Corona virüsten beteri olmaz inşallah!..

Bu günlerde dünya gittikçe artan  büyük bir bela ile karşı karşıya: Corona virüsü. Bu öyle bir bela ki yaklaşık yüz yıl önce ortaya çıkan “İspanyol gribi” diye anılan ve yüz milyondan fazla kişinin hayatına mal olan belanın bir benzerini yaşıyor insanlar şu anda. İspanyol gribi Birinci Dünya Savaşı sonuna doğru ortaya çıkmış ve savaşın sona ermesinde en önemli etkenlerden birisi olmuştu. Kim bilir belki bu Corona virüs de, tüm dünyada ve bilhassa yakın çevremizde yaşanan kargaşa ve savaşların bitmesine vesile olur. Bu işin bir yönü.

Diğer yönü ise bu noktaya nasıl geldiğimizdir. Zira bu virüs doğrudan ilahi bir ikaz mahiyetinde gözüküyor. Her ne kadar bazı “pozitivist muhafazakarlar ve komplo teorisyenleri” bu virüsü topluma bir üst akıl oyunu olarak empoze etmeye çalışsalar da, bu ilahi ikaz gerçeğini değiştirmez.

Çünkü yakın tarihe bakacak olursak, bu Corona virüs belasının devam eden bir sürecin geldiği son nokta olarak görebiliriz. Demek istediğimiz netleştirmek için, isterseniz gelin yakın tarihimizdeki önemli musibet ve felaketleri kısaca bir hatırlayalım:

Bu ikaz sürecinin belki de kilometre taşı 17 Ağustos Gölcük depremidir. Bu öyle büyük bir depremdi ki, 28 Şubat süreci de dahil olmak üzere bir çok süreci yerle bir etti bu deprem. Çok açık bir ilahi ikazdı aynı zamanda. Bu felaket ülkemizde meydana gelmişti, ancak tüm dünyayı da etkilemişti. Ardından 2004 ve 2005 yıllarında Asya ve Endonezya’da meydana gelen depremler de çok büyük ikaz mahiyetinde idi. Bu depremler sonrasında meydana gelen tsunamiler çok geniş bir alanı etkisi altına aldı. 2011 yılındaki Japonya’nın Fukuşima kentinde olan depremi de unutmamak lazım. Bu deprem belki de o zamana kadar olan en büyük felaketlerden birisi idi. Deprem sonrası meydana gelen nükleer sızıntı ayrı bir musibet anlamına gelmekteydi. Ve diğer bir çok deprem… En yakındaki Van ve Elazığ gibi…

Sadece deprem mi? Hayır elbette ki… Amerika kıtasında meydana gelen kasırga ve fırtınalar da en az deprem kadar etkili oldu yakın tarihte. Hatırlarsanız, koskoca New Orleans şehri sular altında kaldı ve bir hayalet şehre döndü. Öte yandan aşırı yağmurlar ve seller. Uzun süre hem ülkemizde, hem de dünyada şehirleri istila etti ve etmeye de devam ediyor. Bir diğer musibet de yanardağlar oldu. İzlanda’daki yanardağ püskürmesi sonrası uzun bir süre hava yolu ulaşımı yapılamadığı hala hafızalardadır. Şu an için de bir çok aktif yanardağ da mevcut. Sözü fazla uzatmaya gerek yok.

Tüm bu saydığımız ve ilahi ikaz mahiyetindeki musibetler yanında, diğer bir büyük felaket ve kargaşa sebebi de hiç kuşkusuz 11 Eylül 2001 olayları, yani Amerika’daki ikiz küllerin çökmesi oldu. Bu dünya için öyle büyük bir felaketti ki, belki de onlarca deprem ve sele eşdeğer bir felaketti. Çünkü o zamanki ABD yönetimini bu hadiseyi hasis menfaati için kullanarak tüm dünyada ve bilhassa Ortadoğu’da tahripkar faaliyetlere giriştiler. Ne yazık ki, tam bir azgınlık örneği gösterdi bu ülke.

