Cumhuriyet istismar ediliyor (mu)?

Tam 83 senedir, biz hâlâ o­nu tartışıyoruz. Veya birileri o­nu bize tartıştırmaya çalışıyor. Bir asra yakın tarihî geçmişi olan bir değer hâlâ yerine oturmamışçasına tartışılıyorsa, orada bir sıkıntı var demektir. Sıkıntının cumhuriyetle bu millet arasında olmadığını, elbette biliyorsunuz.

Bin seneden beri, Kur’ân’dan kaynaklanan değerlerle sair milletlere örnek olan milletimiz için cumhuriyetin hakiki mânâsıyla tartışmasız olduğunu da biliyoruz. Kur’ân’ın meşveret ve şûrâyı esas alan emirleriyle, Peygamberimizin Asr-ı Saadet uygulamaları, bu milletle cumhuriyet arasında bir uyuşmazlığın olmayacağını zaten ortaya koyuyor. Esas tartışma, cumhuriyeti tekeline almaya çalışan bir sınıfla millet arasında devam edegelen tartışmadır. Cehalet sisleriyle kaplı ve istibdada müsaid toplumlardaki istismarın boyutlarını en iyi bilen, yine milletimiz olsa gerek. Çok konuşulan “dinin istismarı” yanı sıra; milliyetçiliğin, cumhuriyetin, laikliğin, AB’nin, tarihin, insanî hak ve hürriyetlerin istismarları da ilk sıraları alan hastalıklarımız olsa gerek. Zındıkanın uzantısı PKK ile mücadele ederken şehit olan çocuklarımızın naaşlarından tutunuz, son zamanlarda dönüm dönüm dalgalandırılan bayrağımıza kadar birçok değerimizin istismarını görünce, içimiz burkuluyor.

İstismarcıların yolunu kesecek önemli iki hususu yukarda arz etmiştik: İlim ve hürriyet.

Cumhuriyetimizi, bazı kurucularına olan tarafgirlikleriyle tekeline almaya çalışanlar; cumhuriyeti mahiyeti, tarihçesi, muasır cumhuriyetlerle mukayesesi ve mânâsı itibariyle tartışmaya açıyorlar. Cumhuriyetin saltanattan farklılığını bilmemek mümkün mü? Saltanat, elbette birilerinin tekelinde olacaktır. İsminden de anlaşılacağı üzere cumhuriyet, cumhurun, yani milletin tekelindedir. Amerika ve Avrupa’da cumhurî sistemlere vesile olan şahıs ve kadroların yalnızca tarihî bilgi olarak günümüze yansıdığını biliyorsunuz. Türkiye’den o­n yıllarca sonra cumhuriyete kavuşan milletler cumhuriyetlerinin tadını çıkarırlarken, cumhuriyetimizin belli bir zümrenin elinde hâlâ tutsak olduğunu kabullenmek zorundayız. Bir taraftan cumhuriyeti babadan kalma post gibi inhisarınıza alacaksınız, diğer taraftan da cumhuru cumhuriyet karşıtı olarak suçlayacaksınız. Korkutacaksınız ve sonra da cumhuriyeti menfaatlerinize alet edeceksiniz. Bu uygulamaya Batı medeniyetine mensup ülkelerde rastlamak çok zordur. Daha ziyade eski Sovyetlerde ve Ortadoğu diktatörlüklerinde karşılaştığımız cumhuriyetin aktüel kutlama resimleri, hakiki cumhuriyet yolunda alamadığımız mesafeyi de gösteriyor.

Avrupalıların artık bir cumhuriyet dertleri yok. Medenî insanın bir parçası olmuş durumda. o­nların vatanseverliklerinden de elbette şüphemiz olmaz. Fakat bizdeki şu kutlamaların resimleri medenî ülkelerin çerçevelerine sığmayan yapmacık merasimler… Müraî nutuklar… Cumhuriyet müesseselerinin millet karşiti yarişlari ve devlet kesesinden o­nbinlerce balo, ihtifal ve resmî geçit…

Hürriyet, refah, adalet ve paylaşmak için, cumhuriyet adina millete söz verenler, maalesef sözlerinde durmamişlar. Bu milletin çocuklari hâlâ çöplüklerden ekmek toplarken, adaletsizligin yankisi AIHM’den duyuluyor. Bin seneden beri Kur’ân’in bayraktarligini yapmiş ve cumhuriyeti kurarken de, Islâmî degerleri daha hür ve balâ yaşasin diye canini, kanini ve malini veren ecdadimizi adeta tekzip edercesine yapilan uygulamalarla cumhuriyetimizin canina okuyorlar. Kur’ân’i, örtüsü, ezani ve daha bir çok degeri ugruna yarim milyon evlâdini kaybeden bu milletle cumhuriyetin arasina fitne koymak isteyenlerin maksatlarinin çok yakinda deşifre olacagi kanaatindeyiz. Tutsak cumhuriyet özgürlügüne kavuştuktan sonra, cumhuruyla sarmaş dolaş hakiki bayramlari o zaman kutlayacak. Burada unutulmayacak bir nokta var: Egitimsizlikten sokaklarda sürünen gençligi ve çöplükten ekmek toplayan milletin evlâdini gördügü halde, cumhuriyet kutlamalari adi altinda fukara halkin parasini çarçur edenlerden millet hesap soramasa bile, mutlaka Allah soracaktir.

Bu israflara, korku, riya, menfaat ve başka mülâhazalarla girerek, meşruiyetlerini mübalâgali ve cerbezeli kutlamalarda arayanlarin, maksatlarinin aksiyle  karşilaşacaklarini da belirtmem lâzim. Cumhuriyeti anlamada ve tatbik etmede, medenî dünya yerine bolşevikleri örnek alan resmî ideoloji temsilcilerine karşi, “cumhuriyetçiligimizin” tartişmaya bile gelmeyecegi kanaatindeyiz. Bediüzzaman Hazretleri, cumhuriyetin kurucularindan M. Kemal henüz hayatta iken, Eskişehir Mahkemesinde; cumhuriyetin meşveret ve şûrâdan ibaret olduğunu delilleriyle ispat etmiştir. Belli kesimlerin menfaatleri için dindarlara yönelttikleri “laiklik” silâhlarının mahiyetinin de deşifre edildiği o müdafaa ve tahlillere kulak vermeyenler, elbette birkaç cahil laikpereste maskara olacaklardır. Cumhuriyetin özel korucu kuvvetlere muhtaç olmadığını, milletin bağrından çıkma bu mânânın milletimizle birlikte yaşayacağını da unutmamamız gerekiyor.

Cumhuriyetin yalnızca; millet fertlerinin yek diğerini sevmesine, güzel ahlâka, dayanışmaya, adalete ve insanî hürriyetlere muhtaç olduğunu belirterek sözümüzü noktalayalım..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*