Düsseldorf’tan İstanbul’a

Almanya Düsseldorf Yeni Asya okuyucusu genç kızlarımız ile gerçekleştirdiğimiz İstanbul okuma programına Bismillah diyerek ve heyecanla başladık.

Hem tarih kokan san’at dolu bir şehri görmenin heyecanı, hem Nur dâvâsının bayraktarlığını yapan kardeşlerimizle sıla-i rahim özlemi. Böyle bir hissiyat içinde, 15 kişilik Yeni Asya Düsseldorf gençlik ekibimizle, İstanbul’da bizim için tertiplenen bir haftalık okuma programına katılmak için yola koyulduk.

İstanbul Yeşilköy Havalimanı’na indiğimizde, gazetemizin bizim için tahsis etmiş olduğu araç ile değerli Mehmet Kurtul Ağabey bizi karşıladı ve Üsküdar’a götürdü. Kendisine bu vesileyle teşekkür ediyor, emeği için müteşekkir olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Aramızda uzun yıllar sonra ilk kez Türkiye’ye gelerek, vatan hasretini gideren kardeşlerimiz duygu dolu anlar yaşarken, İstanbul’un büyüleyici ahvali bizi adeta tesir altına aldı. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra Üsküdar´daki yerimize ulaştığımızda, arkadaşlar bizi dersanede karşıladı.

İstanbul’daki değerli kardeşlerimizin misafirperverliği sayesinde, ilk günden itibaren İstanbul’a çok çabuk alıştık. Gurbette sıla hasreti çeken gönüller, vatan vuslatı ile heyecana gelirken, diğer yandan Nur kardeşlerimizin bize samimane sahip çıkmaları, herbirimize büyük bir mutluluk yaşattı. Üstad’ın şu hakikatvari tesbiti doğrultusunda, adeta yürekler kucaklaştı: “Birimiz şarkta, birimiz garbta, birimiz cenubta, birimiz şimalde, birimiz ahirette, birimiz dünyada da olsak, biz yine birbirimizle beraberiz.“

Birbirini şahsen tanımayan, fakat aynı dâvâya ve aynı mefkûreye gönül verip, “bir“leri çoğaltarak, muhabbet fedaisi olmanın verdiği lezzeti sanırım başka hiçbir şeyde ve hiçbir yerde bulmak mümkün değil.

Kardeşlerimiz ile kahvaltıda kısa bir tanışma faslından sonra, programın seyahat kısmına geçtik. Şahs-ı manevinin birer parçası olan değerli kardeşlerimizin isimlerini, onların ricası üzerine burdan zikretmiyoruz. Fakat herbirine samimî muhabbetlerinden dolayı şükranlarımızı ifade etmek istiyoruz.

Seyahatimizin ilk gününe Yenikapı´yı ziyaret ederek başladık. Burdan Aksaray’a geçerek, akabinde Beyazid Camii’ni ziyaret ettik. Cuma namazını bu göz kamaştıran, muhteşem mekânda hep birlikte eda ettik. Kızlarımızın ekserisi üniversite öğrencisi olma hasebiyle, İstanbul Üniversitesi’ne yoğun merak ve ilgiden dolayı, orayı ve civar muhiti görmeye gittik. Zengin mücevheratıyla bilinen meşhur Kapalıçarşı´yı gezdikten sonra, Eminönü´de deniz kenarında, mütevazı bir yemek yedik. Mısır Çarşısı programa dahildi.

İkindi namazını Yeni Cami`de eda ettik. Birçoğumuz ezan-ı mübareğin huzurlu sedasından etkilenmiş, manevî atmosferin refahında namaz kıldı. Ne farklı bir hissiyattı bu. Belki bir çok insanın bunu fark edemediği, fakat gurbetten gelmiş buruk yüreklerin bunu derinden hissettiği huzuru herbirimiz sinemizde yaşadık. Güzel bir vapur turuyla günü sonlandırıp, dersanemize döndük. Akşam müzakereli bir Risale-i Nur dersiyle güne mana katarak, ilk günümüzü tamamlamiş olduk.

