Cumhurbaşkanlığı seçiminden öte, demokrasi cephesinin oluşması önemli

Kemalist cuntanın İkinci Avrupa ile birlikte gerçekleştirdiği 12 Eylül İhtilâli ve ihtimamla kolladığı sonraki sürecin Türkiye’ye en büyük zararı siyaseti parçalamasıydı.

Ve müdahil olduğu bir “alternatifsiz iktidar” üretmesiydi. Kanunlar, kadrolar, haricî ittifaklar, lokal ve global projeler bu istikamette ayarlanmıştı. Görünüşte “demokrasi”, usûl ve esasta ise “ihtilâl” devam ediyordu. Kemalistlerin münafıklık özelliği, maalesef milleti felâketten felâkete sürükleyegeldi. Kendi kontrollerindeki “siyasal İslâm hükümetleriyle” nasıl çalıştıklarını birlikte izliyoruz. Hipnoza yakalanmış millet, Erdoğan ile Büyükanıt’ın Kemalizm adına “Dolmabahçe Sarayındaki mutabakatlarını” da sorgulayamaz hale getirildi. Neyse ki “Ergenekonculuk oyununun” tatlıya bağlanmasıyla, gecikmeli de olsa, Başbakanın “Benimle kabre gidecek” dediği sırların birinden haberdar olduk.

Yeni Asya, Kemalizm adına hükümeti zapt u rapt altına alacak ve Silivri tiyatrosunun çerçevesini belirleyecek, “paralel paranoyalarıyla” devletin kadrolarındaki dindarları süpürecek ve en dehşetlisi de “dindarları birbirine düşürecek” o dehşetli anlaşmayı hissetmiş, fakat belgeleyememişti. Gazetemizin arşivine girenler, arkadaşlarımızın elyordamıyla ferasetlerini yazdıklarını göreceklerdir.

İHTİLÂL İRADESİYLE MİLLET İRADESİ KARŞI KARŞIYA…

Alternatifsizlik uzun sürdü. Avrupa ve Amerika’daki “zındıka enstitüleri” canhıraşane çalıştıklarından, maalesef millet deprenemedi. AKP’nin Fethullah Hoca’yı bahane ile dindarları ayrıştırmaya vesile oluşu ve bu arada bütün ihtilâl ve darbelerin bileşkesi sayılacak “Ergenekon’u” sahiplenmesi, ister istemez darbe iradesi ile millet iradesini karşı karşıya getirecekti.

Bundan böyle ne AKP’lilerin “dini kullanmaları”, ne mağduriyet edebiyatları, ne askerleri millete şikâyet etmeleri, ne İkinci Avrupa’ya yüklenmeleri ve ne de Filistin istismarları meşhur hipnoza yardım edemeyecek… Zira “millet iradesi savcılığını” oynarken yuvarlandığı “Kemalist darbe savcılığı” çukuru o kadar derin ki… Amerikalı sermayedarların Tayyip Bey’in emrine verdikleri en sihirbaz reklâmcılar da bu dehşetli mesafeyi artık kapatamazlar. Burada nazara vermek istediğimiz önemli ayrıntı, AKP projesinin mahiyetinin milletçe anlaşılmaya başlaması hususudur.

DEMOKRASİ CEPHESİ…

Seçimi ve sandığı kullanarak milleti ümitsiz bırakan AKP’nin sihrinin iyiden iyiye bozulduğunu, Başbakanımızın üslûbundan da çıkarabilirsiniz. Neocon ve neoliberal desteklere rağmen seçimin içte ve dışta demokratik murakabeye tâbi tutulması, uyuşturulmuş “millet iradesine” canlılık kazandırıyor… Bu demokrasi cephesinin netice alınıncaya kadar devamına duâ etmek gerekiyor.. Dış siyasetteki dehşetli gelişmelerden içerideki suistimallere kadar AKP’nin aracı olduğu “Kemalist rüşvetler”, inşaallah millet iradesinin nirengî noktalarını bundan böyle etkileyemeyecek.

Peygamberimiz (asm), “Bir kimsenin namazı size zarar vermesin” diye bize ikazda bulunurken, bu manayı da zikretmiştir. Yani, insanları tanıyıp onlarla mübaşeret ederken yalnızca namaz ve dindarlıkları sizin için ölçü olmasın, diyor.

Kemalizmin doksan senedir İslâmiyete ve dindarlara yaptığı zulüm, ister istemez onlara karşı bir “mağduriyet” psikozu oluşturdu. Çok ilginçtir ki, 28 Şubat sürecinden sonra da bu mağdurların arkasına gizlenerek yine yapacağını yaptı: İhtilâlcilik, ahlâksızlık, kaos, hukuksuzluk ve demokrasi karşıtlığı… Geldiğimiz durak veya ulaştığımız netice bu değil mi?

28 Şubat’ın neticesi olan AKP´nin Türkiye’ye yaşattığı dejenerasyonla, CHP milletvekilleri bize dinî reflekslerimizi hatırlatır hale geldiler. İslâmiyetin temel aldığı hak ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğünü, demokratik geleneği, rüşvetin haramlığını ve dünyanın faniliğini “siyasal islâmcı AKP’nin” dışındaki partiler seslendirmek zorunda kalıyorlar bugün. Kemalizmin dışardaki ortaklarıyla birlikte dönüştürdüğü AKP’nin geldiği yerin maalesef “ihtilal partileri çöplüğü” olduğunu bilmecburiye söylemek zorundayız. Münafıkların gayet ince tığlarla derin ağlarda dokudukları bu tezgâhı önceden kestirmenin fevkalâde zor olduğunu elbette kabul ediyoruz. Fakat Efendimizin (asm) tavsiyesini de unutmamak gerekiyordu: Mü’minlerin ferasetinden korkunuz. Zira onlar, Allah’ın nuruyla bakarlar…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*