Dindar demokratlar ne durumda?

Geçen gün Serdar Turgut Bediüzzaman’ın görüşlerinin aktüel siyaset açısından da önemli olduğunu ve Millî Görüşçüler ile Nurcular arasındaki siyasî farkların sorgulanması gerektiğini yazdı.

Aynı günlerde Ahmet Hakan, “alnı secdeye giden komutan” isteği hususunda dindar camiayı eleştirdi.
Aynı dönemde, ideoloji karşıtı icraatlar hususunda hükümetin gösterdiği ürkeklikten dolayı bir kısım liberaller de yaşadıkları hayal kırıklıklarını yansıttılar.

 

İyi de ettiler. Konuyla ilgilenenleri kendine getirmeye yardımcı oldu. Bendeniz dahil.
Gerçi şahsen taşra gezilerimdeki sohbetlerde, bilhassa yerel siyasetçilerle karşılaştığımda, bilhassa sağ camiadaki değişimi ve yönünü algılamaya yönelik sohbetler yapmaya çalışıyorum. Ama sizin kanaatiniz daha önemli.
Bu gün size, kanaatinizi sormak üzere, eskiden millî görüşçü olan dindar bir siyasetçiyle bu babdaki sohbetimizi aktaracağım:
-İslâmiyet ve demokrasi hakkında ne düşünüyordunuz, ne düşünüyorsunuz?
-Demokrasi bizim için eskiden “demos kratos” yani “şeytanın krallığı” idi. Şimdi demokrasi “halkın krallığı”dır diyoruz, tamam. Ama âlim ve fazıl zatlarımız ve siyasî önderliklerimiz varken halkın kral olmasının bizim millî ve manevî değerlerimize ne kadar uyacağı hususunda tereddütlerimiz var. Bazılarımız “zorlarsak uyar” diyor. Bazılarımız “uymaz, ama zaman öyle gerektirdiği için ‘uyuyormuş’ deriz geçeriz” diyor.
-Bu hususlarda kendinizi geliştirmek için farklı okuma ve dinleme kaynaklarına yöneldiniz mi?
-Maalesef vakit bulamıyoruz, Gazete ile idare ediyoruz!
(Bu konuşma, günün yaklaşık dörtte birini bir sokakta tabure üzerinde sohbet ederek geçiren bir esnaf grubu içinde oluyor, dikkatinizi çekerim.)
-İslâm ve demokrasinin belli şartlarla birbirine uyduğunu ayrıntılarıyla anlatan kaynaklar ve ekipler var. Onlara ulaşmayı düşünmediniz mi?
-Onlardan önce öbürleri bize ulaşıp, kitap, gazete, hizmet ve himmet ile ilgili bilumum enerjimizi adeta emiyorlar ve bizi sevapdâr ediyorlar.
-Bu elbette güzel, ama ülkemize demokrasi getirmeye çalıştığını iddia eden ve bu uğurda gayret eden bir partinin yönetimindesiniz, bu konularla da ilgilenmeniz gerekmez mi?
-Bizim her şeyi bilmemiz ve anlamamız gerekmez, büyüklerimiz düşünsün.
-Peki büyükleriniz demokrasi algısına ilişkin toplumsal değişim hususunda ne düşünüyor?
-Tam bilemiyorum, ama galiba onların da kafası karışık.
-Peki bilhassa bu durumda her şeyi Ankara’dan bekleyen bu yaklaşım demokrasiye uygun mu?
-Bilmem, ama bu bize kolay ve güzel görünüyor.
-Bediüzzaman’ın Münâzarât’ında bu hususta önemli bir örnek var. Onu birlikte okuyalım mı?
-Uygun günde neden olmasın. Aslında ben kendim de okumak isterim, ama ağır geliyor. Sen bize şimdi kısaca anlatsan yeterli olmaz mı?
Elhasıl filanca ya da feşmekanca partiye şu ya da bu seçimde oy vermiş olanların sayısından çok daha önemlisi, seçmenin demokrasi algısındaki değişme ve gelişmedir.
Ana soru şu: Dindar demokratlar, aktivite, sayı ve kalite olarak ne durumdalar?
Siyasetle ölçülü bir yakınlığımız varsa ve ülkenin demokratikleşmesi ile gerçekten ilgileniyorsak, önce ve daima, bu sorunun cevabını bulmamız ve olumlu gelişmeye katkı yapmamız gerekmez mi?
Yani Serdar Turgut’tan bendenizin anladığı bu:
Çevremiz ile ilişkilerimiz, bilhassa siyasî ve içtimaî dersler hususunda, ne durumda?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*