Dünyanın bütün güzelliklerini buraya getirin

Image
Bismillahirrahmanirrahim diyerek, yazıma başlarken, bu nurlu sitenin, bu nur sitesinin, bu alem-i islam sitesinin, bu “saadet-i dareyn”(iki dünya saadeti) sitesinin, kısacası sonsuz beka alemi dahil onsekizbin alemden haber getirecek bu hakikat sitesinin açılışına saniyeler, dakikalar ve saatler vardı, ama gün yoktu, günler yoktu. Bunu da www.saidnursi.de sitesini açmak istediğimde görmüştüm.. Kaç saat, kaç dakika ve kaç saniye kaldığının haberini veriyordu. Saniyelerin hızına bakarak başladım. Elim dolaştı, zihnim karıştı.

Dakikaların hızına dönünce rahatladım. Ama saatlerin akış hızına göre yazmaya izin çıkmadı. Zira bu “açılış” sinyalini veren zatın, günler öncesinden bize tevdi ettiği vazifeyi, zamana havale edişimden bu ana kadar çok günler gelip geçmişti sessizce ve hızla. Şimdi bu hızlı akış sinyalini, yeni sitemiz veriyordu, Abdullah veriyordu herkese..

Aslında herkesin; siteyi bilecek ve tanıyacak olan herkesin birer Abdullah olması gerekmez mi? Haddizatında hepimiz birer “abdullah” değil miyiz? Bilsek de, bilmesek de.. Ama içimizden biri olan bir “abdullah”, iyi bilmişti bunu, ruhunun derinliklerine, cisminin iliklerine kadar. Hepimiz adına hepimiz için, gecesini gündüzüne katmıştı.. Uyumamıştı ve uyutmamıştı.. Gecelerini aydınlatmıştı, gündüzlerimizin kararmaması adına, evlerimizin kabirlere dönüşmemesi adına.. İmanımız adına, Kur’anımız adına..

Açılan bu siteyi, canlı tutmak, diri tutmak, yeni tutmak ve hep yenilerle donatmak ise, bütün “abdullah”ların, bizim de boynumuzun borcu olmalı.

Sadece Abdullah Efe’nin değil..

Bu site için emeği geçen ve geçecek olan herkesten Allah razı olsun.

xxx

Televizyon çıkmadan önce radyo bir harikaydı. Bu harikalar zinciri devam etti ve edecek.

Şimdi haberleşme aracı olarak internet en harika!

Bu harikaları temsilen dünyamıza giren radyo, Ahirzaman Müceddidi’nin bile dikkatini çekmişti:

“Evet küre-i havanın yüzbinler kelimeleri birden söyleyen ve bir dili olan radyo unsuru, nev-i beşere öyle bir nimet-i İlahiyedir ki, küre-i havayı bütün zerratıyla şükür ve hamd ü sena ile doldurmak lâzım gelirken, dalaletten tevellüd eden sefahet-i beşeriye, o azîm nimeti şükrün aksine istimal ettiğinden elbette tokat yiyecek. “

Yani bu büyük nimetin sefahat yolunda, nefis ve hevanın tatmini istikametinde kullanılması ile insanlık aleminin başına belalar geleceğine işaret ediyor. Nitekim gelmiştir. Ve ekseriyetle şer güçlerin aleti olduğu sürece, dünyanın başı beladan eksik olmayacaktır.

İşte aşağıdaki radyo tarifinden, bütün kitle iletişim vasıtalarına bakalım. Bu vasıtaların, aslında insanlığın menfaati ve yüce hakikatların daha iyi anlaşılması için bize hediye edildiğini bilelim:

” …şimdi radyo namı verdikleri ayn-ı hakikat ile sabit olmuş ki: İçinde hadsiz bir ilim ve hikmet ve irade bulunan gayr-ı mütenahî bir kudret-i ezeliyenin cilvesi, her zerre-i havaîde hazır ve nâzırdır ki; hadsiz ayrı ayrı kelimeler herbir zerre-i havaînin küçücük kulağına girip, incecik dilinden çıktığı halde karışmıyor, bozulmuyor, şaşırmıyor.”

“Radyo bir nimet-i İlâhiyedir (İlâhi nimettir). Elbette ve elbette beşer (insanlık) bu büyük nimete karşı umumî şükür olarak o radyoları herşeyden evvel kelime-i tayyibe (çok güzel ve hayırlı sözler) olan başta Kur’ân-ı Hakim, onun hakikatları, iman ve güzel ahlâk dersleri ve beşere lüzumlu ve zaruri menfaatlarına dair kelâmatları olmalı ki o nimete şükür olsun. Yoksa nimet böyle şükür görmezse beşere zararlı düşer.”

İşte radyo üzerine yapılan bu hakikatli yorumları alıp internete tatbik etmek, hakikati gücendirmez, bilakis yerinde bir tesbit olur.

xxx

Hani, “Dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin” demişti ya, ölürken bir köy öğretmeni ta 1949’larda.. Bu güzel söz, onun son sözleri olmuştu ya, inşaallah kelime-i şahadetle beraber.. Hani kendisi yıkılan okul duvarının altında kalmış da, çocuklara ve mesleğe olan aşkı asırlara tevdi edilmiş ya.. Hani şair de onun bu sözlerini şiirleştirerek bir hoş sâdaya dönüştürmüş ya..

