Kur’ân, Hadis ve Risâle ışığında çocuk eğitimi

alt

Çocuk terbiyesinde maneviyâtın ehemmiyetini mevzu alan ve bu mevzuyu Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin fikirleri istikametinde yorumlayan bir inceleme.

“Mütevazi” diyebileceğimiz eser, topu topu üç bölümden meydana geliyor:

1- Çocuğun Gelişim Dönemleri,
2- Risâle-i Nur’un Eğitime Yaklaşımı,
3- Çocuğa Verilecek Dinî Eğitim…

Evet, “Takdim”de denildiği gibi, “bilhassa günümüzde ihmale uğramış bir yönü vardır ki çocuğun, bizce hem dünyasını hem de ahiretini ilgilendiren bu yönü önem bakımından ilk sırada yer almaktadır ve çocuğun manevî tarafıdır.” (s. 7)

Peki ne yapacağız?

Bu sorunun cevabı, “Gerçek bir terbiye sisteminin İlâhî söze dayanması, aklî bir gerekliliktir.” şeklinde veriliyor.

Biz de “tamam” diyoruz!

Ya bu girişin kitapla alâkası nedir, diye soracakların merakı ise şöyle izale ediliyor:

“(…)Elinizdeki kitabın temelini, ‘çocuğun manevî eğitimi’ oluşturmuştur. Dinî eğitim, terbiye ve telkin usulleri, ‘çocuk ruhu ve gelişimi’ dikkate alınarak incelenmiştir. / Bu çalışmanın orijinal yönü ise, asrın Kur’ân tefsiri Risâle-i Nur’dan medet almasıdır. Söz konusu tefsirin müellifi Bediüzzaman ve talebelerinin konuyla ilgili hayat tecrübelerini dikkate almasıdır…” (s. 8)

Eserde birinci ve ikinci bölümler kısaca, fakat yeterince işlenmiş; en hacimli bölüm, sona kalan üçüncü bölüm.
İkinci bölümde Risâle-i Nur’un eğitime yaklaşımı verilirken hususan “Önce nefis eğitilmeli.” deniliyor ve şunlar vurgulanıyor:

“(…)Risâle-i Nur’da eğitimin önemi, ‘dar daireden geniş daireye’ doğru sıralanmıştır. Risâle-i Nur’a göre, bir kişi eğitime önce kendi nefsinden başlamalı, sonra aile ve diğer bireylerle bu halka genişletilmelidir. Yani Risâle-i Nur’a göre, kendi nefsini terbiye edemeyen birinin, başkalarını terbiye etmesi ve onlara eğitim vermesi oldukça zordur. Aslında bu, bir İslâmî prensiptir. İslâm dinine göre, cihadda da bu durum böyledir. Yine İslâm’a göre, en büyük cihad, kişinin kendi nefsine karşı yaptığı cihaddır. Bu anlamda Risâle-i Nur’da, ‘Nefsini ıslâh etmeyen, başkasını ıslâh edemez.’ denilmektedir.” (s. 20)

Peşi sıra Risâle-i Nur’un eğitim hedefleri özetleniyor: “* Nefsini ıslâh etmekle işe başlamak. * Çocukların yeteneklerinin inkişaf etmesine yardımcı olmak. * Müsbet hareket eden bireyler yetiştirmek. * İnsan psikolojisini bilerek, ona göre eğitim vermek. * Kâinata mânâ-i harfî ile bakmak. / * Tahkikî imana sahip özgür fertler yetiştirmek. * Hem bu dünyayı hem de diğer dünyayı ihmal etmeyen fertler yetiştirmek. / * İnsanlığa fayda sağlayacak bireyler yetiştirmek. / * Zilletle yaşamaktansa izzetle ölmeyi tercih eden bireyler yetiştirmek. * Kardeşlik ve uhuvvet duygusu son derece gelişmiş fertler yetiştirmek. * Ortak paydada buluşabilecek, hoşgörülü bireyler yetiştirmek. * Yaratılanı Yaradan’dan ötürü seven nesiller yetiştirmek…” (s. 22-23)
Eseri enteresan kılan, hattâ ona belli bir hissiyat katan “Bir Kıssa-Bir İbret” başlıklı yazılar dikkat çekici. Menkıbe ya da hikâyelerden meydana gelen bu yazılar, üçüncü ve son bölümde mevzuların arasına serpiştirilmiş dokuz harika yazıdan ibaret. Bunların öne çıkan hususiyetleri elbette, “kıssadan hisse” kabilinden düşündürücü ve öğretici/ders verici olmaları. (Bilhassa 1 ve 5 no’lulara dikkat!)

