Dilimiz boş durmasın!

Dönebilen bir dil, kavrayabilen bir idrak, O’na yönelebilen bir iman…
Allah’ın kullarına ihsan ettiği en önemli nimetler.

Mü’min, iman eden demektir. İman ise, Allah’a, hiç tereddüt etmeden kayıtsız şartsız inanmak, yönelmek ve itikat etmektir. Bu, Rabbimizin büyüklüğünü, kudret ve azametini idrak ile olur. O’nun bütün mevcudat üzerindeki tasarrufunu müşahede etmek ise, idrakin üst perdesi.

Bu idrakin sonundaki teslim oluş, imandır; neden, niçin demeden…
Kalp ile iman, dil ile ikrârı gerektirir. İkrâr ise, inancını açığa vurma, açıkça söyleme; dilin tasdik etmesi. Yani kalp ile tasdik, dil ile de ikrâr imanın umdesi; bir bedenin imanının rüknüdür.
Kalp, “kalp” çıkarsa hiçbir işe yaramaz; geçmez akçe, pul olur. Allah (cc) o mekânda taht kurduğu, tecellî ettiği zaman, o bedenin can evine ruh verir. Çünkü kalp, insanın mânevî bünyesindeki duyguların merkezi; imanın da kafesi… Her ritminde güm güm eder, tasdik eder Rabbini.
Kalbin gayreti yanında dil susup durmamalı. Mümkün olan her ânını O’nunla doldurmalı. Ölüm hâriç, uyku hariç, dönebildiği anlar Rabbini zikretmeli.
Dil, dünyadan yakasını alınca, her şeye hamd etmeli, Hâlık’ına tesbih-feşân olmalı.
Bu, o kadar zor bir şey olmasa gerek. Giderken, gelirken, yürürken, otobüste, takside; yatarken, kalkarken, otururken dilimiz hep dönmeli.
Dönmeli, ama nasıl?
İnsan, farkında olarak-olmayarak pek çok şeye ilgi duyuyor; lüzumlu-lüzumsuz konuşup duruyor. Bir arada bulununca birkaç kafadar insan, alıyor-satıyor, yapıyor bozuyor hatta hükümetler kuruyor, hüküm verip duruyor.
Mâlâya’ni lâkırdılar pazarı kuruluyor!
Hiç de bir menfaati yok, hatta hasareti çok. Günaha giriftar oluyor her nefeste insanlar. Ne yazık ki, bu hataya dindar da düşüyor.
Yazık değil mi?
Demek ki, kalbin peşi sıra dili de koşturmalı, mümkünse boş tutmamalı.
Lâfzullah’ın, salâvatın çeşitleri malûmdur. Her vakitte okunacak duâ var; tartıya girmeyecek kadar hasenâttar, sevaptar. Şu hâlde, dili düzgün kullanıp hayra yollandırmalı, boşa gitmez bu gayretle musallâya varmalı.
Malûmdur ki, Cenâb-ı Hak mü’minin güzel olan birçok amelini, davranışını ibadet olarak vasıflandırmaktadır. Bunun karşılığında ise bir iyi davranışa on, yüz, bin hatta binler sevap yazdırmaktadır.
Salâvata gelince; define anahtarı!
Böyle şeyler demek için, dilleri dillendirmeli. Fena söze gem vurup, hayra yönlendirmeli.
“Rabbim, gönlüme genişlik ver; işimi kolaylaştır, dilimdeki tutukluğu çöz” 1 diye de duâ etmeli.
Rahman’ın rahmetini, Şefî’inin himmetini umarak…

Dipnot:

1- Tâhâ Sûresi, 25-28.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*