Doğuda Gördüklerim

Sılâ-i rahim ve Aziz Üstadımın mübarek hayatıyla alâkalı eksik kalan bir çalışmamı tamamlamak maksat ve niyetiyle Bursa’dan Van’a gitmek için yola revan olmuştum.

Van’a hareketimden önce gazetemiz yayın koordinatörü Abdullah Eraçıkbaş’la birlikte gazetemiz yazarlarından İsmail Tezer’i arayarak maksadımı izhar edip, kendilerinin hizmet bağlamında bir diyeceklerinin olup olmadığını sormuştum.

Abdullah Eraçıkbaş “Doğuda gördüklerinizi yazın” demekle birlikte Başet başından duâ talebinde bulunmuştu. İsmail Tezer kardeşim de aynı hissiyâtı dile getirmiş ve ben de sevinçle Bursa’dan Van’a gitmek üzere yola çıkmıştım. Bursa’dan Van’a gitmek için yolculuk tercihimi Bursa’dan Ankara’ya kadar geceleyin otobüsle, Ankara’dan Van’a ise gündüz uçakla gitmek yönünde kullanmıştım. Sabahın erken saatlerinde Ankara otogarına indikten sonra orada bulunan servislerle havaalanına ulaşıverdik.

Havaalanında Üstad muhabbeti

Havaalanına erken saatlerde varmış olmalıyım ki, Van uçağının da biraz geç kalkmasıyla uzun zaman beklemek zorunda kaldım.

Havaalanında uçağın kalkışını beklerken Van’da uzun yıllar görev yapan ve hâlen de görev yapmakta olan bir avukatla tanıştık. Okumaya karşı ilgi duyduğu, elinde tomar halinde bulunan gazete ve kitaplardan belliydi.

Kendileriyle tanışmak istediğimi söyleyerek sohbetimiz başladı.

Doğrusu maksat ve niyetim, tanıştığım herkese Doğu olayları bağlamında Üstad Bediüzzaman’ın görüşlerini aktarmaktı. Maksadıma nâil olmuş, meseleyi gündeme getirerek avukatla Üstad üzerine muhabbet etmiştim.

Üstadı tanıdığını, fikirlerinin mükemmel olduğunu, ülkenin birçok problemine çare sunduğunu, ancak Said Nursî’yi çok iyi okumadığını, çok iyi incelemediğini söyleyen avukat beye biz de kendimizi tanıttık. Eğitimci olduğumuzu, Said Nursî ve eserlerini incelediğimizi, okuduğumuzu beyan ederek fikirlerinin günümüzün bütün problemlerine çare olacağını söyleyerek, Bediüzzaman ve eserleriyle ilgili geniş malûmat verdik. Ardından da gazetemizin neşrettiği demokratik açılımla ilgili Üstadın fikirlerini nazara veren broşürü kendilerine hediye ettik. İnceleyeceğini söyleyerek, “Said Nursî’nin çok ilginç ve faydalı fikirleri olduğunu” belirtti. Avukat beyle olan Üstad muhabbeti hoş bir şekilde sonuçlanmıştı.

Askerle sohbet

Ankara’dan Van’a hareketimizde, uçakta yanımızda oturan bir başka yolcu da, muvazzaf bir askerdi. Yıllardır Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde görev yapan bu subayımızla aramızda tatlı bir muhabbet geçti. Sohbetimizin konusu yine dünya ve ülkemiz meseleleriydi.

Görev yaptığı yörelerdeki bir takım sıkıntılardan bahsediyordu. Biz de o yörelerde uzun yıllar görev yaptığımızdan, o yörelerdeki sıkıntıları paylaşma adına sohbetimize yol boyu devam ettik.

