Çok mu siyaset konuşup yazıyoruz?

Daimî, kadim okuyucu değil, ama arasıra yazılarımızı okuyanlardan bazı sitemler, serzenişler, eleştiriler alıyoruz. Eleştiri ve itirazların çoğu, tahmin edileceği gibi siyasete dair yazılarla ilgili.
Doğrusunu söylemek gerekirse, alışkınız bu tür eleştirilere. Ayrıca, âşinayız bu türden itirazların asıl sebebine, kaynağına, mecrâsına…

Bizim yaptığımız siyasî tahlil ve yorumlardan hazzetmeyenlerin çoğu, kendini gizlese ve tarafsız gibi görünse dahi, hakikatten başka bir siyasî cereyanın mensubu, hatta taraftarıdır. Esasen, rahatsızlığının ve itirazının asıl sebebi de budur.

Bizim böyle kimselere tahammülümüz vardır. Anlayışlı ve saygılı davranıyoruz. Fakat, ne hikmetse aynı saygıyı, aynı anlayışı onlardan göremiyoruz. Ki, hemen her siyasî tandanslı yazılarımıza şiddetli tepki gösteriyorlar.

Özetle şunu diyorlar: Şu siyasete hiç girmeseniz. Siyasi konularda hiç yazmasanız. Siyasetle ilgilenmek çok da önemli-gerekli değil.

Tam da bu noktada şunu ifade edelim ki: Tesbitimiz, bugüne kadar gelen bu tür itirazların hemen tamamında, gizli başka bir siyasetin bulunduğu yönünde. Yani, aslında onun gönlündeki siyaseti yazmadığımız için, bizi bu tarz telkinlerle manipüle etmek istiyor. Aslında, bir bakıma şunu demeye getiriyor: Benim istediğim şekilde ve benim gönlümdekine göre yazmıyorsanız, hiç siyaset yazmayın daha iyi.

Tabii ki, böylesine sığ ve yavan telkinlerin tesiri altına girmeye kendimizi mecbur hissetmiyoruz.

Bir vesile ile şunu da hatırlatalım ki:

Bizi yakından takip edenler gayet iyi bilirler ki, yazdıklarımızın ancak onda biri “günlük siyaset”le ilgilidir. “Ankara kulisi” kıvamındaki yazıların oranı ise, belki yüzde bir bile değildir. Buna rağmen, bizi yine de “siyasetle çok ilgileniyor” diye tenkit eden, serzenişte bulunan dostlarımız, din kardeşlerimiz oluyor.

Oysa, bir tarafgirlik tarzındaki bir siyasetten uzak durmaya çalışıyoruz. Siyasete de, bir siyasî ikbâl ve menfaat için bakmıyoruz. Şimdiye kadar herhangi bir menfaat temin etmiş de değiliz.

Siyasete bakmamızın ve vatan, millet, İslamiyet hesabına doğruluğuna inandığımız umumi hakikatleri yerine göre hatırlatmada bulunmamızın hiçbir sakıncası olmasa gerek.

Dost ve kardeşlerimizden de ricâ ediyoruz ki, yukarıda temas ettiğimiz noktaları nazardan uzak tutmasınlar ve günlük siyasete bakmak ile siyasetin umumî veçhesine bakmayı birbirine karıştırmasınlar.

Son olarak, Kur’ânî bir bakış açısıyla siyasete baktığına inandığımız Hz. Bediüzzaman’ın siyasete niçin baktığına dair bir anekdotu aktarmak istiyoruz. O da şudur ki: Üstat Bediüzzaman, siyasete ve partilere herhangi bir hayır, yahut bir menfaat bekleyerek bakmıyor. Daha ziyade “zarar gelmemek” için ve bilhassa “İttihad-ı İslâmdan olan kardeşlerimiz yanlış basmamak için” baktığını söylüyor. (Beyanat ve Tenvirler, s: 12, 1970; yeni baskı s: 307.)

İşte, biz de bilhassa bu noktaya dikkat ederek öyle tahşidat yapıyoruz. Bizim arzu ve temennimiz, yanlış adres olarak bildiğimiz dini ve millî değerleri âlet etme hatasına düşen siyasî cereyanlara karşı dost ve kardeşlerimizi uyarmak, yanlış basmalarına mani olmaya çalışmaktan ibarettir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*