Dinde kadının yeri tartışmaları

Gençleri dinden uzaklaştıran sebepler

Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti, kadına şiddetle alâkalı bir haber gündemimize gelmesin. Bu sadece bizim ülkemizin değil ekonomik olarak da gelişmiş birçok Batı ülkesinin de bir meselesi. Bu yüzden istatistiklere bakmadan kadına şiddeti sadece dinî ve kültürel bir meseleye veya ekonomik problemlere indirgemeci yaklaşımlar iflâs etmiş bulunmaktadır.

Bu meseleleri gündeme getiren ve infial oluşturan olaylar üzerinden reyting hesapları yapan kuzu postuna girmiş kurtlaşmış medya, sosyal problemleri gündeme getirerek güya farkındalık oluşturmak (!) amacı gütmektedir. “Zahiren der; sefahat fenadır, insanlara yakışmaz. Neticeyi muzırrayı gösterir. Halbuki sefahate öyle müşevvikane bir tasvir yapar ki ağız suyu akıtır, akıl hakim kalamaz.” (Lemaat, s.1200). Sonuç üzerinden bütün insaniyet hislerini coşturarak konuşur, fakat zahirde kınadığı ve kerih gördüğü bu sonucun müsebbibi olan sefahati gizliden gizliye meşrûlaştırır.

Bununla da kalmaz, ne söylediğini bilmeyen hamiyet yoksunu ve nefsi arzularını çözümmüş gibi sunan birkaç kendini bilmezi de ekranlara çıkarır ve hep aynı şeyi söyleterek güya tek çözüm gösterilen dessasane kanunların uygulanmasına zemin ihzar eder.

Bütün bunlarla beraber asıl gündeme getirmek istediğim mesele, kadın ve şiddet gibi konuların üzerinden dine saldırarak ve her seferinde feminist felsefenin ve İstanbul Sözleşmesi’nin tek kurtarıcı ve kutsal metin gibi sunulmasıdır.

Bu meseleleri fırsat bilen odaklar, kendi değerlerimize uygun olmayıp ithal bir çözüm olarak sunulan bu sözleşmeye karşı duranların, daha çok muhafazakâr camiadan olmasını fırsat bilerek, “Dindar kesim şiddeti meşrû görüyor.” gibi bir imaj oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Sokağa dökülüp “şiddete hayır” deyip İstanbul Sözleşmesi’ni her fırsatta savunanlar içerisinde özellikle gençlerin büyük bir kısmının dinsiz, deist, agnostik olmaları da kafaları karıştıran bir başka durumdur.

Dinde kadının yeri ile gelenekte kadının yerinin çarpıtılarak, kadın cinayeti ve şiddetinin hemen arkasından, maksatlı olarak servis edilmesi gençlerin dinden uzaklaşmasının sebeplerinden birisidir.

Bütün bu dessasane oyunlardan başka, kadının aile ve toplumdaki yeri konusunda nasların çizdiği çerçeve ile geleneğin çizdiği çerçevenin birbirine karıştırılmış olması da İslâm hakkında yanlış bir kadın algısının oluşumuna sebep olmuştur. Ve reel olmayan bu algı neticesinde kadınla ilgili her problemin kaynağı dinmiş gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

Bu da bilgi edinme kaynakları alabildiğine geniş olan ve hayatı anlamlandırma aşamasındaki gençlerin dinî noktada inanç problemlerini taşımalarına sebep olabilmektedir.

Her fırsatta dört bir koldan çalışan zındıka, özellikle gençleri zehirlemek maksadıyla İslâm’da kadının alt bir statüsü olduğuna yönelik benzer değerlendirme ve yorumları, ateist ve misyonerler tarafından hazırlanan internet sayfalarında boy boy afişe etmektedir.

İslâm dünyası olarak uzun bir süredir, sağlıklı bir kadın algısı oluşturulamaması, kadın konusunu sorun haline getirmekle beraber, dine saldıranların malzemesi olmaktan da kurtulamamıştır. Bu da yetmezmiş gibi “İslâmî Feminizm” diye adlandırılan başka bir sorunun kapısı aralanmıştır.

Demem o ki, kadın cinayetlerinin ve şiddetin faturasını dine kesenlerin görmek istemediği bir gerçek, kadın cinayetleri ve şiddetin sebeplerinden birisinin de dinî değerlerden uzaklaşmak olduğudur.

Gençleri dinden uzaklaştıran farklı sebepleri paylaşarak devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*