Bir ara kaptan pilotun “Şu anda 11 bin metre yükseklikte seyretmekteyiz” anonsunu duyunca, yolculuk arkadaşıma dışarıdaki bulutlardan, dağlardan, hava moleküllerinden söz ederek Bediüzzaman Hazretlerinin Âyetü’l-Kübrâ isimli eserinde dile getirdiği hakikatleri paylaştım:

“Zemin ile âsumân ortasında muallâkta durdurulan bulut, gayet hakîmâne ve rahîmâne bir tarzda zemin bahçesini sular ve zemin ahalisine âb-ı hayat getirir. (…) Bir kumandanın emrini bekler gibi durur.” (7. Şuâ, s. 175)

Asker arkadaşla sohbetimiz yine doğudaki hadiselerle devam etti. Bediüzzaman Hazretlerinin görüşlerini kendisine aktarırken, muhatabım ciddiyet içinde kabullendiğini hâl diliyle izhar ediyordu. Sonuçta, bölge problemlerinin bitmesindeki önemli çarelerden birinin ve en önemlisinin; devletin de, o yörede yaşayan insanların da dürüstlük mefhumuna oldukça önem vermesi olduğu noktasında birleşiyorduk.

Van deyince…

Van seyahatimizin ilk gününde dostları ziyaretimizin akabinde değerli dostum Burhan Bey, bizi, kendisine ait vasıtasıyla Erek Dağına çıkarmıştı. Aziz Üstadımın hayatının Eski ve Yeni Said dönemlerinde talebeleriyle birlikte uzun yıllar kaldığı bu yüksek dağın karlı eteklerinde birkaç kare fotoğraf çektikten sonra mübarek Üstadımızın ve talebelerinin aziz ruhlarına Fatihalar yolladık. Erek Dağına varınca Aziz Üstadın yıllarca kaldığı mekânlarda yaşayan hatıraları yâd etmeden geçmek elbette mümkün değildi.

Eski Said döneminde kaldığı bu mekânlarda talebeleriyle birlikte ilim yuvası hâline getirdiği bu beldeleri gezip görürken, hayâlen de olsa o yıllara gitmek insanın ruhuna huzur veriyordu.

Üstadın eski talebelerinden Molla Resul, Molla Hamid, Ali Çavuş, Yasin Saatoğlu ve daha birçok Nur kahramanının bu mekânlarda milletin saadeti uğruna ömür tükettikleri bir vâkıadır.

Erek Dağının eteklerinde bulunan Çoravanis Köyü de Üstada tefekkür menzili olan yerlerdendir. Erek’te kaldığı yıllarda zaman zaman Çoravanis Köyüne giderek burada bulunan camide namaz kıldığını, hatta bir müddet bu camide kaldığını, eski talebelerinden rahmetli Molla Hamid’den bizzat dinlemişimdir.

Yine Üstadın eski talebelerinden ve Birinci Dünya Savaşı’nda Rus ve Ermenilerle İ’la-i Kelimetullah için Bitlis derelerinde çarpışırken silâh arkadaşlarından olan Ali Aras, nâm-ı diğer Ali Çavuş’un mezarını da kendi köyü olan Çoravanis’te ziyaret ederek ruhuna Fatihalar yolladık.

Erek ve civarı bir çok aziz hatıraların yatağı olma hususiyeti içinde mübarek Üstadımızın nurlu hatıralarıyla doludur.

Erek Dağı ve Çoravanis ziyaretimizin akabinde bir başka Nur menzili olan Van Kalesi’ne gittik. Kalenin güney kısmındaki mezaristanda yatan, Kastamonu yıllarında Üstada talebe olmuş ve hizmetinde uzunca bir zaman bulunma bahtiyarlığına ermiş bahtiyar bir Nur kahramanı “Yemen Bey” veya Üstadın verdiği isimle sonradan “Çaycı Emin Bey” olarak meşhur olmuş Emin Çayırlı’nın mezarının başına giderek ruhuna Fatihalar okuduk. Van, Üstad’a uzun yıllar mekân olmuş şehirdir. Van’da bulunduğu yıllarda “Horhor” ismini verdiği medresede ilim tahsiliyle meşgul olarak bu mekânları şereflendirmiştir.

