Dünya Katolik Gençlik Günü

IV. PAPA´NIN GENÇLERE VE MÜSLÜMANLARA YÖNELİK KONUŞMALARI

Sevgili müslüman arkadaşlar!

Sizi karşılamak ve selamlamak bana sevinc veriyor. Ben buraya avrupa ve dünyanın her bölgesinden gelen gençlerle buluşmaya geldim. Gençler insanlığın geleceği ve milletlerin ümididir. Çok sevdiğim öncelim Papa John Paul II. Casablanca Stadyumunda (Fas) bir araya gelmiş genç Müslümanlara şunları söylemişti: ‚Eğer gençler iman esaslarına ve Allaha yönelir ve Allahın planına göre dünyayı şekillendirmeye gayret gösterirlerse daha iyi bir gelecek inşa edebilirler, Hikmet ve Güven ile’ (Insegnamenti, VIII/2, 1985, S. 500 )

alt

Sevgili müslüman arkadaşlar, sizlerle ümidimi paylaşmak ve berabece yaşadığımız güncel tarihin bu zor dönemlerinde endişelerime sizleri de ortak yapmak için bu bakış açısından sizlere yöneliyorum.

Endişelerim arasında bulunan ve git gide yaygınlaşan terör vakasına vurgu yaparak sizlerin de fikrini ifade ettiğimden eminim. Dünyanın farklı yerlerinde durmadan tekrar eden terör olayları ölüm ve yıkmayı yayarak kardeşlerimizi üzüntü ve çaresizliğe atıyor. Bu suikastın fikir babaları ve tezgahtarcıları bizim ilişkilerimizi zehirlemek istiyorlar. Her vasıtya hatta dine bile müracat ederek bizim barış, dayanış içinde ve gerginliksiz beraberce yaşamak için gösterdiğimiz gayretlerimizi boşa çıkarmaya çalışıyorlar.

Nereden kaynaklanırsa kaynaklansın terör dokunulmaz olan yaşama hakkına ayaklarıyla basan ve düzenli beraberce yaşamın temellerini yıkan sapık ve gaddar bir seçenektir. Eğer beraberce nefreti kalbimizden yok etmeyi başarır, toleranssızlığın her şeklinden uzak kalır ve zorbalığın kökleşmesine karşı çıkarsak ozaman bir çok kişinin hayatını tehdid eden ve dünya barışını engelleyen gaddar taasub (fanatızm) dalgasını durdurabiliriz. Bu görev zor ama imkansız değil. Çünkü inanan insan kendi aczinin farkında olsa bile duanın manevi gücüne itimad edebildiğini bilir.

Sevgili arkadaşlarım, şundan eminim ki, hiç geriye adım atmadan, karşılıklı saygıya, dayanışmaya ve barışa dayanan değerleri güçlendirmeliyiz. Her insanın hayatı hırıstiyan ve müslüman için kutsaldır. Bizim geniş bir hareket alanımız var. Morali değerler için hizmette bu geniş alanda birliğimizi hissedebiliriz.. Kişinin Şerefi ve bu şerefin getirdiği kişisel hakların savunulması her sosyal planın hedef ve gayesi olmalı. Bu mesaj sessiz ama açık bir şekilde vijdanın sesini yükseltiyor. Bu mesajı dinlemek ve dinlettirmek gerekir: Eğer yankısı kalplerde sönerse dünya karanlığa ve yeni bir barbarlığın eline düşer. Kişinin merkezde olduğunu kabul edersek ortak bir anlaşma zemini buluruz ve farklılıklarımızı ve ideolojilerin patlayıcı güçlerini aşar ve nötrleyebiliriz.

Nisan ayında kilise, kiliseye bağlı kuruluşların delegeleriyle ve farklı dinlerin temsilcileriyle karşılaşmamda şunu söylemiştim: ‚Sizlere söz veriyorum ki kilise bütün dini gruplarla insanların ve toplumun refahı için kardeşlık köprüleri kurmaya devam edecek ’ (bkz. L’Osservatore Romano, 25 Nisan 2005, S. 4)

Geçmişe ait tecrübeler bize hıristiyan ve müslümanların arasındaki ilişkilerin daima saygı ve anlayışa dayanamdığını öğretiyor Tarihin sayfaları iki taraftada Allahın ismi anılarak başlayan nice savaşları kaydetmiş. Sanki düşmanı öldürmek o­nun hoşuna gidecek bir şey miş gibi! Bu üzücü olayları hatırladıkca utanmamız gerekir. Cünkü din adına nice gaddarlıkların yapıldığını çok iyi biliyoruz. Geçmişden aldığımız dersler bizleri bu hataları tekrarlamaktan alıkoymalı. Biz barış yolunu arıyor ve herkesin karşı tarafın kimliğini sayarak nasıl yaşayabileceğini öğrenmek istiyoruz. Din hürriyetini savunmak bu bakış açısından zorunlu bir gerekçe ve azınlıkların varlığını dikkate almak medeniyetin ilişilmez bir şeairi.

Bu bağlamda ikinci vatikan konsilinin babalarının müslümanlara söylediklerini hatırlatmak uygundur: ‚Kilise tek Allaha ibadet eden Müslümanlara saygiyla bakıyor. O inandıkları Allah ki Hay ve Kayyum, Rahman ve Kadirdir ve gökleri ve yeri yaratmış ve insanlara vahiy yoluyla konuşmuştur’. o­nlar gizli olan tavsiyelerine de tabi oluyorlar, tıp ki İbrahim (a.s.)’ın tabi olduğu gibi ki İslam dini İbrahimi (a.s.) zikrediyor. Hıristiyan ve müslümanlar arasında yüzyıllar boyunca düşmanlıklar olduğu için kutsal şura geçmişi geride birakmayı öngörüyor ve birbirimizi anlamaya gayret göstermemizi ve sosyal adaletin, ahlaki değerlerin, barış ve hürriyetin korunmasını ve desteklenmesini öngörüyor. (Nostra aetateö 3).

Siz saygıdeğer arkadaşlar, bu ülkede yaşayan bazı müslüman cematleri temsil ediyorsunuz ki ben bu ülkede doğdum, okudum ve ömrümün önemli bölümünü burada geçirdim. Özellikle bunun için sizlerele buluşmak istedim. Siz müslüman olan imanlıları yönetiyor ve eğitiyorsunuz.Ruhun eğtiminde kelam yolu ana yoldur. o­nun için sizler gelecek neslin eğtimi açısından büyük sorumluluklar taşıyorsunuz. Zamanın bize (müslüman ve hıristiyanlar) yüklediği sorunlara beraber karşı koymalıyız. Gevşekliğe ve tembelliğe yer yok.Hele partıciliğe hiç yer yok.

Korkuya ve kötümserliğe yer vermemeliyiz. Biz iyimser ve ümıtvar olmalıyız. Hıristiyan ve müslümanlar arasındaki dini ve kültürel diyalog bir sezon kararıyla sınırlanmamalı. Geleceğimiz bunlara bağlıdır ve önemli bir gerekçedir. Dünyanın her bir yanından Kolonyaya gelen gençler dayanışmanın, kardeşliğin ve sevginin canlı şahitleridirler. Sevgili müslüman arkadaşlar, tüm kalbimle Rahman ve Rahim olan Allahın sizleri korumasını ve aydınlatmasını diliyorum. Barıştan yana olan Allah kalbimizi yüceltsin, ümidimizi beslesin ve dünya sokaklarında attığımız adımları yönlendirsin.


Tercüme:
Dr. Fatih Çapar

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*