Değişen dünyanın değişmeyen gerçekleri

Image
Dünya hızla değişiyor, ilim ve teknoloji gelişiyor, her gün yeni bir icad ve buluşla karşılaşıyoruz. Öte yandan iklim değişiyor, bitki örtüsü değişiyor, ekolojik dengeler değişiyor. Dünyada bu değişiklikler olurken, bireysel ve sosyal hayatta da hızlı değişimler yaşanıyor. İnsanların bilgisi, algısı, anlayışı, örf ve âdeti, kılık ve kıyafeti değişiyor. Bu değişimlerin müsbet yönde olanları medeniyet seviyesini yüksek derecelere taşıdığı gibi, menfî yönde olanları da alçak derekelere düşürüyor. Değişime ayak uyduranlar, kendini yenileyenler, yeni hâle intibak edenler gelişiyor, ilerliyor. Yeni hâli kabullenemeyenler ise, izmihlâle uğruyor.

Dünyada ve hayatta değişen pek çok şey olmasına rağmen, değişmeyen ve kıyamete kadar da değişmeyecek olan bazı gerçekler de vardır. Değişimin her zaman her alanda geçerli olduğunu öne sürenler, değişmeyen bazı gerçeklerin olduğunu kabul etmek istemezler. Bu görüşlerini kabul ettirmek için de, MÖ IV. Yüzyılda yaşamış olan Yunanlı felsefeci Herakleitos’un “Değişmeyen tek şey değişimdir” sözüne sıkı sıkıya sarılırlar. Diyalektik materyalizmin klâsik söylemlerinden olan bu söz, her şeyin değiştiğini, buna göre İlâhî emirlerin de zaman içinde değişmesi gerektiğini ileri sürerler. Dinî hükümlerin zamanın şartlarına göre şekil almasının normal olduğunu söyleyerek, dini kendi nefis ve hevesleri hesabına değiştirmek isterler. Kur’ân haricindeki diğer Semavî Kitaplar da bu şekilde değiştirilmiş ve Hak dinler tahrif edilmişti.

Halbuki kâinatta âhengin korunması ve hayatın devam etmesi için bazı gerçeklerin değişmemesi, istikrarını koruması gerekmektedir. Güneş hergün doğudan doğar, batıdan batar. “Her şey değişiyor, ben de artık batıdan doğuyum da bir değişiklik olsun” demez. Zaten böyle dediği gün, kâinatın âhengi bozulacak, kıyamet kopacaktır.

Hayatta sevgi, saygı, vefa, vicdan, merhamet, hak ve adalet gibi insânî duygulara her zaman ihtiyaç vardır. “Artık zaman değişti, hiçbir şeyi sevmeye saymaya, hak ve adaleti gözetmeye gerek yok” demek mümkün değildir. Kâinatta sevgiyi kaldırsanız, hak ve adaleti yok etseniz, zerreler ve küreler arasındaki câzibe kuvveti ortadan kalkacak, atomlardan yıldızlara kadar her şey yörüngesinden çıkıp savrulacak ve kıyametin kopmasına sebep olacaktır.

Zamanın ve dünyanın değişmesiyle değişmeyen en büyük gerçeklerden birisi de, ölüm gerçeğidir. Zaten insanlar da en fazla bu noktada aldanmakta ve vartaya düşmektedir. Zamanın câzibedar fitnesine kapılarak başını gaflet bataklığına daldıranların ölümü düşünmeden yaşamaya çalışması, ölüm gerçeğini değiştirmiyor. İklimin değişmesi, ilmin değişmesi, teknolojinin ve tıbbın gelişmesi, ölüm gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Yine canlılar doğuyor, büyüyor ve ölüyorlar. Bazı denizanalarının ölümsüz olduğunu ileri sürüp, ölümsüzlüğe çare bulunabileceğini ümit edenler, boşuna hayal kuruyorlar. “Her nefis ölümü tadıcıdır, sonunda bize döndürüleceksiniz” (Ankebut, 57) İlâhî fermanı, değişmeyen en büyük gerçektir. Bu gerçeğin değişebileceğini ümit edenler, züğürt tesellisi ile avunan zavallılardır.

İnsanlar, ölüme çare aramak sûretiyle fâni hayatını kurtarmaya çalışmak yerine, ölümün değişmez gerçeğine teslim olarak imanlarını kurtarmaya çalışsalar, daha kazançlı çıkacaklardır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*