Değişmeyen tek gündem: Katliam

17 Kasım 2012’de bir yazı kaleme almıştım. Bu yazı bu günkü gibi aynen girse yeridir. Başlıkta; “İsrail hiç değişmeyecek” demişim.

Aynen çıktı.

Kısaltarak aktarıyorum:

“İsrail yine kudurdu. Tıpkı geçmişte olduğu gibi, hava saldırılarıyla mazlum Filistin halkına ölüm kusuyor.

Acı her tarafı sarıp sarmalıyor. Aslında bu acının tarifi yok.

Filistin halkı acıyı yaşamıyor, çünkü ölüyor, şehit düşüyorlar.

Aslında acı bir anlamda insanı ayakta tutan bir güçtür. Bu acılar yaşanmasa Filistin halkı ayakta duramazdı.

İsrail yönetimine kim gelirse gelsin, hangi başbakan koltuğa oturursa otursun, Gazze’ye saldırılar sürecek.

Barış, İsrail’in en çok kullandığı ama hiçbir zaman uygulamaya koymadığı bir ütopya.

Ancak zaman zaman kendi gazetelerinde bazı operasyonların bir “hata” olduğunu söylerler, sonra da ne bir özür dilenir ne de bir tazminat ödenir.

Mesela İsrail, Kassam Tugayları Komutanı Ahmet el-Caberi’ye yaptığı suikastın, stratejik bir hata olduğunu söyledi.

Haaretz gazetesi yazmış, diyor ki:

“Tecrübeyle sabittir ki, direnişin siyasi veya askeri liderlerini tasfiye etmek çözüm değildir. İsrail ordusunun Kassam Tugayı El-Caberi’ye düzenlediği suikast büyük bir stratejik hata olabilir.”

Peki, bu operasyon bir hata ise, niye hâlâ mazlum sivil halk bombalanıyor?

Birleşmiş Milletler her zamanki gibi “kararlılığıyla”(!) yine acil önlemler alınması yönünde çağrıda bulundu. Sağolsun o kadar hızlı davranıyorlar ki, doğru dürüst İsrail’e kınama cezası bile verilmedi.

Acaba İsrail, Arafat’ın şüpheli ölümünü araştırmak için görevlendirilen Fransız heyete izin vermemesi sebebiyle yükselen tepkiyi azaltmak için mi bu saldırıyı gerçekleştirdi? Ki, dikkatleri başka yöne çevirmeyi amaçlıyor olabilir. Yoksa Arap Baharı yaşanan ülkelere mesaj göndererek, özellikle Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye baskı kurmayı mı amaçlıyor?

Zira İsrail’in girişimlerine rağmen, Mursi, ikili ilişkileri geliştirmeye pek istekli değil. İsrail yönetimi, ilişki kurmadan tehditlerinin bir anlam ifade etmeyeceğini biliyor.

Her türlü girişime rağmen, işgal yönetimiyle ilişkileri düzeltmeye yanaşmayan Mısır’ı zayıf ve güçsüz göstermek isteyen İsrail yönetimi bölgedeki tek güç olarak kalma hayalini sürdürüyor.

Filistinli gruplar İsrail’in bu saldırılarını iyi okumalı. Tahriklere kapılmamalı ve bu saldırılara karşı fazla kan dökülmeden yeni saldırılara zemin hazırlamamalı.

Gerçi, İsrail hep saldıran taraf oldu. Geçmişe baktığımızda bunu çok açık ve net görebiliriz.”

İsrail’in katliam bilançosunu yazmaya kalksak, iki günlük gazete sütunu almaz.

Ama İsrail kan dökmeye doymadı ve dünya uyudukça da bu sürecek gibi görünüyor.

Yıl 2014 ve aylardan Temmuz. İsrail Gazze’ye yine bomba yağdırıyor.

Değişen hiçbir şey yok. Katliamla ilgili ne tür yazı yazarsak yazalım, kendimizi tekrar etmiş olacağız.

Zira bu gün de iftar soframız kana bulanıyor. Televizyon ekranlarında haber bültenlerinde yüzü-gözü kana bulanmış çocuklar sağa sola kaçışıyor. Kaçamayanlar can vermiş. Anaların çığlıkları, kulaklarımızda patlıyor.

Kana ekmek banıyoruz adeta. Televizyonu kapatmak, gerçekleri göz yummak gibi geliyor insana. İsrail adeta çaresizlik duygusu yaşatıyor bize… Bizi bir işkence sarmalına sokuyor.

Kapı komşumuz Suriye’de de durum farklı değil. Benzer manzaralar neredeyse her gün ekranlarda.

Başka bir kanalda Dünya Kupası finalleri ekranda… Galip gelen takımın zafer çığlıkları, Gazze’nin ölüm  çığlıklarına karışıyor.

İsrail değişmedikçe bu kanlı bilanço hep devam edecek gibi görünüyor.

Öyleyse biz de Bediüzzaman Hazretleri gibi diyoruz ki:

“Zalimler için yaşasın Cehennem!”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*