Dünya barışının merkezi: Van

Bediüzzaman Hazretlerinin Bitlisli olduğu kadar Vanlı da olduğunu, onun hayatını ve Nur Risalelerini dikkatlice mütalâa edenler bilirler.

Said Nursî’nin hayatını ve eserlerini ayrılmaz bir bütün olarak değerlendirdiğimizde Van’ın yalnızca Eski Said döneminde değil, Üçüncü Said döneminde de büyük öneme mazhar olduğunu görüyoruz. Bilhassa Üstadın 1950’lerden sonra Emirdağ ve Isparta’dan talebelerine ve devlet idarecilerine gönderdiği mektuplara baktığımızda; Van’ın Bitlis ve Diyarbakır ile birlikte dünya barışının merkezi olduğunu göreceğiz. Zamanın cumhurbaşkanına ve merhum Menderes’e yazdığı uzunca mektubun son sayfasına dikkat ettiğimizde; zamanımızda Ortadoğu’nun artık Anadolu’nun şarkına kaydığını göreceğiz.

Nur Talebeleri, Zübeyir Ağabeyin işaretiyle Van’daki ilk kongrelerini yaparken; hem Türkiye barışını, hem âlem-i İslâm, hem de Asya ve Avrupa barışlarını hedeflemişlerdi. Türkiye’nin batısını doğusuna taşıyarak asırların bu muhteşem projesini başlatanları rahmet, minnet ve şükranla anmayı bir vazife biliyoruz.

Dünya siyasetlerine Kur’ân adesesinden ışık tutan Münâzarât’ta Risale-i Nur’un birçok kısımlarının çekirdek olarak bulunduğunu hepimiz biliyoruz. Bu eserin ortaya çıktığı menzillerden biri olması yönüyle Van tarih olduğu kadar, aynı zamanda istikbaldir de… Van’ın İslâm öncesi tarihi, fizikî konumu ve stratejik pozisyonu geçmişteki Kemalist rejimlerin kendisini Bitlis gibi dışlamasına müsaade etmemiş. Tarihî Şam ve Antakya bölgeleri kadar zengin olan bu bölgenin yakın tarihimizde neden bize unutturulmaya çalışıldığının ise başlı başına bir araştırma konusu olduğunu biliyoruz.

Türkiye veya dünya Van’ı veya Bitlis’i tanısaydı ne olurdu? Bin seneye yakın Anadolu tarihini besleyen büyük nehirler keşfedilseydi, Selçuklu ve Osmanlı hanedanlarının yollarını Kur’ân’la aydınlatan mana sultanlarının buradan çıktığı milletçe idrak edilebilseydi, ahir zaman fitnesinin ve deccaliyetin bize kurduğu tuzaklar da keşfedilecekti.

İzmir, Antalya, Isparta, Denizli, Bursa, Çanakkale, Balıkesir, Zonguldak, Düzce, Adapazarı, Kocaeli, Kütahya, Afyon ve daha nice şehirden gelen insanlarımızın barış karşıtı medyanın tüm dezenformasyonunu bir anda nasıl boşa çıkardığını görebilmek için Hz. Ömer Camiinin bahçesinde olmak gerekiyordu. Renklerin, tenlerin, dillerin ve urbaların uhuvvete mani olamadığı manzaraları Mekke ve Medine buluşmalarına benzetmek de mümkündü.

Seyda’nın mevlidi varmış diye haber alan köylü kasabalı Van’a koşmuş. 1800 rakımda güneşin esmerleştirdiği derin bakışlar ve yağız çehreler… Artos Dağlarının eteklerindeki koyunların sütlerinden daha saf ve fıtrîsamimiyetlerini Anadolu ve Avrupa’dan gelmiş Seyda müştaklarına arz ediyorlardı. Van’ın merkezinde oturan Nur kahramanları kadar; Adilcevaz, Ahlat,Tatvan, Erciş, Özalp, Müküs, Bahçasaray, Hizan, Gürpınar, Çatak, Çaldıran, Gevaş ve Muradiye’den gelenlerin Seyda’nın misafirleriyle ilgilenmeleri Van’ın hâlâ köklerine sadıkane bağlılığını gösteriyordu.

Mevlid yoğunluğu bu defa Seyda’nın mezar taşı olan kaleyi ziyarete fırsat vermedi. Zernabad Çeşmesinden su içmek de nasip olmadı. Yalnız Erek bildiğiniz gibiydi. Bulutları yine başına sarık yapmış, heybetli heybetli çevreyi temaşa ediyordu. Van Denizine tecellî eden Cemali görmeyenlerin Erek’in Celâl’inden ürkmeleri bu defa da konuşuldu…

Şu sıkıntılı dönemde Türkiye’mizin batısı ile doğusunu bir araya toplayan Bediüzzaman’ın yüz küsur sene önceki vasiyetini unutmayan ağabeylerimizi de burada anmak istiyoruz. Çanakkale Medresetüzzehrası’nın bahçesinden topladığı bir demet gülü, mevlidin okunduğu caminin mihrabının köşesine yerleştiren Tacettin Ağabey, binlerce insanın duygularına tercüman oldu.

Bediüzzaman’ın “Ahirzaman atlasını” tetkik etmemiş olanlar, Van’ın nasıl Ortadoğu’nun bir merkezi, dünya barışının başlangıç noktası ve doğu ile batının köprüsü olduğunu bu yazımızdan çıkaramazlar. Akdamar Adasındaki kilisenin misyonunu, Mesih’in Ahirzaman Peygamberine namazdaki tebaiyetini ve Deccal ile Ye’cüc ve Me’cüce karşı kurulan ittifakın sırrını anlamak için 15, 26, 29. Mektupları yeniden okumak ve 5. Şuâ’yı da dikkatlice mütalâa etmek gerekiyor…  

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*