Dikkat! Ölüm tehlikesi var…

Böyle bir îkaz yazısını umumiyetle, elektrik pano ve trafolarının kapaklarında görürüz. Birçok kimse de, ölüm korkusundan, o gibi yerlere pek yanaşmaz bile.

Ama eskiden olmayıp da, son zamanlarda sigara paketlerinin üzerine de bu mânâda birçok îkaz anonsu yazılmışken, sigara içenler, maalesef bunu kaale almıyor. Çok acaib bir şey!

Tabiî burada, sigara ve tütünü, ayırt etmek lâzım. Tütün, sigaranın ana maddesi ve bunun içiminden dolayı, dinimizde verilen fetvalarda, “mekruh” denilmiştir. Yani, bir domuz eti, alkol gibi doğrudan haram değil, ama harama yakın bir tabir bu. Bazı insanların tütün içmesi, bundan dolayı. Meselâ, Üstad Said Nursî Hazretleri de, gençlik zamanında, bir ara, sadece tütünden sarılmış sigarayı içmiştir. Fakat sonrasında bırakmıştır. O zaman içilen tütünden sarma (yani bir tütün tabakası içinde tütün var, ayrıca da sigara kâğıdı taşıyan şahıslar, kendileri sarıp içerler. Fabrikasyon değil.) Ama son zamanlarda, fabrikasyon yapılan sigaraların içine, nemlendirici olarak, alkol kullanıldığı ve bundan dolayı da, mekruh da değil, haram olduğunu söyleyenler de var.

Tıbbî olarak, birçok zararlarının olduğu bilinen sigara, maalesef, dünyanın başındaki en büyük kangrenlerden biridir. Altı milyon kişinin bundan dolayı öldüğü tesbit edilen sigarayı, dünya insanlarının başına saran da, muhtemelen, ABD’li Yahudilerdir. Birçok insanın ergen yaşta, büyüdüğünü isbat etmek gibi hissiyatlarla içilmeye başlanılan bu merete alışanların, sonradan bırakması da zor oluyor. Allah’a şükür ben sigarayı ağzıma bile koymadım.

Aslında, bu illete düşüp de, bırakmak isteyen insanlar için bu iş, biraz irade meselesidir. Nefsine hâkim olup, iradesini kullanması lâzımdır. Sigarasız duramadığını zanneden bazı insanlar, Ramazanda oruç tuttuğu zaman, 18 saat kadar içmiyor. Demek ki, kendisine bir rota çizip, içmeme iradesi gösterse, bu iş olacak. Gençlik zamanımızda, bizden birkaç yaş büyük bir arkadaşımız vardı. Onun dudağından, sigaranın eksik olduğunu görmezdik. Bir gün onu Risale-i Nur sohbetine götürdük. Salona girmeden de tenbih ettik, “bak orada sigara içilmez ha!” diye. İki saat boyunca, adeta, ağzı açık bir şekilde sohbeti dinleyen arkadaşımız dışarı çıkınca “aha, yahu ben iki saat sigara içmedim mi şimdi?” deyince, nasıl gülmüştük. Demek ki oluyormuş, yeter ki irade gösterilsin.

Yaklaşık yirmi beş sene evvel, iş yerimizde bir mühendis arkadaşımız vardı. Günde üç paket sigara içer ve birini söndürür, diğerini yakardı. Bir gün baktık, bu arkadaş, ani bir kalp rahatsızlığı ile hastahaneye yatmış. Meğer sigaradan dolayı kalp damarları tıkanmış, üç dört damarını değiştirmişler. Ziyaretine gittiğimizde, bizlere şunu anlattı: “Amannn, bir daha sigara içmek mi, tövbe. Ameliyatı yapan doktor, ameliyat sonrası bana geldi ve şöyle dedi. “Bak kardeşim, sana biraz halk lisanıyla bir şey söyleyeyim. İnsan vücudunu ayakta tutan kan ve kanın deveranıdır. Kan, kalpten pompalanarak, tepeden tırnağa, vücudun her yerine gider. Vücudu dolaşan kan, akciğerde, dışarıdan aldığı oksijen vasıtasıyla temizlenerek tekrar faaliyetine devam eder. Ama siz sigara içenlerin durumu öyle değil. Sizin kirlenen kanınız, akciğerden gelecek oksijenle temizlenmeyi beklerken, bir bakıyor, oksijen yerine nikotin geliyor, zehir geliyor, karbon monoksit zehiri hem de. Tabiî sistem şaşırıyor, akciğer hemen beyne sinyal yolluyor, ’oksijen gelmiyor, zehir geliyor, ben ne yapayım şimdi?’ deyince, beyin ona diyor ki, ‘sahibin öyle istiyor bas gitsin’ işte onun için de, vücud bitiyor, ya böyle kalp hastalıkları, ya akciğer kanseri veya felç neticesinde ayak kesilmesi, aynen Erol Taş’da olduğu gibi.” deyince, ben şaşırdım ve daha, sigara içmemeye yemin ettim.” dedi.

Bazen gençlere, niye içtiklerini soruyoruz. Hep, fındık kabuğunu doldurmayacak şeyler. Bazı insanlar da, dertlerinin, sıkıntılarının olduğunu, sigarayla efkâr dağıttıklarını söyleyince, “Bakın kardeşim, bu kendinizi avutmak ve aldatmaktan başka bir şey değildir. Meselâ, acı biber yediğimiz zaman, bazıları hemen su içer. O anda acı kesilir, ama biraz sonra, suyun tesiri geçince, acı daha da alevleşir. Sizin sigaradan umduğunuz medet de öyle. Derdiniz daha da çoğalır, faydası olmadığı gibi, birçok hastalığa da yakalanırsınız.” diyorduk.

Eskiden sigara içen kadınlar azdı ve sokakta içeni pek görmezdik. Şimdilerde pervasızca içiyorlar. Hele de, başı örtülü kadınların bu fiili işlemesi, daha da kötü bir şey.

Ayrıca, bu densiz sigara içenler yüzünden, dumana maruz kalan sigara içmeyen insanlar var. Onların da hakkını ihlâl ediyorlar, o da başka. Şu koronadan dolayı, doktorlar, sigaranın, bu işte de, çok zararlı olduğunu söyleseler de, aldıran yok maalesef. Ne diyelim, Allah, bu kötü âdet ve hâlden, sigara içen herkesi kurtarsın.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*