EURONUR ÖZEL

Dünya Hayatının Malı-Ziyneti Kimin Olmalı?

Mülkün Gerçek Sahibi Kimdir?

Özel Makale | Dünya
Dünya Malı İçin Süregelen Kavga

Fani dünya hayatının malı ve ziyneti için çok çetin kavgalar yapıldı, bugün de yapılıyor. Öyle ki bunun için hak değil kuvvet geçer akçe olup kuvvetli olan haklı zannediliyor. “Mal canın yongası” tabiri darbımesel bile olmuş. Yani can kadar olmasa da, canın bir parçası mal ve mülk. “Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan” hakikatini hemen hemen bilmeyen yok gibi. Ama kavga etmeyen de yok gibi.

Bu konu öyle azim bir hakikati içinde barındırıyor ki, Musa (a.s) ve Harun (a.s) bu mal-mülk taksiminin hikmetini Allah’a (c.c) niyaz makamında soruyorlar. Diyor ki: “Ey Rabbimiz, şüphesiz sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine dünya hayatının malını ve ziynetini verdin. Ey Rabbimiz, senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, onların mallarını sil süpür. Kalplerini şiddetle sık. Onlar iman etmezler ancak o elim azabı görmelerine kadar.” (Yunus Suresi, 88)

Allah (c.c): “İkinizin de duanıza icabet olundu. Siz yine doğru olanı isteyin” buyurdu. “Bilmeyen kimselerin yoluna tabi olmayın.” (Yunus Suresi, 89)

Allah (c.c) malı dilediğine, ilmi talep edene veriyor. Evet, iki peygamberinin duasına icabet ediyor ancak mal taksimindeki hikmetinin süreceğini de hatırlatıyor. Bu mal konusunda gerçekten gafil olanların acı akıbetleri, ellerinden alınış serüvenlerine göre gerçekten çok ibretlik.

Allah (c.c), iman edip secde eden sonra da kol ve bacakları çapraz kesilerek idam edilen sihirbazlardan sonra, sıra Musa (a.s) ve Harun (a.s) gelince; imanını saklayan bir mü’min bir zat vasıtasıyla hayatta kaldıkları günün gecesinde şöyle buyurdu: “Biz Musa’ya vahyettik: Kullarımla geceleyin yürü. Siz mutlaka takip edileceksiniz.” (Şuara Suresi, 52)

Firavun da hemen şehirlere toplayıcılar gönderdi. “Şüphesiz onlar az bir taifedir” dedi. “Gerçekten onlar bizi kızdırıyorlar. Şüphesiz bizler koruyucular olarak hepsini toplayıcıyız.” Böylece onları bahçelerinden, pınarlarından, hazinelerinden ve şerefli makamlarından çıkardık.

Firavun ve Ordusunun Acı Sonu

Başlarına ne geleceğini bilmeden takip başlar. Musa (a.s) ve İsrail oğulları Kızıldeniz’den geçerken Firavun, mahiyeti ve ordusunun tamamı boğulur. Bu fani dünyanın fani malı, adeta bir rüya gibi kendini malik zannedenlerin elinden buharlaşır gider. Günün sabahında bahçeler, pınarlar, hazineler, şerefli makam ve rütbeler sahibi olan gafiller güruhundan akşam bu nimetler alınır.

“Böylece onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık.” Mülkün hakiki sahibi olan Allah (c.c), mülkü dilediği kullarına ihsan eder. Bu hal Allah’ın (c.c) süregelen kanunu. Bunu anlayabiliyoruz. Ancak mülk ellerinden çekilip alınanlar yönünden empati yaptığımızda durum gerçekten ibret ve dehşet verici. Bu cezaya maruz kalanların psikolojik hallerinin ne olduğunu tahayyül edebiliyor musunuz?

İlgili Makaleler

Bahsi geçen bu nimetlere sahip olabilmek için neler yaptıklarını ahirette teferruatıyla anlayacağız. Ayrıca onların “değer miydi?” dediklerini de işitir gibi oluyoruz.

Gerçek Servet Nedir?

O halde yazı başlığındaki sorumuzu tekrar soralım: Dünya hayatının malı-ziyneti kimin olmalı?

En kısa ve doğru cevap, tüm bunları Allah’ın (c.c) rızasını kazanmak isteyenlerin olmalı. Amaç değil araç olmalı. Amaç olursa “Firâkın elemi, telâki lezzetinden ağırdır.” olacaktır. Yani dünya lezzetlerinden ayrılmanın elemi, onlara başlangıçta kavuşmakla alınan lezzetten çok daha fazla olacaktır.

Görüyorum ki, şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki, dünyayı bir misafirhane-i askerî telâkki etsin ve öyle de iz’an (şüpheden uzak, kesin bir şekilde inanma) etsin ve ona göre hareket etsin. Ve o telâkki ile, en büyük mertebe olan mertebe-i rızâyı çabuk elde edebilir. Kırılacak şişe pahasına daimî bir elmasın fiyatını vermez; istikamet ve lezzetle hayatını geçirir.

Evet, dünyaya ait işler kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir. Bâki umur-u uhreviye ise gayet sağlam elmaslar kıymetindedir. (Mektubat)

Dünya malını kazanırken ve kullanırken insan hangi sınırları gözetmelidir? Yorum kısmında düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz…

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu