Dershaneler meselesi

Asıl mevzunun dershaneler değil, eğitim sistemi olduğunu herkes biliyor. Yalnız, tartışmanın giderek “devrim kanunlarına” dayanacağı bilindiğinden, ekseri meslektaşlarımız merkebi bırakıp semerini dövmeye başladılar. Milletimizin gerek müesseseler ve gerekse fertler bazında yaptığı bunca fedakârlığa rağmen, gençlerimizin eğitim başarısında AB ortalamasının gerisinde kalmalarının asıl sebebini, ülkemizi bir ahtapot gibi sarmış Kemalizmin komita istibdadında aramalıyız.

Yalnızca büyük şehirlerde, fukara milletin dişinden tırnağından arttırarak özel okullara verdiği paranın çok büyük meblâğlara ulaştığını hepimiz biliyoruz. İnsanımızın sağlığına musallat olmuş, fast food köşelerine benzer, millî değerlerimizi tahribe yönelmiş bazı özel okulların yerden mantar bitercesine ülkeyi işgale başlamaları, eğitimin Türkiye’de yakalandığı girdabı açıkça gösteriyor. İlk olarak kullanmak zorunda kaldığım “vahşi kapitalizmin” çarklarına emanet edilmiş bir eğitim politikası ile bu hükümetin millete faydalı olamayacağını bundan on sene önce yazmıştık.

Durup dururken dershanelerin kapatılması, hükümetin icraatı gibi görünmüyor. Belki asıl mesele dershaneler de değil. Kurdun kuzuya uydurduğu bahaneye de benziyor. Yani dışardan birileri Türkiye’deki dindarları çatıştırmak için bu nevi bahaneleri çıkarıyor.

Herşeyden önce dershanelerin Gülen grubu ile özdeşleştirilmesi yanlış. Bu cemaat Türkiye’de ve dünyada eğitim seferberliğine çıkmadan önce de dershaneler mevcuttu. Fakat bütün dershaneleri o gruba izafe etmek, hükümetin kendi iradesiyle karar almadığını gösteriyor, diye düşünüyoruz…

Modern Bolşeviklerin 2000’li yılların başından bu yana sahneledikleri klâsik devrimlerin artık tekrarlanmayacağını düşünüyoruz. Komünikasyon inkılâbı ve teknolojinin diğer harika buluşları şeffaflığı arttırdıkça, materyalizmin demode olmuş devrimleri olmayacak gibi… Ama geneli bırakıp detaylara takılan, dijital medyayı ele geçirmeye uğraşan ve insanlığı hem fizikî, hem de ruhî tahribe çalışan cereyanların postmodern devrimleri veya dehşetli dönüşümleri olabilir. İnsaniyetin ve bilhassa Müslümanların detaylara, gizli karelere ve insan düşüncesini kilitlemeye çalışan dijital aletlere bilhassa dikkat etmesi gerekiyor, kanaatindeyiz.

On bir senedir dışarda ve içerde verilen rüşvetlerin milyarlarca doları aştığını biliyoruz. Bu paranın bir kısmıyla pek çok okulumuzun fizikî, pedagojik ve insanî kalitesi AB standartlarının üzerine çıkartılabilirdi. Bu hususun “nasıl”ı üzerinde durmaya çalışan yüzlerce mütehassısın raporlarına havale ile o konuya girmeyeceğiz.

“AB’de dershanecilik yok” diyen akl-ı evvellere, Almanya, Avusturya, İskandinavya, Belarus ve Fransa’daki “anaokullarından üniversiteye vatandaşın temel hakkı olan eğitimi” incelemelerini tavsiye ederiz. Yüz milyarlarca doları bu fukara milletin boğazından kesip Amerikan ve İngiliz eğitim firmalarına vermemiz yetmiyormuş gibi, bu dehşetli hastalığı Anadolu’da yaygınlaştırmak üzere ikinci bir tezgâh hazırlıyor hükümet: Dershaneleri özel okula çevirelim. AB kıstaslarıyla mukayese ettiğinizde, bekçi kulübelerinden biraz daha büyük mekânlarda eğitim veren özel okulların çocuklarımıza verdiği zararı birkaç sene sonra daha iyi anlayacağız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*