Doğu’nun sorunlarını anlama açısından Nur Menzilleri gezisi

19-23 Nisan tarihleri arasında, içinde üniversitelilerin, eğitim merkezi öğrencilerinin ve vakıfların bulunduğu 50’ye yakın kişi ile Nur Menzilleri gezisini gerçekleştirdik.

Otobüsümüz İstanbul’dan yola çıkıp uzun bir yolculuktan sonra ön ce Urfa’ya, ardından sırasıyla Batman, Siirt (Tillo), Bitlis (Nurs), Van’ı (Erek Dağı, Van Kalesi) ziyaret ederek Üstad’ın ayak izlerini takip etmeye çalıştık.

Ziyaretlerimiz esnasından hem Bediüzzaman Hazretlerinin Tarihçe-i Hayat’ında anlatılan ilk yaşantısının geçtiği yerleri bizzat müşahede etme imkânı bulduk, hem de Eski Said Döneminde bu coğrafyada yine bu coğrafya ve tüm ehl-i İslâm için kaleme aldığı eserleri tahattur ederek bunların gerçek hayattaki sebep ve sonuçlarını daha iyi anlama fırsatı yakaladık.

Gezimizin merkezinde Üstad’ın yaşadığı yerleri ziyaret etmek olsa da, bu vesile ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı şehirlerini, kasabalarını gezerek, insanlarıyla tanışıp, havasını ve suyunu içimize çektik.

Doğu denilince ilk olarak akla gelen şeylerden birisi burada yıllardır süren ve hâlâ çözülemeyen terör meselesi şüphesiz. Son zamanlarda bir çözüm havasına girilmesine ve ortamın sakinleşmesine rağmen bunun ne kadar kalıcı olacağı muğlaklığını koruyor. Temennimiz bundan sonra tek bir damla kan akmaması ve huzur ortamının sürmesi.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Nur Menzilleri gezisinin bize sağladığı katkılardan birisi Risale-i Nur’da okuduğumuz bazı meseleleri, gerçek yaşantıdaki hadiselerle birleştirerek daha kolay anlaşılmasına yardımcı olmasıdır. Bilhassa Üstad’ın yaklaşık yüz yıl önce şarkın tespit ettiği sorunlarını ve çözüm önerilerini, bölgenin birkaç gün bile olsa havasını teneffüs ederek daha iyi anlama fırsatı yakaladık. Üstad’ın cehalet, zaruret ve ihtilaf1 olarak isimlendirdiği sorunları müşahhas örnekleriyle müşahede etme imkânımız oldu. Bu sorunlar yüz yıl önce olduğu gibi bugün de tehlikeli bir hastalık olarak bölgede kol gezmeye devam ediyor. Fakat bu olumsuzluklara rağmen Üstad’ın çözüm için san’at, marifet, ittifak2 silahlarını kullanmak ve çözüm sürecinde uygulamak çok da zor değil.

Bediüzzaman’ın sorun olarak gördüğü konulardan biri ihtilaf. İhtilafı kan davası ve töre gibi bölge insanı arasındaki anlaşmazlıklar olarak algılayabileceğimiz gibi doğu ile batı, doğu ile devlet arasında oluşan fikrî ve duygusal ihtilaftan da bahsedebiliriz. Öncelikle ihtilafa sebep olan maddeleri tespit etmeli ve bunları kaldırmalıyız. Gezdiğimiz ve merkezlerini gördüğümüz şehirlerin ekseriyetinde, hiçbir anlam ifade etmeyen heykeller ve şehirden görülebilen civardaki dağ ve tepelerde etnik milliyeti yücelten büyük yazılar var. Bu tip şeyler farklı etnik kökenden olan vatandaşlarımızın damarına basmaktan ve aksülamele sebep olmaktan başka bir işe yaramaz. Heykelcilik ve dağa taşa yazı yazma hastalığından vazgeçip ortak mânevî ve kültürel değerlerimizin ön plana çıkarılması lâzım. Bu şekilde Üstad’ın ihtilafa çözüm olarak gösterdiği ittifak yolunda bir adım atmış oluruz.

Gezimizi sürdürürken Erek Dağı’ndan dönüşte akşam namazı için yol kenarında ara verdik. İçinde bulunduğumuz mahalle öğrendiğimize göre PKK’nın Van’da en etkili olduğu yerlerden biriymiş.  Oradaki yoksulluğu, imkânsızlıkları ve dışlanmışlığı görünce PKK’nın burayı neden üs olarak seçtiğini daha iyi anlıyoruz. Yoksulluk ve çaresizlik içinde kıvranan insanların belli menfaatler karşılığında elde edilmesi elbette daha kolay olur. Üstad’ın teşhisini koyduğu zaruret sorununa sanatla yani ticaret, tarım, sanayi gibi ekonominin kolları ile kalkınmanın sağlanması, bu bölgenin en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biridir.

Doğu da ziyaretlerde bulunduğumuz abilerimizden bazıları kendi aldıkları eğitimin yetersizliğinden ve kalitesizliğinden bahsederek durumun dünden bugüne çok fazla değişmediğini ifade ettiler. Öğrenciler fizikî anlamda eğitim standartlarından mahrum kaldıkları gibi aldıkları eğitim sadece akla hitap ettiği ve kalbi doyurmaktan yoksun olduğu için bölgenin meselelerine çözüm değil bilakis sorun olarak döndüğü anlaşılabiliyor. Yeterli eğitimden mahrum kalan nesillerin kandırılması daha kolay olacağı gibi yanlış bir eğitim sonucu aksülamel ile tam ters tarafa savrulma vak’aları da kaçınılmaz olur. Burada Bediüzzaman’ın işaret ettiği reçete, cehalet belâsına karşı din ilimleri ile pozitif ilimlerinin beraber okutulduğu kaliteli bir eğitim verilmesi yönündedir. Medresetüzzehra tarzı bir eğitim sistemi ve kurumları yüz yıldır hayata geçmeyi beklemektedir.

Şu sıralarda terör sorununun hâlledilmesi yolunda atılan adımlar hepimiz için ümit verici. Fakat ilâcı belli olan hastalıklara farklı tedaviler uygulamaya çalışmak hastalığın iyileşmesine çok fazla katkı sağlamaz. Dileğimiz teşhisi yapılmış hastalıklar için doğru tedavi yöntemlerinin için bir an önce uygulanmasıdır.         

Dipnot:  
1- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 23
2- A.g.e

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*