Zaten kanaatimize göre bu günkü Corona virüs felaketinin de en büyük sebebi, Çin devletinin zulümleri ile birlikte bu ülkenin 2001 sonrası gerek ülkemize, gerekse yakın çevremizdeki İslam dünyasında yaptığı tahribatlardır. Arap Baharı, Büyük Ortadoğu Projesi ve bizdeki “Siyasal İslam” diye anılan siyasi güruhun ülkenin başına bela olmasındaki baş müsebbip yine ABD yönetiminin 11 Eylül sonrası sergilediği saldırgan tutum ve tavırdır. Bu gün Afganistan’dan tutun da Irak ve Yemen’e kadar, Suriye ve Türkiye’den öte, Mısır, Libya ve daha bir çok Müslüman ülke bu yanlış ve saldırgan politikadan çok sıkıntı çekti, çekmeye de devam ediyor.

İşte böyle bir zamanda, dünyadaki ve çevremizdeki sıkıntılar had safhaya varmışken, birden Corona virüs belası ortaya çıktı. Savaşlar rafa kalktı ve her ülke içine kapandı ve kendi derdine düştü. Bakınız, bu gün yetkili kişiler sürekli karantina altındalar. Ünlü insanların ve başbakan ve bakan düzeyindeki kişilerin virüse yakalanmaları virüsün yayılma tehlikesi ile birlikte korku musibetini de en üst seviyeye çıkardı. Bu daha da devam edecek gibi gözüküyor.

Peki bu hal nereye kadar gider?

Dünyada nasıl bir sonuç verecek bu musibet?

Bu ve benzeri suallerin cevabını bu günden verebilmek çok zor. Çünkü bu tür sosyal hadiseler kişilerin psikolojik durumlarına göre her yöne gidebilir. Ancak ekonomi üzerinde büyük bir tahribat yapacağı kesin. Zaten şimdiden yapmaya başladı bile. Bu da haliyle toplumun bir kesimi üzerinde yıkıcı bir tahribat yapabilir. Bilhassa gelir seviyesi düşük ve günlük gelirleri ile geçinen kişiler daha büyük tehlike altında ve bir noktadan sonra bu insanları durdurmak çok güç olabilir. Korkulan şey bu hadiseden sonra bir kargaşanın zuhur etmesi ve sosyal katmanlar arasında bir anarşi ortamının doğmasıdır.

Allah korusun, o zaman Coronadan daha beter bir durum ortaya çıkabilir.

Umuyoruz ki insanlık bu bela ve musibetten gerekli dersi çıkarır ve insana layık ahlaki ve güzel değerleri ön plana alır ve zengin fakir her kes elini taşın altına koyar ve böylece başımızdaki bu musibet gitmiş olur. Aksi taktirde ders alınmadığı zaman, bu ilahi ikazın mesajı doğru okunmadığı zaman daha büyük belalara hazırlıklı olmak gerek. Belki de o zaman insanlık kendi sonunu hazırlamış olur. Üstadın yakın bir kıyametten bahsetmesi boşuna değil.

Hem de Kuran’da anlatılan kavimlerin kıssaları ve hikayeleri bize bu noktada mühim ip uçları veriyor. Öyle ki eski tarihlerdeki azgınlaşan toplumları Cenab-ı Hak sürekli ikaz etmiş. Hud kavmi, Lut kavmi, Firavun kavmi hadiselerine bir bakın. Başlarına gelen o dehşetli musibet öncesinde bazı musibetlerle sürekli uyarılmış. Mesela Firavun kavmine çekirge, bit, suların kan olması gibi öncü ikazlar gönderilmiş. Ama bir süre dikkate alsalar da yine zulüm ve işkence etmekten geri durmamışlar. Sonunda ise Kızıldeniz’de toptan boğulup belalarını bulmuşlar. Diğer kavimler de yine benzer süreçler yaşamışlar. Sadece Yunus(as) peygamberin kavmi toptan tövbe edip hayatlarını düzene sokarak nihai azaptan kurtulmuşlar. İşte bu gün de insanlığa düşen şey Yunus Peygamberin kavmi gibi davranmaktır. Tüm dünyanın evlerine çekildiği bu günlerde ciddi bir istiğfar edip maddi ve manevi açıdan temizlenmektir. Yoksa Allah korusun Firavun kavmi gibi toptan suda boğulma ihtimali var. Ne diyelim; Allah biz insanlara akıl fikir ve vicdan versin. İnsanlar da kendilerini bir önce düzeltsinler de, Kainatın Sahibi bizleri Corona virüsten daha beteri ile imtihan etmesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*