Darbe hukukuyla milletin dâvâsı görülmez…

Image
İnsaniyete ulaşmış insanlarda adalete duyulan açlığın, rızka duyulan açlık duygusundan daha baskın olduğunu düşünüyoruz. Bediüzzaman Hazretlerinin meşhur “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” vecizesini belki de bu makamda düşünmek gerekiyor. Bu yakıcı düşüncedir ki, Yeni Asya okuyucuları hukukun çiğnendiği ve adaletin ayaklar altına alındığı 12 Eylül ihtilâlinin sene-i devriyelerinde, o meş’um zulmün acısını kalplerinin en derinlerinde duyarlar.

Kaht-u galâ içinde ıztırap çeken musîbetzedeye ekmek ve su vaadinde bulunup icra etmeyenlerin gariplerde oluşturacağı ruh halini hepimiz biliriz. 12 Eylül’den günümüze, Kemalizm adına millete yapılmış bunca zulmü gidereceklerine, hukukun üstünlüğünü sağlayıp adaleti temin edeceklerine söz veren idarecilerin millette meydana getirmeye başladığı psikolojik travmayı, okuyucularımız daha güzel tasvir edeceklerdir.
Söz verip yapmamak veya yapamamak… Yine Bediüzzaman’ın ifadesiyle, vaadinden dönmek ya korkaklık, imkânsızlık veya aczden gelir. Veya maksatlı bir şekilde aldatmakla olur. İktidarın, Mecliste kahir ekseriyete sahip olduğu halde, hangi sebepten dolayı milletin adalet duygusunu tahrip eden zulümleri bugüne kadar gidermediği noktasına girmeyeceğiz. Fakat şeklen demokratik olan bir rejimde, milletin reylerine duyduğu ihtiyaçtan dolayı, milletin temel haklarıyla ilgili onlarca vaadde bulunduğunu biliyoruz.

Hukukî altyapı olmadan

Başlığımızda ifade ettiğimiz üzere, darbecilerin uyduruk yasalarının hakim olduğu Mecliste, hukukun üstünlüğü için çalışmak çok zor… Otuz iki seneye yakın bir zamanın yığıntısı altında kalmış, fakat maalesef dokunulmamış bir anayasa ve onu tahkim eden kanun ve yönetmelikler… Arenadaki şovlarından geçilmeyen ve Temmuz ayında kar savurtan iktidar tabulara muhafızlık yaparcasına 12 Eylül ve 28 Şubat korkuluklarını gözetlerken savcının 12 Eylül dosyasını raftan indirmesi, biz musîbetzedeleri yine hayal kırıklığına uğratacak diye ciddî ciddî endişeleniyoruz. Zira 12 Eylülcü zalimleri yargılayacak bir hukuk şu anda mevcut değil. Elinde imkân olduğu halde sivil anayasa üzerinde durmayıp 12 Eylül’deki referandumu neticesiz bırakan Başbakanın, seçimden sonra milletin şahs-ı manevîsine mazhar bir anayasa için çalışacağından şüphemiz var.
12 Eylül ihtilâlinin oturtulduğu temel zemin olan Atatürkçülük ve ona bağlı olarak anayasanın dibacesindeki “değiştirilemez” maddelerde AKP’nin tavrını hepimiz biliyoruz. Yani ihtilâl hukukunu kabullenen ve esas alan bir iktidar, 12 Eylül ihtilâlini yargılayacak! Bu kadar mesnetsiz bir düşünceye Avrupa medyası zinhar dönüp bakmaz. Ama bildiğiniz gibi, medyatik cihazlarla insanlarımızın hipnotize ve teshir edildiği bir ara dönem yaşıyoruz.
İnsan onurunun dokunulmazlığı, Avrupa anayasalarının değiştirilemez ilk maddeleri arasında yer alır. Adalet duygusunun açlığını sihirbazların telkini ile geçici olarak hissetmeyebiliriz. Ama sihrin kalıcı tesiri olmadığını da biliyoruz. Beynelmilel komitelerin yardımıyla üzerimize kapatılan sihirli siyah örtüyü inşaallah kaldıracağız. Geçmişte kaldırdığımız gibi…

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*