Diplomalı cahiller

mustafa-ozturkcuYaşadığı zaman dilimi içinde mevcut olan, cehalet, zaruret ve ihtilâfa yönelik, telif ettiği eserleriyle, san’at, marifet ve ittifak unsurlarını esas alarak mücadeleyi sürdürdü.
Henüz genç yaşlarda, devrin Şark medreselerinde okudu, ilmin zirvesine tırmandı. Yaşıtlarına rağmen, zeki ve üstün kabiliyetiyle elde ettiği ilmiyle muhataplarına her konuda fark atarak zamanın “Eşsiz âlimi”, “Bediüzzaman” unvanına mazhar oldu.

Ülke ve şahıs ekseninde cereyan eden hadiselere Kur’ân ve sünnet dürbünüyle bakarak yön verdi, problemlere çözümler getirdi.

Yaşadığı bölgenin önemli problemlerinden biri olarak öne çıkan cehaleti, eğitim yoluyla izale etmek adına yönetime tekliflerde bulundu. İnsanlığı, bu vesileyle ilme ve irfana yönlendirdi.

Ülkesi ve insanının hürriyeti ve topyekûn selâmeti adına, demokrasiyi savundu. Ülkenin istikbali için harp meydanlarında koştu. Bu sebeple esaret altına alınarak Rusya’ya esir düştü.

Esaret dönüşü, vatanın içinde bulunduğu meselelere bigâne kalmayarak, kurtuluş ve istiklâl mücadelesinin içinde bulundu.

Yazdığı eserlerinde yönetimlere tavsiyelerde bulundu. Şahıs sultasına karşı çıkarak demokratik idare tarzının benimsenmesi yönünde her yerde nasihatlerini dile getirdi. Ciltler dolusu kitaplar yazarak insanlığın her yönden aydınlanmasını sağladı. İman mücadelesini vererek, ülke ve dünya genelinde gündem oluşturdu.

Bütün bu faaliyet ve gayretler içinde bulunurken, çok zorlu engellerle karşılaştı; çile gördü, sürgüne tabi tutuldu, hapishanelere gönderildi ve tecrit hayatı yaşattırıldı.

Şark’ta kendi halinde yaşamayı yeğlerken, rahat bırakılmayıp, Anadolu’ya sürgüne gönderildi. Anadolu’da etrafını saran milyonlarca insanın teveccühüne mazhar oldu; eserler telif etti, neşretti ve okuttu.

Mekânlar, onun yazdığı eserlerle hayat buldu, kalp ve gönüllere yayıldı. Zor ve baskıcı şartlar altında eserleri yazıldı, yayıldı ve okundu.

Milyonlarca insanın etrafında kenetlendiği ve imanını kurtararak, hayatını en güzel bir biçimde tanzime tabi tuttuğu, bu değerli şahsiyet Bediüzzaman Said Nursî’den başkası değildi.

Yazdığı, yaydığı ve okuttuğu şaheserler, ülke sınırlarını aşıp bir çok hariç memleketlerde de sevgi seli oluşturdu.

İşte, bütün bu gayret ve faaliyetler sonunda vatan sathında meydana gelen bu nurlu hareketin adı ise, kalp ve gönüllerde “Risale-i Nur” ve “Nurculuk” olarak şekillendi.

İnsanlığa, sayısız kazanımlar bahş eden bu Nurlu hareketin, meydana getirdiği oluşum hakkında, etraflıca bilgi sahibi olmadan, araştırıp doğruyu bilmeden, okumadan yazılan yazılar ve değerlendirmelerin mahiyeti karşısında siz ne dersiniz bilmem, ama biz, bu olumsuz tutum, değerlendirme sahiplerine, başka ne denilir ki?

“Diplomalı cahiller!..”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*