Demokratlara karşı vazifemiz

Allah’ın her günü siyaset düşünmüyor, konuşmuyor, yazmıyoruz. Siyasetin içinde olsaydık, yılın 365 günü o meslekten konuşur, yazardık. Bunu da kimsecikler tutup yadırgamazdı.
Ama, nâderin de fikrimizi yazdığımız hemen her yazıya, takdir-tebrik yanında, ayrı bazı dostlarda “Çok siyaset yazıyorsunuz. Siyasete çok giriyorsunuz” yolu tenkitler, serzenişler geliyor. Her ne ise…

Şunu bilhassa herkesin bilmesi lâzım:

1. Her yazar siyasetle ilgilenmez; ama, her gazeteci bir şekilde ve belli ölçülerde siyasete temas etmeye, siyasî gelişmelerle alâkadar olmaya mecburdur. Aksi halde, gazeteci olmaz. Zira, bilhassa günlük gazeteler aynı zamanda “siyasetin lisânı”dır.

2. Özellikle demokratik sistemlerde herkesin, her seçmenin,  yani her vatandaşın siyasetle ilgilenme hakkı vardır. Hele ki oy kullanma yaşında ise, bunda bir mesuliyet, bir mükellefiyet durumu da var demektir. Bunu da kimsecikler tutup başka tarafa çekemez.

3. Bizim gibi Nur Risâlelerini okuyanların, evvelâ iman-Kur’an hizmeti, bunun akabinde ayrıca siyasette de bir vazifesi var. O da Demokratları tercih etmek ve onlara “nokta-i istinad” olmak vazifesi… Kim ne derse desin, kapı gibi ortada olan fikir ve tatbikat plânından bunu silemez, atamaz, yok edemez, hiçe sayamaz…

Bu girizgâhtan sonra, Demokratlara ve bilhassa “Demokrat misyon”a karşı vazifemizin izahı sadedine geçebiliriz.

Evet, ortalama dört yıl süren seçim devreleri arasındaki her günümüzü siyaset konuşarak geçirmiyoruz. Zira, aslî vazifemiz ve öncelikli meselemiz siyaset değil.

Dolayısıyla, siyaseten susmamız gereken zamanlarda konuşmuyoruz. Ama, konuşmamız gereken zamanda da susmuyoruz, susmakla vakit geçirmiyoruz. Hele ki, bu aydan itibaren seçim yılına girdiğimiz için, mecburiyetle siyasete dair yazılarımız, yorum ve değerlendirmelerimiz olacak demektir.

Siyasetin, millet ve memleket mukadderatında önemli bir faktör olarak değer kazandığı zamanlarda suskun veya çekimser kalmayı, meslek ve meşrebimiz açısından doğru ve sağlıklı bir davranış olarak görmüyoruz. Dolayısıyla, tıpkı 1950, 1965 ve 1977 seçimlerinde olduğu gibi, şimdi yaklaşmakta olan seçimlerde de Nur Talebelerinin “Demokratlara nokta-i istinat” olma yönünde âzami derecede bir gayret ve faaliyet içine girmeleri kaçınılmaz olacak.

Evet, tıpkı 1950’li yıllarda Hamza Emek Ağabeyin Emirdağ’da yaptığı gibi. Tıpkı, vaktiyle (1957) Demirci Salih’in Isparta’da yaptığı gibi. Tıpkı, 1950’den tâ hayatının sonuna (1971) kadar Zübeyir Gündüzalp’in yaptığı gibi. Ve, tıpkı hayatının sonuna kadar Mehmet Kutlular Ağabeyin gazete merkezinde ve camiası içinde yaptığı gibi…

Evet, bizi bu fedakâr, cefakâr, ihlâslı, sadâkatli ağabeylerimizin yaptıkları ilgilendirir; başkasının yaptıkları değil.

Seçim sürecine girildikten sonraki “Demokratlara destek” mahiyetindeki yazılarımızı okuyarak tebrik ve duâlarını gönderen bazı okuyucularımızın, geçmişte olduğu gibi günümüzde şöyle bir suâl yöneltiyorlar ki: Bu tür yazıların ‘tarafgirlik’ mânâsı taşıdığını iddia eden kimseler var çevremizde. Bir de, “Demokratlara destek vermeye neden bu derece ihtiyaç duymaktasınız?” diye soranlar oluyor.

