Çoçuklara İman eğitimi

Çocuklarla ilgili yazdığım birkaç yazıdan sonra, bazı dostlarımız, bu konuda bir çalışma yapmamı tavsiye ettiler.

Ben bu konunun uzmanı değilim. Ancak, “Risâle-i Nur’un engin tefekkür hazinelerini çocukların mâsum dünyalarına nasıl taşıyabiliriz?

Bunun eğitimi nasıl verilebilir?” sorularına cevap veren, Risâle-i Nur’u çok iyi bilen uzman pedagoglardan oluşan bir heyetin, bu konuda anne-babalara rehberlik yapabilecek, bol örnekli bir çalışmaya ihtiyaç var. Piyasada bulunan bazı iyi niyetli çalışmaların ise zayıf olduğu kanaatindeyim.

Topu taca attıktan sonra diyebilirim ki, iman eğitimi, iman hizmetlerinin içinden gelen her gencin öncelikle iyi bir eş seçmesiyle başlayan bir süreçtir. Dolayısıyla, anne karnında ve doğumdan sonra devam eden bu süreçte, karşılıklı olarak var olan hassasiyetler, belirleyici rol oynarlar.

Teknik olarak ise, her anne-baba biraz pedagog olmak durumundadır. Neyi ne zaman ve nasıl verebileceğimizi çok iyi bilmeliyiz.

Risâle-i Nur’da çocuk, Allah’ın, anne ve babaların gözetim ve terbiyesine emanet ettiği sevimli ve şirin bir varlık olarak tanımlanmıştır. Tertemiz kalbiyle, verilecek her şeyi almaya kabiliyetlidir.1

Çocuğun yaş basamaklarına göre gelişim ve algılama yeteneklerini—gerekirse uzmanlar yardımıyla—keşfetmek durumundayız. “Çocuklar, her yaş döneminde beden, zihin ve duygu olarak farklı özelliklere sahip olurlar. Bu farklılıkları ebeveynler iyi bilmeli, analiz etmeli ve çocuklarının mevcut olgunluk seviyelerini dikkate alarak eğitim vermelidirler.

“Her gelişim döneminde çocuğun ihtiyaçları farklılaşır, kapasiteleri artar, buna bağlı olarak dünyasına giren şeylerin şuur altlarında oluşturduğu temel dinamikler çocuğun fıtratını şekillendirir. Bu noktada önem arz eden konu ise, çocuğa uygun zamanda doğru bilgilerin doğru bir şekilde aktarılabilmesi ve aktarırlarken de çocuğun içinde bulunduğu zihinsel ve duygusal olgunluğun dikkate alınmasıdır.”2

Uzmanlara göre, çocuklarda 0-2 dönemi çok önemlidir. “Yürümeye ve konuşmaya başladığı bu dönemde, çocuk, süt çocukluğundan çıkmış; bir küçük insan olmuştur… Öğrenmenin ve gelişmenin en hızlı devresini yaşar… Sık sık sorular sorar: Bu ne, neden, niçin…”3

Pedagoji uzmanları bu yaşlardaki çocukların duygusal alıcılarının çok kuvvetli olduğunu söylerler.4 Bu yüzden dinî kavramların bu dönemlerde verilmesi çok önemlidir. “Küçücük bir çocuk Allah’ın ne olduğunu tam olarak anlamasa da, yine de pek çok okul öncesi yaşta olan çocuğa Allah’ın bazı sıfatları ve ağaçları, toprağı, güneşi, ayı, yıldızları… yarattığı öğretilebilir.”5 Dolayısıyla bu dönemin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor.*

Bediüzzaman Said Nursî’nin, kendi hayatından verdiği aşağıdaki anekdot da bu görüşü desteklemektedir:

“Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi şahsımda kat’î ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum:

“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.”6

Görüldüğü gibi bir yaşında verilen telkinât ve mânevî dersler fıtratta, maddî vücutta ve ruh üzerinde önemli tesirler bırakarak, ondan sonraki gelişim safhaları için çekirdekler hükmüne geçmektedir. Dolayısıyla onları ebedî cehennemden kurtarmanın ilk temellerini de atmış oluruz.

Eğitimle ilgili fıtrî ve ilmî gerçekleri bir tarafa bırakarak, her yaş kademesinde verilmesi gereken eğitimin, sürekli ertelenerek bir başka yaş kademelerine kaydırılması halinde işin daha zorlaşması kaçınılmaz hâle gelir. “Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imânî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve îmanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabanî düşer.”7

Öncelikle anne ve babalara, Yirmi Dördüncü Lem’a’daki Birinci Nükte’yi iyi okumalarını tavsiye ediyorum. Gördüğüm kadarıyla, bu noktada yapılan yanlışlıklar başka yanlışlara da kapı açmaktadır.

Dipnotlar:

* Bu konuda Ayşe Aydın’ın Bizim Aile dergisindeki adı geçen yazısına, uygulanabilir bazı yöntemler açısından müracaat edilebilir.

1-http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Enstitu&Sub Section=EnstituSayfasi&Date=12/23/2005&TextID=1006

2- Psikolojik Danışman Ersin Tokdemir

http://www.mumsema.com/islamda-egitim/50634-cocuguma-allah-i-nasil-anlatabilirim.html

3- Pedagog Ali Çankırılı, Bebeğimi Büyütüyorum, s. 58, Timaş Yayınları, İstanbul, 1995

4- Ayşe Aydın, 0-2 yaş, dinî kavramlar ve Risale-i Nur eğitimi, Bizim Aile Dergisi, Eylül 2010

5- Sılma Buckley, Çocuk Yetiştirmede Pırlanta Tavsiyeler, Zaman,1992, s.75

6- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 462, Yeni Asya Neşriyat, Temmuz, 2008

7- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lahikası, s. 86, Yeni Asya Neşriyat, Şubat, 2008

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*