Ayasofya, Sultanahmed ve Yerebatan Sarnıcı seyahat ettiğimiz mekânlar arasındaydı. Bilhassa Ayasofya bize farklı bir hissiyat yaşattı. Fatih Sultan Mehmedin bu nadide emanetinin ve mirasının hâlâ müze şeklinde ziyaret edilmesi, bize buruk bir hüzün yaşattı. Fakat Üstad’ın istikbalde gerçekleşeceğini müjdelediği, Ayasofya`nın camiye dönüştürüleceği ve böylece âlem-i İslâmın önünün açılacağı hakikati, bizi teselli etti. Akşam dersaneye döndüğümüzde, günün yoğunluğuna rağmen, heyecanla yaptığımız müzakereli derslerle günümüzü tamamlamış olduk.

Eyüb Sultan Camii mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir mekân olduğu için, üçüncü güne bu maneviyat ve huzur dolu camiyi ziyaret ederek başladık. Altı ay boyunca Efendimizi (asm) evinde ağırlayan bu zat-ı mübarekin türbesi başında, duâlar ettik. Duâlar, emeller, arzular. Tarihi hatırladık. Tarihi yaşadık…

Cumartesi Üsküdar´da umumî derse iştirak ettik. 25 kişilik ekibimiz ile Düsseldorf´da yaklaşık iki yıldır müzakereli Risale-i Nur dersleri yapıyoruz. Birçok kardeşimiz hizmetimizin meslek ve meşrebine henüz aşina olmamakla birlikte, Risale-i Nurlar ile sonradan tanışmış oldu. Fakat yine birçoğunun hayatının seyri bu tanışmadan sonra değişti. Büyük bir azim ve coşku ile eserleri tetkik eden kızlarımız için ne yazık ki Düsseldorf´da şahs-ı maneviyi tanıma fırsatı olmadığından, İstanbul’daki arkadaşlarımızın sahiplenmesiyle, bu imkânı elde etmiş oldular. Gördüğüm gerçek şahs-ı manevî ve gerçek bir kardeşlik ve uhuvvet, kızlarımızda hizmet adına derin izler bıraktığına eminim. Derslerin konusunu kardeşlerimizin isteği doğrultusunda yapan ve bu konuda itina gösteren vakıf kardeşlerimize bilhassa teşekkür etmek istiyorum. Öğrencilerimizin birçoğunun zihinlerindeki sualler bu şekilde cevabını bulmuş oldu. Üç bölüm süren dersin muhtevası, Üstadın tarihçesi ve hatıratı ve yolumuzun acz, fakr, tefekkür ve şefkat düsturlarından ibaret olması ile ilgiliydi ve feyiz dolu bu derslerden fevkalâde istifade ettik. Nur dâvâsının İstanbul´da kök salmasıyla, Avrupa’ya uzanan ve cemresini oraya bırakan bu ulvî dâvânın neşvünema bulması hepimizi mesrur etti. Eminim ki bizim mutlu olduğumuz kadar, onlarda Avrupa´dan gelen bu nesl-i atinin ferdlerine iftiharla baktılar ve duâ ettiler. Rabbim bütün gayretli kardeşlerimize hizmet noktasında muvaffakiyetler nasib eylesin. Her daim duâcıyız.

Akabinde kardeşlerimiz ile ekibimizin kaynamaşması için, vakıf kardeşimiz Safiye ile birlikte Çamlıca Tepesi’ni ziyaret ettik. Akşam üstü Üsküdar Kız Kulesi’nde, akşamın rehavetiyle birlikte, günün yorgunluğunu nefis bir çay eşliğinde atmış olduk. Ertesi gün hep birlikte müzakereli bir ders yaparak Münâzarât eserinden mühim pasajlar okuduk. Değerli Emine Ablamızın yorumuyla, istibdad ve meşrûtiyet kavramlarıyla ilgili Üstad’ın enteresan tesbitleri ile gündemi değerlendirdik. Bilhassa yazmakta olduğum doktora tezinin Münâzarât ile ilgili olmasından dolayı, bizzat şahsım adına bu ders´ten fevkalâde istifade ettik.

