Dua terapisi

0090

California’daki Stanford Üniversitesi Antropoloji Profesörü T. M. Luhrmann, kendisini “seküler gözlemci” olarak niteleyen bir insan. Ancak evanjelik kiliselerindeki müşahedeleri, onu pek de “seküler olmayan” kanaatlere ulaştırmış. Ve “Terapist olarak Tanrı” başlıklı yazısında bu izlenimlerini aktarmış.

Meselâ “Bulgularıma  göre insanlar ‘Tanrı’nın bana olan sevgisini doğrudan hissediyorum’ diyebildikçe, stres ve yalnızlıkları hafifliyor, şikâyet ettikleri psikiyatrik belirtiler azalıyor” diyor.

Keza duayı bir terapistle konuşmaya benzeten bir kadının “Özellikle yüreğimin ve ruhumun derinliklerindeki şeyleri, en dibe itip inkâr ettiğim şeyleri ifşa ettiğim ilk zamanlar bunu daha yoğun olarak hissediyordum” dediğini aktarıyor.

Yazara göre, “Trajediler ve görünüşte karşılıksız kalan dualar, inananların Tanrı’yla bağını güçlendirebiliyor. Çünkü Tanrı’ya en çok böyle zamanlarda ihtiyaç duyuluyor.” (Sabah’ın The New York Times International Weekly eki, 21.4.13)

Bu tesbitler bize Bediüzzaman’ın “ubudiyetin özü” olarak tavsif ettiği dua ile ilgili orijinal yorumlarını ve özellikle de şu ifadelerini hatırlattı:

“Duanın en güzel, en lâtif, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki: Dua eden adam bilir ki, Birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerim Zat var, ona bakar, ünsiyet (yakınlık) verir. Hem onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def edebilir bir Zatın huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp ‘Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemîn’ der.” (Mektubat, s. 508)
***
Şu manidar satırlar da ünlü Rus romancısı Dostoyevski’nin Karamazof Kardeşler’inden:

“İçten gelen her dua yeni bir duygunun ifadesidir; yeni, bilmediğin güçlü fikirlerin kaynağıdır. Her gün fırsat buldukça ‘Allah’ım, şu anda huzuruna çıkanlara merhamet eyle’ demeyi unutma. Zira yeryüzünde her saat, her an binlerce insanın ömrü sona erer, ruhları yüce Allah’ın huzuruna varır. Aralarında niceleri yalnızlık içinde, herkesçe unutulmuş, genel ilgisizlikten küskün, incinmiş olarak dünyadan ayrılmıştır. Belki tanımadığın bu insanlardan biri için dünyanın öbür ucundan yolladığın rahmet dilekleri Allah’a ulaşır. Rabbin huzuruna korku içinde çıkan ruh, yeryüzünde onu düşünen, yardımcısı olan birisi bulunduğunu duyunca nasıl duygulanırdı kim bilir! Allah ikinize de artmış bir sevgiyle bakar, merhametiyle sevgisinin sınırı olmadığı için, senin acıdığın birine bunları kat kat bağışlar, senin hatırına bağışlar onu.”
***
Ve bu manayı teyid eden birkaç hadis:

* Allah ile arasında perde bulunmayan iki dua vardır. Biri mazlumun duası, diğeri kişinin din kardeşinin gıyabında yaptığı duadır. (Taberanî)

* Bir kimse, gıyabında birine dua ederse, melekler aynı şekilde ona dua ederler. (Müslim)

* En makbul dua, gaibin gaibe yaptığı duadır. (Tirmizî)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*