin söz konusu olmadığını, ortada bir borç krizi olduğunu ifade ediyor. Tüketim canavarının tetiklediği israf ekonomisi maalesef Avrupa’yı yeniden Deccaliyetin damına düşürmüş görünüyor. Kilise ile gerginliği azaltan Wulff AB’nin aysberge çarptırılmaması için büyük mücadele verirken, daha çok barış eksenini kullanıyor…

İSLÂMİYET’İ İNSANİYET ADINA MÜDAFAA

Christian Wulff cumhurbaşkanı seçildiği günden beri barışa ve barışçı İslâm’a vurguda bulunuyor. 11 Eylül’ün İslâmiyet üzerine boca ettiği terör, diktatörlük, adaletsizlik ve çevre kirliliğini beyanlarıyla temizlemeye çalışan Wulff’un hedefinde yalnızca Almanya, AB veya Batı dünyası bulunmuyor. O dünya barışı olmadan sair kıt’a ve devletlerde de barışın tam tesis edilemediğinin farkında. 11 Aralık’ta Müslümanlarla bir araya geldiği toplantıdaki beyanatı o kadar açık ve muhteşem ki.

Konuşmasına ‘Esselâmu aleykum’ diyerek başlıyor. ‘Müslümanlar ve Hıristiyanlar çatışma yerine birlikteliği hedef almalıdırlar….’ ‘Başka inanca sahip insanlara saygı ve dini istismar edenlere itiraz edildiğinde, yaratılış muhafaza ve insan haysiyeti savunulduğunda dünya dinleri tekrar anlaşma aracı olurlar…’  ‘Bu da ortak insaniyete ve semavî dinlere dayalı ortak ahlâkı oluşturabilir.’ ‘Ortak bir dünyanın ve ortak bir kaderin topluluğu olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum. Vazifemiz devasa: Barışı temin, terörle mücadele, finans pazarına yeni düzenlemeler ve iklimi korumak.’

CUMHURBAŞKANI ATEŞ ALTINDA..

Barışa katkısı itibariyle İslâmı Avrupa’nın önemli parçası olarak öne çıkaran Cumhurbaşkanına karşı neocon kökenli ve Londra beslemeli politikacılar çoktan harekete geçmişlerdi. Hakkındaki dosyalar didik didik incelenmeye alındı. Merkozy direkt banka ve fon sahiplerinin emrinde çalışınca, Wulff’un bir arkadaşı aracılığıyla ‘ucuz kredi’ aldığı iddiası ortaya atıldı. Bu iftiradan bir post çıkaramayan mâlûm medya gruplarında bu defa Wulff’un bir gazeteciyi tehdit ettiği yazılıp çizilmeye başlandı. Daha doğrusu 11 Eylül’den bu yana Almanya’daki parayı ve politikayı idare edenler, dengelerin değişebileceği korkusuyla Cumhurbaşkanına saldırıyorlar. Angela Merkel ve avanesinin marifetiyle partisinde yalnız bırakılmaya çalışılan Cumhurbaşkanının geri çekilmesi veya yerinde kalması, pimi çekilmiş yeni mücadeleyi durduramayacak gibi. İşin çok ilginç tarafı, AKP-Katar ortaklı Türkiye’nin meşhur medyası da Springer grubuna yardım ediyor .

Christian Wulff’a gelince… Şimdilik etrafı çakallarla sarılmış gibi… Ama çemberi yarıp Almanya’nın ufkunu açacağına inanıyoruz. Hadiseleri izlemeye devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*