ZAMANI OKUYABİLİYOR MUYUZ?
Kendi faydalarına olabilecek bir projeye karşı çıkan dindarlarımızın düşünce bazında yaşadıkları dönemi anlayamama problemi olabilir mi? Avrupa’nın müşevveş ve vahşetlerle dolu geçmişine takılırken, günümüz Avrupa’sının ve kiliselerinin bahsedilen geçmişten dolayı, başta Müslümanlar olmak üzere insanlıktan dedeleri adına özür dilediklerini bilmiyor veya göremiyorlar. Başta İslâm dünyasına yaptıkları zulümler olmak üzere; Haçlı seferleri, sömürgecilik, dünya harpleri ve diğer işgallerin hepsi, resmen Avrupa’nın günahları olarak arşivlere geçiyor. Bazı dindarlarımızın gözden kaçırdıkları diğer bir husus ise; Büyük İhtilâli müteakiben ortaya çıkan dinsizlik cereyanlarının Avrupa kilisesine yaptığı zulümlerdir. Bu bilinmezse tarih hem eksik, hem de yanlış öğrenilmiş olur.
Hıristiyan ve insaniyetperver Avrupayı, dinsiz ve sefih Avrupa’dan ayıramayan Hint, Afrika ve hatta Afrika Müslümanları bu hususta az da olsa mazur sayılabilirler. Kültürel ve stratejik münasebetleri bize göre daha az. Fakat, bir asrı geçkindir Avrupa ile iç içe yaşayan Türkiye bu hususta mazeret kaldırmıyor. Dünya harpleriyle ne kadar dehşetli olduğunu gösteren deccaliyet Avrupasına karşı, Peygamberimize ittibaen Hıristiyanlarla işbirliğine gitmeleri gereken Müslümanların; ehl-i kitabı, medeniyetperverlik, ehl-i mektebi “saldırgan dinsiz Avrupa’dan” ayıramamaları, hem Müslümanların ve hem de Hıristiyanların bugünkü mağlûbiyetlerini netice veriyor.
Müslümanların; Avrupa ve Amerika’daki Hıristiyan ve insaniyetperverlerin “insanî temel ilkelerde” Müslümanlarla ittifaka çalıştıklarını bilememeleri de, cehaletimizin diğer bir boyutu. Dünya barışı, aile, çevre, adaletli paylaşım ve dünyamızı toptan tehdit eden teröre çare noktalarında, İslâmiyetteki mücerreb, kuvvetli ve hakikatli prensipleri muhataplarına takdim edebilme pozisyonundaki Müslümanların AB düşmanlıklarının netice itibariyle yine İslâma ve Kur’ân’a zarar suretinde kendilerine geri döneceğini maalesef bilemiyorlar. Dünyadaki bütün diktatörlüklerin “dinsizlik ve ahlâksızlığı” ortak payda olarak kullandığı bir çağda, AB’deki hak ve hürriyetlere dönüp bakmayan Müslümanlar, dinlerini hayata tatbikinde yardımı acaba nereden bulacaklar? Amerikalı Troçkicilerin mengenesinde inleyen Pakistan’dan ve Arap dünyasından mı, bir türlü dengeye oturamayan İran’dan mı veyahut da doksan yıla yakındır Türk milletini insaniyet dışı cenderelerde inleten Kemalistlerden mi kuvvet alarak Müslüman gibi yaşayacaklar?
DÜNYANIN KÜÇÜLDÜĞÜNÜN ARKINDA MIYIZ?
Medeniyetin harikalarıyla, dünyamız iyice küçüldü. Dünyanın dört bir yanındaki sermayeler çoğu kez bir şirkette ittifak ediyorlar. Türkiye’yi üzen yaralarımızın, Atlas ötelerinden, Şimalî Avrupa’dan ve bazan Uzakdoğu’dan tahriş edildiğini hergün görüyoruz. Dünya medyasının ekseriyetini ellerine geçiren “saldırgan dinsizlikler ve ahlâksızlar”, en mahrem köşelerimize kadar sokuldular. Dinsizliğin teknolojinin son versiyonlarını kullanarak küresel ittifaklara gittiği bir zamanda, Müslümanların da cihanşümul ittifaklara mecburiyeti yok mu? Geleceklerini Müslümanlara ittifakta gördüklerinden bizlere ellerini uzatan Hıristiyan ve medeniyetperver Avrupa’ya karşı bigane mi kalacağız? Hz. Muhammed’e (asm) biat ettiğini zannedip onun ahirzaman atlasını okuyamayanlara yardım etmek zorundayız.
DİN ELDEN GİDER Mİ?
Selanikli Hanedanının önemli bir rüknü, AB’nin bizi İslâmiyetten koparacağını söylemişti. Kemalizmin yılmaz önderlerinden birisi… İlim ve fenlerle ortaçağ cehaletini ve vahşetini nisbeten geride bırakan Avrupa’nın “hak dini” aramakta olduğuna dair, medyada hergün milyonlarca haber çıkıyor. Ölümden titreyen, insanî duygularını ve ihtiyaçlarını gidermek isteyen, bolşevizm ve komünizmin dinsizlik ve ahlâksızlığından kurtulmak isteyen Avrupa’nın isteklerine Müslümanlar kulak vermek zorundalar. Teknolojik terakkinin zirvesindeki bu İsevi Avrupa’lılar, insanlığın nasıl mutlu olacağını, ölüm korkusunun ne şekilde giderileceğini, küçücük menfaatler üzerinde boğuşanların hakikati nasıl göreceklerini ve dünya barışını arıyorlar. Biz Müslümanlar, elimizdeki Kur’ânî hakikatleri doğru biçimde onlarla paylaşırsak, dinimizden mi oluruz? Gel gör ki, bu AB’ye karşı olan dindarlarımızın çoğu —ticaretle uğraşanları— AB ülkeleriyle birlikte çalışmayı yeğliyorlar. Onların arabalarını ve makinalarını tercih ediyorlar. Hatta tesettürlü hanımlarına oradan başörtüsü getiriyorlar. Eğer bazı dindarlar AB karşıtlığında ısrar ederlerse, bir kuşku devreye girer ki, hakikî dindarlığımızın başkalarınca sorgulanmasını netice verir. 1- Geleneksel Kemalizmin oyunlarına gelen dindarlar mı AB’ye karşı çıkıyor? 2- Siyasal İslâm ile ulaştıkları menfaatlerini kaybetmekten korkan Müslümanlar mı AB’yi istemiyorlar. 3- Fikren mazinin derin derelerinde kalmış, bu zamana gelememiş bazı dinde hassas Müslümanlar mı AB’yi tehlikeli buluyorlar. 4- Son olarak da neoliberal ve neocon’larla küresel menfaat tezgâhlarında beraber olanlar mı AB’yi sakıncalı görüyorlar.
Dindarlarımız tashih-i fikir etmezlerse kuşkular yoğunlaşarak devam edeceğe benziyor.
Benzer konuda makaleler:
- Müslümanların imajı
- İslamofobi´ye karşı Dobruca modeli
- Kiliselerde tevhid dersleri
- İsevî âlemin pazarı, bazaar olmamalı
- Sefih ve dinsiz Avrupa ‘günah keçisi’ arıyor
- Başpiskoposun feryadı
- Bediüzzaman’ın sosyolojik tesbitleri – 2
- Hak şerleri hayreyler
- Avrupa, doğru İslâmı tanımıyor
- Bayramlar bayram içinde…
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun