Demokrasi ne işe yarar?

Demokrasi siyaseti seyislik haline getirir. Seyis denen yöneticiler devlet denilen atın sahibi olan halkı değil de atı yani devlet kurumlarını ve kendilerine bağlı birimlerdeki personeli yönettiklerinin farkına varırlar ve atın sahibine kafa tutmaya ya da onu yönetmeye kalkamazlar.

Demokrasi, yöneticiyi, halk tarafından kendisine güvenilen, yetki verilen ve denetlenen “uzman” haline getirir. Böylece artık yöneticinin mahareti salâhâtinden daha önemi hale gelmiş olur.

Demokrasinin, din ve vicdan hürriyetinin diğer bir teminat aracı olan laiklikle problemi yoktur. Problem demokrasisiz cumhuriyetin halka laiklik adına din ya da dinsizlik dayatmasından kaynaklanmaktadır. Demokrasi toplumsal dinî motiflere yani şeaire dosttur.

Demokrasi halk ile devlet arasındaki ve yöneten amir ile yönetilen memur arasındaki iletişim kanallarını açık tutar. Böylece yöneticinin yüzüne karşı konuşabilecekken böyle yapmayanların onların arkasından konuşmalarını da hoş görmez ve bir mânâda “gıybeti günah haline getirir”.

İktidar her ülkede vardır. Demokrasi muhalefetli rejimdir. Muhalefet ise Gençlik Rehberi davasındaki müdafaasında Bediüzzaman’ın da dediği üzere (Tarihçe-i Hayatı, s. 564) “Meşru ve samimi bir muvazene-i adalet unsurudur.” Zira iktidarın böbürlenme riski vardır. Muhalefet ise dengeyi sağlar.

Demokrasi insan haklarını teminat altına alarak, insanları ve grupları takiyye yapmaktan kurtarır, samimi ve şeffaf bir toplumsal yapı kurar, ihlâsa katkı yapar. Demokrasi toplumu kategorize eder ama zıtlaştırmaz. Toplum katmanları arasındaki ilişkilerde iki cepheli olarak ve “düşmanımın düşmanı dostumdur” kuralına göre tavır alma ihtiyacını ortadan kaldırır.

İlk çağlardan bu yana devlet yönetiminin en çetrefil sorusu malumdur: Bizi düşmanlardan ordumuz koruyacak. Peki bizi askerlerimizden kim koruyacak?

İşte demokrasi koruyuculardan korunmamızı sağlar. Askeri sivil siyasetin emrinde ve kışlasında tutar. Askerin askerî konularda politika üretmesine engel olmaz ama bu politikalardan dilediğini tercih hakkını sivil iradeye verir. Ordunun dizginini—yeniden—millete verir. Orduyu milletin ordusu yapar. Derin devleti ortadan kaldırır.

Demokrasi siyasette ve sosyal hayattaki diğer toplumsal yapılarda “karizmatik” liderler bulma ihtiyacını ortadan kaldırır. İşlerin ve organizasyonların kişiselleşmesi riskini azaltıp kurumsallaşmayı geliştirir. Kurumların, “Zaman şahıs zamanı değil, cemaat zamanıdır” tesbiti doğrultusunda çağa ayak uydurmasını sağlar.

Zira Bediüzzaman’ın da tesbit ettiği üzere (Mektubat, s. 425) “Şu zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Şahıs ne kadar dâhi ve hattâ yüz dâhi derecesinde olsa, bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı mânevîsini temsil etmezse, muhalif bir cemaatin şahs-ı mânevîsine karşı mağlûptur.”

Demokrasinin sürekliliği partilerin fikriyâtını netleştirir, sabitleştirir ve partileri ilkeli hale getirir. Böylece siyaseti de istikrarlı hale getirmiş olur. Zira “sürekli demokrasi” partilerin aldıkları misafir oyların oranını azaltır. Seçmenin bilinçli biçimde ve ana tercihlerine göre birbirinden ayrışmasını sağlar ve partilerin kurumsallaşmasına katkı yapar.

Bu sebepledir ki demokrasinin kesintiye uğradığı dönemlerde misafir oyların oranı artar, ilkesiz siyasetçilerin “başkasının arazisine gecekondu dikme” iştahı kabarır. (Bu sebeple bu dönemlerde partiler ve fikriyatları ile bu fikriyata göre beklenen bilinçli seçmen desteği başka şeydir, partilerin fiilen aldıkları oy oranı başka şeydir).

Demokrasi, halkı, “cebren yönetilen” olmaktan çıkarır, seç”men” yani “seçen insan-hakiki irade sahibi insan” yapar. Bir mânâda, tabanı tavan yapar.

Demokrasi devleti hizmetkar yapar, halkı da devlete “arzeden” değil devletten “rica eden” yapar.

Yani; demokrasi iyidir, iyi bir toplumsal yapı kurar. Ama bir şartla; şayet toplumun çoğunluğu erdemli insanlardan oluşuyor ise. Aksine, şayet toplumun çoğunluğu hamiyetsiz, faziletsiz ve bencil insanlardan oluşuyor ise demokrasi bir fazilet rejimi değil, olsa olsa, reyin rüşvet olarak verildiği bir rüşvet rejimi olarak sürer ya da çabucak yeniden istibdada döner.

O halde mesele, sistemin demokratikleşmesinden önce sistemi oluşturan fertlerin demokrasinin erdemleri konusunda eğitilmesi ve diğergamlık ve hamiyetin faydaları konusunda irşat edilmesidir. Zira, bencil ve cebini düşünen bir millet ekseriyeti ile demokrasi olmaz. Olsa da, önce hürriyeti değil ekmeği; yani başörtüsünü değil, borsayı koruyan ve dolayısıyla kendi bindiği dalı kesen çarpık bir demokrasi olur.

Meselâ, halkın çoğunluğu hangi partiye oy verdiğini gizliyorsa, demokrasinin gerektirdiği medeni cesaret yok demektir ve aslında parti tercihinin arka planında, bunu gizlemeyi gerektirecek bir problem var demektir. Yine bir başka örnek de şudur: Halk temsil reyi değil de tepki oyu veriyorsa, yani “Beni kim daha iyi temsil eder” veya “Devleti hangi parti daha iyi yönetir” diyerek değil de “oh olsun” duygusuyla ya da “inadına” oy veriyorsa problem vardır. Zira bu sistemde demokrasinin en temel kuralı olan “halkın etkilenen değil etkileyen olması kuralı” ihlal ediliyor demektir.

O halde; “Millet tenvir ve irşat edilmelidir”. Ama bu irşat, sadece, müftülerden oluşan irşat ekibi kurup millete vaaz ve nasihat ederek değil, milletin reşit olduğu millete hakkıyla hissettirilerek olursa bir mânâ ifade eder.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*