Yaklaşık on gündür Cizre havalisindeyiz. Hz. Nuh Aleyhisselâmın diyârı olarak da bilinen Cudi Dağı eteklerinde yer alan mübarek bir belde burası.
Dâvetlerine icabeten geldiğimiz Cizre’deki ağabeyler ve kardeşlerle birlikte bir dizi ziyaretlerde bulunduk. Lillahilhamd, bu ziyaretler çok feyizli-bereketli geçti. İştirak eden herkesin tasdiki ve müşahadesiyle, yerinde icra edilen programların tamamı istifadeye medar oldu.
Nitekim, ziyaret sonrasında gelen şevke medar mesajlar ve mükerrer dâvet talepleri bunun açık bir delili, ispatı oldu bizim için.
Sair mahallerde bulunan ağabey ve kardeşlere de bu tarz ziyaretleri ihmal etmemeleri tavsiyesinde ve hatırlatmasında bulunarak, seyahat notlarına devam edelim.
Bu havalide, mânevî hava hakikaten pek güzel, pek yüksek durumda. Başta Cizre şehir merkezi olmak üzere, yakındaki İdil ve Silopi ilçelerinden tutun tâ en ücrâ, en tenhâ yerdeki köylere varıncaya kadar civardaki hemen bütün yerleşim birimlerinde, hemen her yaştaki kız ve erkek çocuklara yönelik Kurân-imân tedrisatı var.
Yine heyet halinde ve kitap-risâle hediyelerimizle birlikte bu ilim irfan yuvalarının bir çoğunu ziyaret ederek çeşitli programlara iştirak ettik: Dersler, sohbetler, seminerler, sorulu-cevaplı diyaloglar, vesaire…
Okuyucularımızı ve talebe kardeşlerimizi ziyaret edip onlarla haşır-neşir olurken, onlara ders ve emek veren ihlâslı, mütevazı, fedâkâr hocaları da unutmadık. Onlarla da oturup tatlı tatlı sohbetlerde bulunduk. Kurân kursu ve medrese hocalarının ilmî sohbetleri gibi, bol muhabbetli izzet û ikrâmları da ayrı bir güzellik arz ediyor. Öyle ki, o uhuvvetkârane sohbet bitsin istemez bir hâle geliyorsunuz.
Bu havalideki medreseler ve Kurân kurslarında ders veren değerli hocaların da hocası durumunda olan birçok muhterem zevât var Cizre’de. Misâl: Mart 1960’ta Üstad Bediüzzaman’ın Urfa’da ziyaretine gitmek niyetiyle yola çıkıp, vefat haberini aldığı Midyat’ta Hz. Üstadın gıyabî cenaze namazını kıldıran meşhûr Şeyh Seyda, ayrıca Şeyh Ahmed, Seyyid Ali, Seyyid Tahir, Seyyid Kadri gibi bölgenin mânevî mimarlarının birinci derecede yakınları, halifeleri ve yetiştirmiş oldukları hocalar var. Yine şahs-ı mânevîyi temsil eden bir heyetle onları da ziyaret edip ellerinden öptük. Hürmet ve muhabbetlerimizi sunduk. Elhak, onlardan da aynı ihtiramı, aynı muhabbeti gördük.
İşte, İslâm dairesi içinde yaşanabilecek olan “kardeşlik saadeti” budur ve böyle olmalıdır.
KURBAĞACIK, YAHUT AYARLI ANAHTAR
Mühim zatları ziyaretimiz esnasında, ilmî derecesi yüksek muhterem bir hocamız Hz. Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hakkında pek güzel bir teşbihte bulundu.
Yaklaşık on beş kişilik bir cemaatin huzurunda kendimizi tanıtırken, değerli hocamız konuya “ayarlı anahtar” misâli ile girerek şunu söyledi:
“Biliyorsunuz, somunları açıp sıkmak için kullanılan numaralı anahtarlar var. 2 numaradan 12 numaraya ve daha büyük numaraya kadar küçüklü-büyüklü çeşitli anahtarlar var. Bu anahtarların her biri sadece bir somun, bir civata için geçerli. Fakat, Risale-i Nur ve Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hizmet tarzı, bilateşbih Kurbağacık Anahtarı (İngiliz Anahtarı) gibidir. Bu tür anahtarlar, hemen bütün somunlar, bütün civatalar için geçerli bir iş, bir hizmet görebiliyor. Dolayısıyla, Hz. Bediüzzaman hepimizin ve ehl-i iman olan umum cemaatlerin üstadı sayılır.”
Evet, değerli hocamızın bu güzel benzetmesi herkes tarafından hem kabul, hem tasdik gördü. Ayrıca, sohbetin daha da renklenmesine hoş bir vesile teşkil etti.
Benzer konuda makaleler:
- Alim şahsiyetlerin Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar hakkındaki düşünceleri
- Risale-i Nur ve antifriz
- Bayram Yüksel
- “Ölüme hayat rengi vermek mümkün” mü?
- Mustafa Sungur
- Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hakkındaki bazı isnadlara cevaplar
- Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hakkındaki bazı isnadlara cevaplar