Bediüzzaman’ın tarifiyle, Kur’ân-ı Azîmüşşan, yüksek belâgatı, harika fesâhatıyla, Mele-i Âlâ’dan yeryüzüne indi. Arapların medâr-ı iftiharları olan ve bilhassa Kâbe duvarında teşhir edilmek üzere altın suyu ile yazılmış muallakat-ı seb’a ünvanıyla anılan, en meşhur ediblerin en beliğ ve en fasih eserlerini iftihar listesinden sildirtti.
Asr-ı Saadet’in en parlak ediblerinden Hassan bin Sabitler, Hansalar, Ka’b bin Malikler, Lebidler ve daha niceleri Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlü ile kalemlerini ebediyyen kırdılar. Kur’ân’a bir nazîre getirmekten âciz kalan bu dev ediblerin aczleri meydana çıktı ve Bediüzzaman’ın nefis tâbiriyle, bunların aczlerinden i’câz-ı Kur’ân’ın güneşi tulû etti.
İnananlar için Kur’ân, Âlemlerin Rabbi nâmına bir İlâhî hitabdır. Yine Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bütün kâinatin sahibi, bütün mahlukatın Halıkı namına bir ezelî konuşmadır. Hakîm, Kerîm ve Rahîm bir Rabbin Kelâm-ı Ezelîsi olarak rahmet yüklüdür. Furkan’dır ve Mu’cizü’l-Beyan’dır. Dolayısıyle sözler ona göre söylenmeli, hayatlar ona göre hayatlandırılmalı, düşünceler onunla güzelleşmelidir. Kalbler ona yönelmeli. Huzur ve refah onda aranmalı.
Bundan bir kaç ay önce, kapak konusu olarak “Dünyanın en güçlü kitabı: Kur’ân” başlığı ile yayınlanan Der Spiegel dergisinde Kur’ân hakkındaki birtakım yazılar ilgimi çekti. Almanya’da geniş bir okuyucu kitlesine sahip olan Spiegel dergisi, bundan aylar önce yine İslâm hakkında yayınlamış olduğu yazıların yanında, bu defa da Kur’ân’ı tema yaptı. Yayınlanan makalelerin tümünü tercüme etmeyip sadece bir kaç önemli noktaya deyinmek istediğimden kısaca bir tercüme yaptım.
Dergideki makalede ifade edildigine göre;
“Dünyada en çok sayılan, korkulan ve aynı zamanda sûistimale uğrayan kitab Kur’ân-ı Kerim’dir. Kur’ân dünyanın en güçlü kitabı olmakla beraber, hâlâ hükümleri binlerce Müslümanın hayatını şekillendirmektedir. Kur’ân İncil’den çok daha kapsamlı ve sıkı. Kur’ân, üstün belagat ve fesahat ile sırlarla dolu bir kitabdır. Kur’ân bazan mânâ yüklü sırlı ifadelere, bazan ise bir mü’minin hayatındaki güncel kurallara yer verir.
“Kur’ân bazan yumuşak, bazan sert hükümleri ile dünyanın en güçlü kitabıdır.
“Senegal’den Sumatra’ya, Somalia’dan Xinjianga’ya kadar binlerce Müslüman, Allah’a itaat ederek, Mekke’ye doğru yönelerek, Kur’ân’ın ilk açılış sûresi olan Fatiha ile namazlarına başlıyorlar: Bismillahirrahmanirrahim. Rahman ve Rahîm olan Allahin ismi ile. Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur…
“2006 yılında Tevrat ve İncil 400 milyon defa bastırıldı. İncil ve Tevrat, dünyada en cok basılan kitap olarak dünya rekoru kırmasına rağmen, Kur’ân bu rakama kolaylıkla ulaşıyor. Suudi Arabistanlı Fahd matbaasının ifadesine göre yalnız bunlar, yılda sekiz milyonun üzerinde Kur’ân bastırıyor ve Mekke’ye gelen her ziyaretçiye ayrıca bir Kur’ân hediye ediyor. Nitekim sırf Arap dünyası değil, dünyanın her bir tarafinda yaşayan birçok Müslüman ve gayr-i müslimler Allah’ın Hz. Muhammed’e neler söylediğini ögrenmek istiyor.
