Diyanet İşleri Başkanını tebrik ediyoruz!

Bugünkü gazetemizin manşetinde yer alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le alâkalı haberi görmüşsünüzdür.

Haberin metni şöyle:

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Hiçbir üniversite asla mabetsiz olmamalı” dedi. Görmez, Niğde Üniversitesi Camii’nin açılışında bir konuşma yaptı.

16 bin öğrencinin eğitim gördüğü bir üniversitede bir mabedin olmayışının büyük bir eksiklik olduğunu ifade eden Görmez, şunları söyledi:

‘’Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bütün illerimizde üniversitelerin artmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz. Ama üniversitelerimizin kampüsünde, mutlaka mabet olmalı.

Hiçbir üniversite asla mabetsiz olmamalı. Öğrencilerimizin böyle zemin katlarda, izbe mekânlarda ibadet etmeye mahkûm olmaları, bu milletin kültürüne, tarihine, medeniyetine asla yakışmaz’’ diye konuştu.

Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak 38 üniversite kampüsünde cami inşaatı başlatıldığını kaydetti.

‘CAMİ TARTIŞMALARI MUTLU EDİYOR’

Görmez, Çamlıca Tepesine cami yapılmasına ilişkin tartışmalara da değindi. ‘Cumhuriyet döneminde mimarlık fakültelerimizde cami konusunu ele almaktan bile çekinildiğini’ söyleyen Görmez, “Türkiye’nin münevverlerinin, yazarlarının, düşünürlerinin cami mimarisi üzerine tefekkür etmeye ve düşünmeye başlamasından çok mutlu oluyorum” diye konuştu.

Haberi okuduktan sonra içimden Sayın Görmez’e “Bravo hocam!” dedim.

Evet, bu milletin dem ve damarlarına işlemiş olan din-i İslâm ve ona ait birçok hakikat, değer ve o dinin gereği olan ibadet, ibadet şekilleri, ibadet yerleri maalesef, Cumhuriyetin ilânından sonra tahribata, hücuma uğramış. Lozan kahramanlarının(!)  “Din öldürülecektir!” emirleri mucibince hareket edilmiş. Kur’ân, ezan, cami, medrese, Kur’ân harfleri ve aklınıza gelebilecek her türlü dinî hassasiyetler yerle bir edilmek istenmiş, adeta onlara savaş açılmıştı. Firavun’un, Nemrut’un, Ebu Cehillerin yapamadığı zulümleri maalesef ahir zaman şeddatları yapmaya çalışmıştır. Bir kısmına muvaffak olmuş, bir kısmına da muvaffak olamamışlardır.

Muvaffak olamamalarının en büyük sebebi de; o dinin sahibi Cenâb-ı Hak, bin senedir İslâmiyete hizmet eden ve o dinin bayraktarı olan bu asil millete acımış, onlara ahir zamanın mehdisini göndermiştir. O zat da, ahir zaman deccalleriyle, süfyanlarıyla ömür boyu (her türlü eza ve cefaya göğüs gererek katlanmıştır) mücadele ederek çok şükür bu milletin tamamen dinsiz, ezansız, camisiz kalmasının önüne sed çekmiştir.

DP ve onun Başbakanı İslâm kahramanı şehid Adnan Menderes, 1950 senesinde iktidara gelip, Halk Partisinin çeyrek asırlık zulmüne son veren icraatlarda bulunmaya başlamıştır. Bu meyanda yapılan ilk hareket, ezan-ı Muhammedi’nin (asm) aslına uygun okunması olmuş, sonradan camiler, Kur’ân öğretimi ve diğer dinî hizmetler hususunda büyük gayret göstermiştir. Meselâ, Cumhuriyetin kurucu iradesi tarafından “mabetsiz şehir olarak lânse edilen Ankara’da (yeni inşa edilen kısmında—ki, Kızılay, Çankaya v.s. tarafları) ilk cami olan Maltepe Camii’ni rahmetli Adnan Menderes yaptırmış, Kocatepe Camii’nin de temellerini attırmış, fakat inkılâpların devamı olan her ihtilâl buna mani olmuş ve yıllar sonra ancak Kocatepe Camii bitirilebilmişti.

Sonraki yıllarda iktidara gelen ve Demokratların devamı olan AP hükümetleri ve onun Başbakanı Süleyman Demirel, bu işe daha hızla devam etmiş, her tarafta camiler, Kur’ân kursları, imam hatip ve Yüksek İslâm Enstitüleri açtırarak milletin dinî sahadaki ihtiyaçlarını gidermiştir. Tabiî bu meyanda birçok üniversitede de cami ve mescidler açılmış, ama sonraki yıllarda milletin tepesine çöken, haksız ve kanunsuz bir şekilde idareyi ele geçiren ihtilâlciler, zorla bu ibadethaneleri kapattırmış yahut pasif duruma getirmiştir. Meselâ, 28 Şubat 1997 den sonra, Bursa Uludağ Üniversitesindeki camiin ezanı kısılmış, içeride iç ezan gibi okunarak, dışarıya ses verilmemiştir. Yine tıp fakültesi altındaki mescid de kapatılarak, hasta ve hasta yakınlarının ibadet etmesine mani olunmuştur. Yakın zamana kadar devam eden bu sıkıntıların sonuna gelindiği işaretini almaya başladık çok şükür. İşte şu son hadise ve muhterem Diyanet İşleri Başkanımızın da bu işe sahip çıkıp, tahşidat yapması çok mühim ve manidardır. Ayrıca sayın başkanın, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin 1950’li yıllarda Papalığı ziyareti gibi, Patrikhaneyi ziyaret etmesi de çok güzel bir şeydir. Bu ve bunun gibi diğer güzel işlerinden dolayı Sayın Mehmed Görmez Hocamızı tebrik ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*