“Çocuğa dinî eğitim verilirken dikkat edilmesi gereken noktalar” ara başlıklı yazının (s. 29-30) yanı sıra “Şefik Ağabey” adlı Nur Talebesinin Üstad Bediüzzaman’a yazdığı harika mektubun incelendiği “Çocuklara Risâle-i Nur eğitimi nasıl verilmeli?” ara başlıklı yazı (s. 34-37), “Çocuğumuza namazı nasıl sevdirebiliriz?” sorusuna cevap teşkil eden yazı (s. 58-60) ile “Çocuklara Resûlullah’ı nasıl anlatabiliriz?” sorusunun cevabını veren yazıyı (s. 96-102) “mutlaka okunmaları” dileğiyle size bırakıyoruz!

Bir husus daha var ki, temas etmeden geçemeyeceğiz. Üstad’ın deyişiyle, “insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir“ (Lem’alar, s. 463), keza “küçüklüğünde iman dersi almayan bir çocuk, daha sonra pek zor bir şekilde iman ve İslâm’ın esaslarını ruhuna sindirebilir; [öyle ki] bu, gayrimüslimin İslâmiyet’i kabul etmesi kadar zor olur.” (Hanımlar Rehberi, s. 317) Bu yüzden, çocukların manevî terbiyesi ve bu terbiyede annelerin rolü çok mühimdir!

Ve küçük notlarımız (sırayla):

* Eserde müellife ait bir “ön söz”ün yokluğu dikkat çekiyor.

* Redaksiyon hatalarıyla karşılaştık. Örnek 1: Atıfta bulunulan bazı kişilerin isim veya soyisimleri nedense yok. Meselâ “Şefik Ağabey” diye zikredilen (s. 34-37) kişi hangi Şefik’tir? Keza ”Erikson’a göre” ibaresindeki (s. 14-16) şahıs kimdir, necidir?… Örnek 2: Aynı sayfada aynı no’lu iki dipnot rakamı var. (İkinci 1 no’lu dipnot, Risale’den bir iktibasa ait, ancak kendisi/metni yok.) Örnek 3: ”Efendimizi [asm] ne kadar çok sevmememiz gerektiğini” şeklindeki ibareyi (s. 100) “yanlış anlaşılabileceği” endişesiyle not ediyoruz.

* Anlayamadığımız bir cümle ve de sonu bağlanmayan bir menkıbeye rast geldik. Şöyle ki, ”Mevzu çok anlatabilene…” cümlesinde (s. 105) ne denmek istendiğini pek anlayamadık (Siz anlayabildiniz mi?); keza 8 no’lu ”Bir Kıssa-Bir İbret”teki, sonu havada kalmış gibi duran menkıbede Dehrî ile İmam-ı Azam arasındaki münazaranın (106-108) nasıl neticelendiğini (meselâ Dehrî’nin mağlûp olup olmadığını) merak ettik!

* Bazı alt başlıklar nedense (s. 62, 96) “seçilmemiş;” yani başlık mı değil mi pek belli olmuyor…

Kısaca, bir eğitimcinin kaleminden, Risâle-i Nur’dan mevzuyla ilgili bahislerin şerhinin de yapıldığı, çocukların manevî gelişimiyle alâkalı harika bir pedagojik/terbiyevî kitap!

ÇOCUK EĞİTİMİNDE  MANEVİYAT

Yazan: Özkan Taşar

Sayfa Sayısı: 128

Ebatları: 13,5×19,5 cm

Türü: İnceleme

Yayınlayan: Yeni Asya Neşriyat

Yayın Tarihi: Ocak 2010.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*