“Çölde doğan İslâm dini bugün batı Avrupa’daki on beş milyon göçmen ve mühtedinin hayatını şekillendirmektedir. Batı Avrupa’da hiçbir dinî topluluk bu kadar hızlı gelişmemektedir.
“Allah’tan korkmanın bir simgesi olarak Kur’ân, Washington’daki kapitolde gördügü saygıyı, Bağdat’ta idam sehpasında da görüyor. 4 Ocak 2007 tarihinde, Amerika’nın ilk Müslüman milletvekili, Afrika kökenli Amerikalı demokrat Keith Ellison’ın memuriyete giriş için, 3. Amerika Başkanı Thomas Jefferson’ın Kur’ân’ın üzerine yemin etmesi gösteriyor ki, ne Amerika İslâmdan korkmalı, ne de Müslümanlar Amerika’dan.
“Aynı mesajı, idam sehpasında ipi boynuna atılan Saddam Hüseyin de verdi. Bir zamanlar çok güçlü ve zengin diktatörün, ölüme giderken elindeki tek varlığı Kur’ân’dı. 30 Aralık 2006 tarihinde, idam edilecegi gün hakime son arzusunu söyledi: ‘Elimdeki Kur’ân’ı, onu saygı ile muhafaza edecek bir dostuma verin.’
“Kur’ân-ı Kerîm, yani saygıdeğer, değerli Kur’ân mânâsında, İslâm âlemi tarafindan kayıtsız şartsız saygı görüyor. Müslümanların Kur’ân’a gösterdikleri bu saygıyı, Avrupalılar görünce şaşkınlık içinde kaldıklarına dair Princeton-profesör Michael Cook, birkaç örnek gösteriyor. 19. yüzyılda Mısır’ı ziyaret eden bir İngiliz oryantalist şöyle diyor: ‘Müslümanların Kur’ânlarını hiçbir zaman bel aşağısında taşıdıklarını görmedim.’ Almanya’da İncil çoğu zaman okunmayıp, raflarda tozlanıyor. Bunun aksine Kur’ân, şarkta hâlâ büyük rağbet görüyor.
“Goethe, Batı Doğu Divanı adlı eseri için Kur’ân’ı incelediginde, itiraf ediyor: ‘..Kur’ân beni cezbediyor, hayretler icinde bırakıyor ve Kur’ân’a saygı gösterilmesi gerekiyor.’”
Cenab-ı Hakk’ın ezelî hitabı olan Kur’ân-ı Azîmüşşân’ı okumalıyız, anlamalıyız ve yaşamalıyız. İnandığımız kitap doğrultusunda doğru yaşamalıyız ki, yanlışlara yer kalmasın. Zîrâ Kur’ân’ı bizzat hayatında yaşayarak gösteren ve bu yüzden “Onun ahlâkı Kur’ân’dı” diye tarif edilen ümmî nebî (asm), bütün insanlık tarihine manidâr ubudiyet örnekleri sunmuştur. Zira bütün güzelliklerin kaynaği Kur’ân’dır. Cenâb-ı Hakk’ın cümlemizi Kur’ân’ın çizdiği istikametten ayırmaması ümidiyle…
Benzer konuda makaleler:
- Yahudilerden Papa´ya eleştiri
- Bediüzzaman Said Nursi New York Üniversitesinde
- Tarihe yön veren en etkili şahsiyet: Hz. Muhammed (asm)
- Zikir ve Fikir Kitabı
- Ramazan ve Kadir’de Kur’ân harflerine ne kadar sevap ihsan edilir?
- Gladstone da mağlûp oldu
- Bediüzzaman nasıl gülerdi?
- Bediüzzaman hiç taviz vermedi
- İslâm Almanya´nın ortasında
- Şerif Mardin’in açtığı pencere
İlk yorum yapan olun