İşte, bu ve benzeri mahiyetteki hususlara da bir sonraki yazıda temas etmeye çalışalım.

Hemen ifade edelim ki, “Demokratlara nokta-i istinad olma” yönündeki tavsiye, bizzat Üstad Bediüzzaman’a aittir. (Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 271)

Bizler ise, Hz. Bediüzzaman’a ait olan böyle bir tavsiyeyi emir, hatta vazife telâkki ediyoruz. Ona uymak, uyabilmek, bizim için şereftir.

Bu noktada, başkası ne der, ne yapar, bizi yadırgar mı, yadırgamaz mı umurumuzda bile değil. Mühim olan, inandığımızı yapmaya çalışmaktır. Kaldı ki, bir partiye oy vermek, yahut destek vermek, demokrasilerde gayet normal bir vatandaşlık görevidir. Dolayısıyla, maddî ve dünyevî hiçbir menfaat beklemeksizin Demokratlara verilecek olan böyle bir desteğin “tarafgirlik marazı”yla hiçbir ilgisi yoktur ve olamaz.

Ayrıca, şu noktaları da ifade edelim ki:

1. Biz partili değiliz ki, tarafgir olalım? Bir gazeteci ve yazar olarak teşkilâtlarda ne bir kaydımız var, ne de bir üyelik sıfatımız.

2. Din adına siyaset yapılmasını savunmuyoruz ki, tarafgir olalım? Ayrıca, iyi adam–kötü adam tasnifini de kesinlikle parti bazında düşünmüyor ve böyle bir anlayışı doğru bulmuyoruz. (Kaliteli adamlar, karakterli insanlar başka partilerde de var ve pekâlâ olabilir.)

3. Şahsî, maddî, dünyevî, siyasî hiçbir menfaatimiz yok ki, tarafgir olalım?

Evet, şükürler olsun ki, tarafgirliği netice verecek ortada hiçbir sebep, vesile, gerekçe yok. Onun için, içimiz rahat, vicdanımız müsterih bir şekilde bildiklerimizi söylemeye, inandıklarımızı yazmaya devam ediyoruz.

Demokratları şiddetli müdafaamızın bir sebebi ise, onların gizli–açık hasımlarının şiddet–i muhalefetidir ve acımasız hücumlarıdır.

Evet, Demokratlara yönelik olarak Türkiye’de şu anda öylesine sinsî, haksız ve acımasızca bir saldırı ve aleyhte propaganda yapılıyor ki, tarihte eşine ender rastlanır cinsten. Öyle ki, mühim kısmında hukuk ve mahkemeler dahi alet ediliyor.

Dahası, geçmişteki o “dini siyasete âlet etme” damarı yeniden öylesine depreştirildi ki, sayısız insanın zihnini alabildiğine bulandırmış, hatta bazı kimseler “istibdad–ı mânevî” altına bile almış durumda.

İşte, zihinleri istilâ eden bütün bu hücumlar karşısında bizim nihayetsiz bir itidal ve metanetle durması ve kararlılıkla hakikati seslendirmeye devam etmesi gerekir.

Neredeyse azamüşşer derecesinde tahribat yapan bir siyasî anlayış, bundan sonra da artık hiçbir varlık gösteremeyeceği kanaatini uyandırıyor.

İyisi mi, bunun gitmesi, yahut düşüş trendine girmesi, şüphe edilmesin ki, en çok Demokratlara yarayacak. Evet, inşallah bundan böyle Demokratlar kuvvet kazanacak ve iktidara namzet hale gelecek. Esasen, geçmişte oe bunun misâlleri var. Demokratlar düşerse Milletçiler geldiği gibi, mefhum-u muhalifiyle, Milletçiler düşerse Demokratlar gelir demektir.

Hâsılı, netice ne olursa olsun, bizlerin vazifesi Demokratlara istinat noktası olmaya çalışmaktır. Muvaffak edip etmemek, Cenâb–ı Hakk’ın vazifesidir. Vazife–i İlâhiyeye karışmak hakkımız olmadığı gibi, haddimiz de değil.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*