Biz de dünyanın bütün güzelliklerini buraya getirin, diyoruz. Sadece dünyanın değil, madde ve mânanın güzelliklerini.. Ahiretin güzelliklerini, diyoruz.. Güzel insanları bu siteye çağırıyoruz. Dualarla, hediyelerle açılışa katılalım. Linklerde, belli alanlarda vazife almak aşkıyla buraya koşalım. Bütün güzelliklerimizle, değerlerimizle dünyaya açılalım. Merak ettiğimiz her şeyi burada bulabilelim. Başka kapılara el atmayalım. Hani bizim merakımızı da nelerin celbedip nelerin celbedemiyeceğini bilmeyen yoktur. “Amerikanın tavukları, Zühal’in etrafındaki halkalar” cinsinden meraklarımız olamaz. Heva ve hevesten izn-i ilahî ve hıfz-ı ilahî sayesinde uzağız. Ve Kur’anın bildirmesiyle biliyoruz ki:

“Bütün güzel sözler O’na yükselir.” (Fâtır Suresi, 10.)

İşte yeni sitemizin açılışı da mübarek Mevlîd Kandili’ne denk geliyor. İki Cihan Serveri Efendimiz’in dünyaya teşrifi, kainatın en büyük hadisesidir. Alemlerin merakla ve sevinçle beklediği o zat-ı mübarek, kendisine indirilen Kur’an ile kainatı ve alemleri okumuş, sırlarını çözmüş ve idrakimiz nisbetinde bize de bildirmiş.

“Evet, beşer, kamerdeki (aydaki) hali anlamak için ne kadar merak eder ki, biri gidip dönüp haber verse! Hem ne kadar fedakârlık gösterir. Eğer anlasa, ne kadar hayret ve meraka düşer. Halbuki, kamer öyle bir Mâlikü’l-Mülk’ün memleketinde geziyor ki, kamer bir sinek gibi küre-i arzın etrafında pervaz eder; küre-i arz pervane gibi şemsin(güneşin) etrafında uçar. Şems binler lâmbalar içinde bir lâmbadır ki, o Mâlikü’l-Mülk-i Zülcelâl’in bir misafirhanesinde mumdarlık eder. İşte, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) öyle bir Zât-ı Zülcelâl’in şuûnâtını ve acaib-i san’atını ve âlem-i bekada hazâin-i rahmetini görmüş, gelmiş, beşere söylemiş. İşte, beşer bu zâtı kemâl-i merak ve hayret ve muhabbetle dinlemezse, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmetle hareket ettiğini anlarsın.”

Evet bu gece Mevlid Kandilidir. Takvimlerimiz ve çeşitli yayın organlarımız bu müjdeli haberi verirken, sitemiz de bu nurlu haberin taşıyıcısı, müjdecisi oluyor. Bu mübarek gün ile birlikte sitemiz de açılmış oluyor, müjdelenmiş oluyor. Hep böyle hayırlara, nurlara, güzelliklere vesile olsun. Kur’anımızla, cevşenimizle, risalelerimizle, ibadetlerimizle ve dualarımızla gecemizi ihya edebilmeyi Rabbimizden niyaz ediyoruz. Camilerde ve televizyonlarda okunan Mevlid-i şeriflere de yine Risale penceresinden bakalım. Güzel görelim, güzel düşünelim, güzel yorumlayalım.

“Mevlid-i Nebevî ile Miraciyenin okunması gayet nâfi (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (iyi, hoş) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbet sebebidir). Belki hakaik-i imaniyenin ihtarı (hatırlatılması) için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki îmanın envarını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyandıran) ve müessir bir vasıtadır. Cenab-ı Hak bu adeti ebede kadar devam ettirsin ve Süleyman Efendi gibi mevlid yazanlara Cenab-ı Hak rahmet etsin, yerlerini Cennetü’l-Firdevs yapsın, amin.”

Mevlîd Kandilinizin mübarek, yeni sitemizin hayırlara vesile olması dileğiyle..

 

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. Aziz, Sıddık Fedakar, Cefakar ve Gayyur Ağabeyim
    Mikail Yaprak
    Öncelikle bu siteyi hazırlayanları candan tebrik ediyorum. Yazınızı okudum. Fevkalade güzel istifade ettim. Kalemine kuvvet. Gurbet ellerde hizmetin ön saflarında bulunmanız bizi sevindiriyor. Allah cümlemizi bu hizmetten sadakatten, ihlastan ayırmasın. Amin. Temmuzun ilk haftası Van’da olacağım. Şayet o tarihlerde Van’da olursan görüşebiliriz. Binler selam ve saygılar. Hayrettin HUYUT-BOLU-Türkiye (Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü)

  2. Bizde siteyi hazırlayan kardeşlerimizi can-ı gönülden tebrik ediyoruz. Allah hepsinden razı olsun.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*