Dizi film şikâyeti…

Baş döndürücü yoğun ve yorucu gündemin karmaşasında çarpıcı olaylar oluyor. Bilindiği gibi son yıllarda Türkiye’de televizyonlarda artan dizi filmlerden önce kamuoyundan, ardından da Ortadoğu ve Orta Asya’da en çok seyredilip reyting yapan ülkelerden şikâyetler gelmişti.

Öylesine ki Cumhurbaşkanı Gül’ün Birleşik Arap Emirlikleri ziyaretinde, popüler Türk dizilerini bizzat Ekonomi Bakanı Mansuri iğnelemiş; bu dizilerin Türkiye’nin muhteşem tarihini yansıtmadığı ve Osmanlı’nın Harem’den ibâret olmadığı eleştirisiyle, gençliğin, çocukların psikolojik gelişimlerini bozduğu, açık saçıklığı, şiddeti, âile mahremiyetini hiçe sayan marjinal çarpık ilişkilerle mâneviyatı tahrip ettiği yakınması iletilmişti.

Hatta Arap âleminde son dönemde halk arasında birinin pespâyeliğini yüzüne vurmak ve kınamak için “Türk dizilerindeki gibi” yakıştırmasının ve kızdıklarına “Türk dizileri gibi olasın!” bedduasının yapıldığı yazılmıştı.

Ardından, Türkiye ile aynı dili ve kültürü paylaşan Azerbaycan Milli Radyo ve Televizyon Şurası, genç nesillerin ahlâkî dejenerasyonunun önlenmesi ve millî şuurla yetişmesi için, Rusya, Brezilya, Hindistan dizileriyle birlikte Türk dizilerini de millî televizyonlarda resmen yasakladı.

Peşinden de Tacikistan sinema ve video devlet işletmesi “Tajikkino”, “aşırılık, şiddet ve müstehcenlik içerdiği” gerekçesiyle, Amerikan, Avrupa ve Rus yapımı bütün dizi ve çizgi filmlerle birlikte Türk yapımı dizilere yasak getirdi.

DİZİ DİZİ İTİRAF!

İlginç olan, yetmiş yıl komünizmin kıskacında kıvranan Türkî cumhuriyetlerde ahlâkı, kültürü ve mâneviyatı tahrip ettiği gerekçesiyle yasaklanan sözkonusu Türk dizilerinin Türkiye’de “muhâfazakâr” iddialı iktidar döneminde dizi dizi yayınlanması.

Tarihi tezyif eden dizilere vatandaşlardan gelen onbinlerce şikâyete rağmen, sorumlu kurum Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), sâdece kamuoyundan yükselen öfke ve infiali dindirmek kabilinden göstermelik “uyarılar”la yetinmesi.

Milletin muhteşem tarihini karalayan dizilerin “belgesel olmadığı” için karışamadıklarını ikrar eden RTÜK Başkanı’nın “Yapımcılar toplumun hassasiyetlerini dikkate almalı” diye tavsiye ve nasihatle kalması.

En garibi de bu hususlarda oldukça iddialı konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç’ın,  “RTÜK’ün uyarı cezâsı”yla kalmasından şikâyet etmesi…

Önceki hafta Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın düzenlediği “Türk Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması”nın “Medya, İletişim ve Siyaset” oturumunda içini döken Arınç’ın, “Bir tarihi dizinin, mutlaka tarihteki gerçeklere uygun olmasını şahsen istiyorum ama kurulumuz benim bu düşünceme aykırı karar veriyor. Onlar diyor ki ‘Hayır başkan, sen yanlış düşünüyorsun. Bu, bir belgesel değil, bir dizidir. Bunun içine pek çok fantastik işler de karışabilir, aşk da karışır, entrika da karışır, eller cepler birbirine karışır’ diyor” yakınması, yıkıcı yayınlara karşı yetersiz kalındığının açık ikrarı. (Milliyet, 9. 6. 12)

Doğrusu, Başbakan Yardımcısı’nın, “Ne yapalım ki, biz hop oturup hop kalkıyoruz, ama kurul bize inat ters kararlar vermeye devam ediyor” sözleriyle, ilgili olduğu “RTÜK’e söz geçirememesi, “üyelerinin çoğunluğunu AKP grubunun seçtiği kurula mevzubahis dizileri engelletemediklerinin itirafı.

YAKINMA DEĞİL, TEDBİR…

Hele toplumdaki hayat tarzlarını, dinî inançları, âile ve toplum yaşayışı farklılıklarını nazara vererek, bunu “tek yönlü bir yayın yapmadıkları, topluma hitap ettikleri”yle izâha kalkışması ve “Bir arkadaşımız, bir dizide bir yanlışlık, eksiklik veya rahatsız edici bir sahne, durum bulabilir ama bunun bir başkası tarafından çok beğenildiğini de unutmamak lazım” diyerek, sanki hükûmette sorumlu mevkide değilmiş gibi, yorumunun sadece “çağdaş ve özgürlükçü noktada olduğunu” açıklaması, “O yüzden pek çok dostumuzu memnun edemiyoruz belki ama artık çağ bunu gerektiriyor” demesi, evlere şenlik.

Demek, halkın hoşuna gidecek sözlerle, “farklı kanaatleri”yle yüklenip yerden yere vurarak şikâyet ettiği “icraatları”, seçtikleri, atadıkları kurullara ve kurumlara fatura edip “işin içinden çıkmak!” yeni bir yönetim metodu!

“Şahsen istemesi”ne karşı, Kurul’un inadına yasaklamamasına mukabil RTÜK’ten sorumlu Başbakan Yardımcısı’nın halka karşı dizi filmlerden şikâyetinde olduğu gibi…

Halbuki hukuk devletinde, kültürel aşınmaya, ahlâkî yozlaşmaya, sosyal patlama raddesine gelen mânevî bunalıma karşı, hükûmetin, Meclis’in yasal tedbir yetkisi var.

İktidar, aczin ve başarısızlığın ifâdesi olan yakınmaları bir tarafa bırakıp, âcilen tedbir almalı…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*