Cihad-ı manevî (2)

Bediüzzaman’a göre cihad-ı manevî; fen/sosyal ve manevî ilimlerle donanıp, gelişmenin, yükselmenin en müthiş düşmanı olan cehalet, fakirlik ve fikr-i ihtilâfa karşı verilen mücadelenin adıdır.1 O, yolunu şaşırmış, Kur’ân ile muaraza eden bütün felsefî akımların birleşmesinden hâsıl olan Deccalizmle giriştiği mücadeleyi “manevî cihad” ve “müsbet hareket” diye isimlendirir.

İmansızlık her tarafı istilâ etmiştir ve gitgide yaygınlık kazanmaktadır. Buna karşı mücadele, “manevî cihad”, yani Risâle-i Nur’un “manevî kılıncı” ile olacaktır.
Bediüzzaman, bu yolla, insanın akıl, kalp, vicdan gibi bütün duygularına hitap eder. Aileyi, toplumu psiko-sosyal açılardan ele alır. İslâm âlemi ve bütün insanlığın problemlerine orijinal kurtuluş reçeteleri sunar.
O, günümüz insanının dinî lâkaydlığına karşı koyabilmenin ancak “manevî kılıç hükmündeki i’caz-ı Kur’ân nurlarıyla” olabileceğini söyler.2 “İlhamını doğrudan doğruya Kur’ân’dan alarak” önce imanın esaslarını, sonra ibadetleri, sonra ukubat, hayat meselelerini ispat ve izah ederek; sonra Kur’ân’ın siyasî ve içtimâî stratejilerini belirleyerek manevî cihadı başlatmıştır.
Geliştirdiği manevî cihadda, asıl vazifenin hizmet olduğuna, neticenin Hâdî-i Mutlak olan Allah’a ait bulunduğuna 3 tekrar tekrar vurgu yapar:
“Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfi hareket değildir. Rıza-yı İlâhî’ye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiye’ye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde, her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz…”  4
Risâle-i Nur’un serapa şefkat mesleği, Müslümanlara, Hıristiyanlara, hatta münkirlere karşı bile müsbet hareketi gerektirir. Meselâ şöyle der:
“..Onun gibilerini münakaşa ve münazaraya sevk etmeyiniz. Hattâ tecavüz edilse de bedduâ ile de mukabele etmeyiniz… Madem imanı var, o noktada kardeşimizdir. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünkü, daha müthiş düşmanlar… Bu acib zamanda, imanı bulunan ve hattâ fırak-ı dâlleden bile olsa onlarla uğraşmamak; ve Allah’ı tanıyan ve âhireti tasdik eden Hıristiyan bile olsa, onlarla medar-ı niza noktaları medar-ı münakaşa etmemeyi; hem bu acib zaman, hem mesleğimiz, hem kudsî hizmetimiz iktiza ediyor…” 5
Bediüzzaman, dinsizliği ve tahribatını durduracak olan unsurun “maddî kuvvetler, haricî-dahilî tedbirler, ittifaklar” değil, “yalnız Kur’ân ve imanın hakikatları ve maneviyat-ı kalbiye” olduğuna işaret eder.
Anarşiyi/terörü durdurmak, îman hizmetinde tam bir ihlâsı; bu da âsâyişi muhafaza etmekle sabır ve tahammülü gerektirir. 6
Bediüzzaman, tesis ettiği müsbet hareketle akıl, kalp ve vicdanlara hitap etmiştir. Meselelere öyle bir yaklaşım sergiler ki, rijit, itici olmadan ve sâfî zihinleri bulandırmadan, olumsuzlukları nazara vermeden hakikatleri netleştirir.
Müsbet hareket hayatın bütün katmanlarında geçerli olan bir yaklaşım biçimi, bir duruştur. Günümüzde en çok dikkat çeken yönlerinden birisi ise, cihaddır.

Dipnotlar:

1- Divân-ı Harb-i Örfî, 57.
2- Bediüzzaman Said Nursî Tarihçe-i Hayatı, s. 131.
3- Emirdağ Lâhikası, 2/213-4.
4- A.g.e., 2/213-4.
5- Kastamonu Lâhikası, s. 186.
6- Şuâlar, 200.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*