Demirel ve Demirperde

Şimdi, bu başlığı okuyunca diyebilirsiniz, “Demirel öldü, Demirperde de bitti. Acaba, bu nereden çıktı?” Eh, haksız da sayılmazsınız. Her ikisi de doğru, ama bunun bir hususiyeti var.

Yeni Asya takvimimizin bugünkü “tarihte mühim hadiseler” kısmına bakarsanız, orada bundan 47 sene evvel (28 Aralık-1975) bugün, İskenderun Demir-Çelik Fabrikası’nın açıldığını” görürsünüz. İşte, Türkiye ekonomisi, teknolojisi ve eleman istihdamı için çok mühim bir hadise olan o fabrika, Birinci MC hükümeti (AP-MSP-MHP ve GP) başbakanı olarak Süleyman Demirel’in, SSCB sermayesiyle açılışını yaptığı fabrikadır.

O seneleri hatırlayan bizim nesil iyi bilir. O zamanlar, komünizm tehlikesi ve onunla iyi bir mücadelenin olduğu senelerdir. Kendisi de iyi bir “antikomünist” olan Süleyman Demirel, hayret ki hem komünizm düşmanı hem de onların ortaklığıyla bir fabrika yapıp açıyor. Tabiî bunu akıl almıyor. Hem sağdan hem soldan Demirel’e çok tazyikat yapılıyor. Biz de o zaman buna çok üzülüyor ve Demirel’in o yaptığının doğruluğunu ve onun icraatının yanında olduğumuzu göstermek için, 23 yaşında bir genç olarak, Yeni Asya Gazetemizde üç hafta sonra, 20 Ocak 1976 tarihinde, bugün de o başlığı aldığımız makalemi yazmıştım.

Benim, en çok sevdiğim makalelerden biri olan, bu 47 sene evvelki makaleyi, hem yeni nesle bir ışık tutması ve o zamanlar neler olmuş, öğrenmeleri bakımından, hem de tarihe not düşmesi açısından yeniden nazarlarınıza havale ediyorum:

“Başbakan Süleyman Demirel’in, bilhassa şu son günlerde Demirperde memleketleriyle ilişkilerde bulunması, cidden dikkat çekicidir. Çünkü bu ilişkiler, sağda da solda da acâib karşılanıyor. Solda acâib karşılanması şöyle:

“Solcular biliyorlar ki; Süleyman Demirel antikomünisttir. Ve sağın en istikrarlı, en uyanık komünist düşmanı olan lideridir. Fakat böyle olmasına rağmen, şu son günlerde Demirperde memleketleriyle (Bulgaristan, Rusya, Çekoslovakya) ilişkilerde bulunması acayiplerine gidiyor. ‘Adam hem komünist değil hem de komünistlerle ilişkilerde bulunuyor.’ deyip, buna bir türlü mânâ veremiyorlar. Hâlbuki kaz kafalıların komünistlerle ilişkisi başka, Demirel’inki başkadır. Onlar komünizmin idaresine hayrandırlar. Yani onlarınki komünizme hayranlıktan ileri gelen ideolojik bir dostluktur.

“Demirel’in komünist memleketlerle ilişkisi ise; iktidara geldiği 1965 senesinden bu yana Türkiye’yi ilerletip, müreffeh devletler seviyesine getirmek için uğraşmasının ve Türkiye’nin ilerlemesi için müsbet her çareye başvurmasının gereğidir. Zaten, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan beri, ancak iki hükümet devirlerinde ilerleme kaydedilmiştir. Biri rahmetli, merhum Adnan Menderes’in Demokrat Parti hükümeti. Diğeri ise sayın Süleyman Demirel’in Adalet Partisi hükümeti.

“Süleyman Demirel, memleketin ilerlemesi için elinden geleni yapıyor. Bu çeşitli icraatları (Boğaz Köprüsü, Keban Barajı v.s.) Hür demokratik rejimde yapılamaz diye çekemeyen komünistler istemeseler de… Bunun için Demirel, sadece Batıyla değil komünist memleketlerle de ilişkilerde bulunuyor. Fakat o, teknolojik alanda ilişkilerde bulunuyor. Komünizmin idaresine hayran olduğundan değil…

“Sağa gelince… Bazı safdil dostlarımız bu inceliği idrak edemediklerinden, ‘Vay efendim, nasıl olur da Demirel Rusya’yla ilişkilerde bulunuyor?’ diye hayret ediyorlar. Mes’eleye derinlemesine bakamayınca, insana ilk anda acayip gelebilir, ama dikkatle bakınca, durumun kritiği yapılınca mes’elenin esası meydana çıkar.

Şu bir gerçektir ki; Demirel, komünist memleketlerin karakaşına, elâ gözüne hayran olduğu için onlarla temaslarda bulunmuyor.

O, sadece Türk Milletine hizmet edebilmenin gayreti içerisindedir.

Türk Milleti, kendini idare edenlerden hizmet bekliyor. Türkiye’nin faydasına yapılan her hareket, memleketimizin, ekonomik ve teknolojik alanda ilerlemesini istiyor. Bunun için, devlet büyüklerinin kararını bekliyor. Türkiye’nin faydasına yapılan her hareket, şüphesiz ki, takdirle karşılanır.

“Türkiye, şimdi baş döndürücü hızla ilerliyor. Bundan 30-40 sene evvel devr-i sabık zamanında, bir iğneyi dışarıdan alırken şimdi, Allah’a şükür, koca koca makinaları kendimiz imal ediyoruz.

“Demirel’in demir perdeyle ilişkisinde ilgi çekici bir yön de şudur: Amerika veya bir başka Batı devleti, bize karşı ambargo uygulama taktiğine başvurunca, ‘Nasıl olsa bunlar bizden başkasıyla işbirliği yapmazlar. Hele demir perdeyle hiç yapmazlar’ diye düşünebilirler, ama yapıldı. Hem de hiç ümid etmedikleri bir Başbakan zamanında oldu. Bu, onları uyarıcı bir harekettir.

“Demirel memleketimize teknolojiyi getirmek için, her çareye başvurup, nereden bulursa alıyor. İlim ve teknolojinin memleketi olmaz. Nereden bulunursa, kendi malımız gibi almak lâzımdır. Süleyman Demirel, “İlim, Çin’de de olsa arayınız.” hadisine uygun hareket etmiş oluyor.

“Sayın Süleyman Demirel, Batıdan olsun, doğudan olsun sadece teknoloji alıyor. Onların maskaralığını ve kepazeliğini değil. Demirperde memleketleriyle olan ilişkisi de sadece teknolojik alandadır, ideolojik alanda değil. Demirel’in bu ilişkisini şöyle ifade ediyorlar: Teknoloji ithal etmek ayrı şey, ideoloji ithal etmek ayrı.

“Demirel’in memlekete yaptığı hizmetler unutulmayacaktır. Komünistler hasedinden, bazı gafiller de, inadlarından dolayı görmezlikten gelseler de…”

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Yahu, inanın gözüm yaşardı. O, ne büyük bir adammış. Ne yüreği kocaman, milletini ve devletini düşünen bir adammış.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*