Ertesi gün ekibimizle Yeni Asya gazetemizi ziyaret etme imkânına sahip olduk. Bizim için tahsis edilmiş olan toplantı salonunda, değerli yazarımız ve yayın yönetmenimiz Kâzım Güleçyüz Ağabey ve yönetim kurulu başkanı muhterem Ömer Yavuzyiğitoğlu Ağabey ile birlikte bir tanışma gerçekleştirdikten sonra, soru cevap faslında sürdürdüğümüz programda, meslek ve meşrebimizin ehemmiyeti ile ilgili hususlara değinildi. Gazetemizde yayınlanılması istenilen makalelerin, Almancaya tercümesi ile ilgili, ekibimizden bu konuda mütehassıs olanlardan müteşekkil bir heyetin kurulmasına karar verildi.

Akabinde yemekhaneye geçildi ve burda Genc Yaklaşım dergisinin editörü olan kardeşimizle tanıştık. Gazetemizin yazarı Nur Ener kardeşimizin vaziyeti ile ilgili konuştuk ve kendisini duâlarımıza dahil ettik ve ümidimiz o ki, en kısa zamanda tahliye olsun. Bu kısa aranın akabinde, gazete binamızı dolaştıktan sonra, birlikte manşet tesbiti toplantısının yapıldığı yazı işleri bölümüne geçtik. Burada değerli yazarlarımız ve gazete çalışanlarından ağabeyler ile tanışmış olduk ve birlikte gündemin manşetini attık. Böylece gazete çalışmalarına yakından şahit olduk. Bu bilâkis benim için çok duygusal bir tecrübe oldu. Çocukluğumdan beri peyderpey acizane yazı yazan ve gazetemize bir nebze de olsa katkı sağlamaya çalısan benim için, yıllar sonra gazeteyi görmek ve yıllardır makalelerini okuduğumuz değerli ağabeyler ile yakından tanışmak, bana evime dönme hissiyatı yaşattı. Can Kardeş ile başlayan yazı yazma serüveni bugünlere kadar devam etti ve gazetemiz ile birlikte büyüdük. İyiki varsın Yeni Asya! İyiki varsın. Hakkaniyetli duruşun ve adaletten asla taviz vermeyişin, çizgine ve istikametine hep sadık kalman ile, sen sadece bir gazete değilsin benim için. Sen, kendisiyle birlikte büyüdüğüm ve şekillendiğim bir dünyasın.

Gazete binasını dolaştıktan sonra kitap almak için neşriyatımıza uğradık ve gazeteden ayrılmadan önce, ekibimizdeki kızlarımıza on adet Külliyat aldık. Külliyatları kızlarımıza armağan eden değerli babam Kâzım Aktaş’a buradan ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Bizi bütün bu süreçte maddî ve manevî destekleyen ve hizmet noktasında bütün fedakârlığı yapan değerli babama bu vesile ile minnetimi arz etmek isterim. Bizimle yakından ilgilenen değerli Kâzım Güleçyüz Ağabeye ve Ömer Yavuzyiğitoğlu Ağabeye ve emeği geçen diğer bütün ağabey ve ablalarımıza burdan şükranlarımız ifade etmek istiyoruz.

Günün diğer yarısını Fatih´te bulunan dersanemizdeki Nur dersine iştirak ederek geçirdik. Risale-i Nur mesleğinin farklılığı ve konumu ve Üstadın Cumhuriyet tarihinin en meşakkatli zamanlarında verdiği mücadele ile ilgili yapılan derslerden büyük feyiz aldık. Bilhassa değerli Yasemin Güleçyüz Ablaya ve buradan ismen zikretmemiş olduğumuz, fakat Nurun değerli birer hadimi olan ve fevkalâde hizmetler yapan abla ve kardeşlerimizin misafirperverliği bizi mesud etti. Bize samimane kucak açan cemaatimiz ile inşallah en kısa zamanda tekrar böyle verimli bir program geçirmek emeliyle, helâlleştik, vedalaştık.

Eminimki, bu İstanbul seyahati ve eğitim programı kızlarımızın zihinlerinde derin izler bıraktı. Hal diliyle Risale-i Nur’u tanıyan ve şahs-ı manevinin gücünü ve kuvvetini gören ve anlayan kardeşlerimizín yol boyunca anlattıkları, müsbet izlenimleri beni fevkalâde duygulandırdı. Gerçekten hizmet eden ve gerçekten rıza-i İlâhiyi düstur edinen bu kardeşlerimiz ile inşallah en kısa zamanda tekrar görüşmeyi ümid ediyor, herbirini Allah’a emanet ediyoruz.

Tuğba Aktaş

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*