Çaycı Emin Bey

Van kalesinin güneyinde kalan Eski Van şehrinin yanı başındaki mezarlıkta bulunan Çaycı Emin Bey’in mezarını ziyaretimiz akabinde, bizi, arabasıyla buralara getirip gezdiren Cemal kardeşimizle Çaycı Emin Bey’in oğlu Selim Çayırlı’ya ve Çaycı Emin Bey’in torunu, sevgili dostum Ahmet Çayırlı’nın ticarethânelerine giderek ziyarette bulunmuştuk. Çaycı Emin Ağabeyimin oğlu Selim’in işlerinin yoğunluğu dolayısıyla daha çok torunu Ahmet Çayırlı bizimle alâkadar olmuştu. Ahmet Çayırlı, Çaycı Emin Ağabeyin Üstad’la olan alâkadarlığı cihetinde bir hayli bilgi sahibi bir zattır. Hatta, Üstad’dan kalma, Üstad’a ait bir eşyayı muhafaza etmekle birlikte, Çaycı Emin Ağabeye ait, orijinal mektupların da içinde bulunduğu dosyalara ve büyük bir arşive sahiptir.

Kendisiyle dostluğumuz uzun yıllara dayandığından, Çaycı Emin Ağabeyin Üstad’a talebe olması hasebiyle elinde mevcut bilgi ve belgelerden bize vermesini istirham ediyorduk.

Orijinal bir mektup

Elinde bulunan birçok hatıra, bilgi ve belgelerden sadece orijinal bir mektubu bize vereceğini ifade ederek, Tahir ve Abdullah Çavuş’un kaleme aldığı, Aziz Üstad’ın kendi el yazısıyla tashih edilen ve “Fihriste dâhil olunacak 7. Şuâ”yı kapsayan mevzunun bulunduğu mektubun orijinalini bize vermişti. Bahsedilen mektubun satır aralarındaki, Üstadın kendi el yazısıyla yaptığı tashihler ise şöyledir: “..ve güneş gibi izhar eder. Bu Dokuzuncu Şuâ haşrin isbatında o kadar harika ve kat’î ve kuvvetlidir ki, en muannidi dahi tasdike mecbur eder ve etmiş ve ediyor ve edecek İnşallah”

Çaycı Emin Beyin torunu Ahmet Çayırlı’dan aldığımız bilgi ve belgeleri İnşallah bir başka yayınımızda aktarmak duâsıyla.. Çaycı Emin’in bir takım özelliklerinden daha bahsetmek istiyorum.

Çaycı Emin, aslen İran Türkmenlerindendir. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda İran’da yaşamakta iken Türkiye’ye, Van’a göç etmiştir. 1925’lerde doğudaki olaylar dolayısıyla Kastamonu’ya sürgün edilmiştir. Kader bu sürgünün akabinde onu Denizli’den Kastamonu’ya sürgün edilen Üstad’a sadık bir talebe eylemiştir.

Çaycı Emin Bey, Kastamonu’da Üstadla birlikteyken oğlu Abdullah da Kastamonu’da dünyaya gelir. Geçen yıllarda Van’da vefat eden oğlu Abdullah Çayırlı ile vefatından önce defalarca görüşmüştüm. Abdullah Çayırlı ile sık görüşmelerimiz sırasında babası ile ilgili Üstada talebe ve hizmetkârlığıyla alâkalı hatıraları tomar halinde almıştım. Çaycı Emin Bey, 1967 yılında Van’da okutulan Van Mevlidi’nin akabinde köyü olan Zeranis’a giderken yolda arabasının ateş alması sonucu 17 Ağustos 1967 tarihinde vefat etmiştir.

Mezarı, Van Kalesinin güneyinde bulunan Eskişehir Mezarlığında bulunmaktadır. Mezar taşında ise eskimez yazıyla Üstad’ın şu vecizesi yazılıdır:

“Kabir ehl-i iman için bu âlemden daha güzel bir âlemin kapısıdır.”

Çaycı Emin Beyin ruhuna Fatiha…

Gazetecilerle görüşme

Van’a gitmeden evvel “doğuda gördüklerim” başlığı altında doğu intibalarımı hazırlamaya karar verdiğimden her meslekten insanların doğuda görmek istediklerini ve gördüklerimi paylaşmak istemiştim. Tabiatıyla programıma, doğuda yıllardır gazetecilik yapanlara uğrayıp fikir teâtisinde bulunmayı da almıştım. Bu düşünceyle Van’da günlük olarak neşredilen Şehrivan Gazetesini ziyaret ederek, gazetenin sahibi Aziz Aykaç’la görüştüm. Aziz Aykaç doğunun nabzını çok iyi tutan, iyi bilen bir gazetecidir. Kendisiyle demokratik açılımı ve bu açılımda Bediüzzaman’ın fikirlerinin yerini müzakere ederek uzunca bir sohbet etme imkânımız oldu. Gazetesinin bürosunda konuştuğumuz Aziz Aykaç, Bediüzzaman’ın fikirlerinin çok önemli olduğunu, yıllar önce söylediği ve tesbit ettiği çözümlerin bugünkü problemlere açıklık getirdiğini ifade ederek: “Onun her konuda fikirlerinden yararlanmak gerekir, açılım konusunda ondan faydalanmak gerekir diye düşünüyorum” diyordu.

Aziz Aykaç’la sohbetimiz bu minvâl üzere devam ederken gazetemiz yayınları arasında neşredilen “Yüz yıllık süreçte Said Nursî ve Demokratik Açılım” adlı kitapçıktan da bahsederek mühim tesbitlerin var olduğunu söylemiştik.

Yeri gelmişken şunu da ifade edeyim: Gazetemizin neşrettiği çalışmalarla Üstadın fikirlerinin derli toplu olarak bir arada nazarlara sunulması, çok güzel bir çalışma olarak değerlendirilmektedir. Özellikle doğu ve güneydoğu Yeni Asya temsilcilerinin, bu çalışmanın yöre insanına ve kitlelere ulaştırılmasında çok özel bir gayret sarf etmeleri büyük bir boşluğu dolduracağı kanaati bende hâsıl olmuştur.

Vatandaşın bakışı

Van’da görüştüğüm vatandaşlardan bazıları doğu açılımını müsbet bir adım olarak değerlendirmekte, ancak problemlerin aşılmasında sağlam kriterlerden hareket edilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadırlar. Özellikle Bediüzzaman’ın fikirlerinden mutlaka yararlanılması gereği, sık sık ifade edilen görüş ve kanaatler arasındaydı.

Nur Talebelerinin varlığı

Doğuda gördüklerim arasında önemli bir unsur da, Nur Talebelerinin güvenilirliğinin oluşuydu. Risâle-i Nurlardan beslenen Nur Talebelerinin sağlam inançlı oluşları, müsbet hareket tarzını esas alarak hadiselere bakmaları ve değerlendirmeleri, bölgede adeta bir emniyet sübabı olarak algılanmaktadır. Irkçılıktan uzak yapıcı tutum ve davranışları, vatan-millet sevgileri, demokratlıkları, doğru yaklaşımlar içinde inanmış olmaları yöre halkı nezdinde güven verici bir hâl ve davranış olarak değerlendirilmektedir.

Böylece, Bediüzzaman Hazretlerinin ve eserlerinin yetiştirdiği Nur Talebelerinin beslendiği kaynaklardan, devletin ve o yörede yaşayan insanların da yararlanması gereği açıkça görülmektedir. Soğuk ve karlı bir iklimin kendini gittikçe hissettirmeye başladığı doğu bölgelerimizden ayrılarak, ikamet ettiğimiz beldelere vardığımızda istifadeli bir seyahat olduğu kanaati hâsıl olmuştu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*