Düz yol yok mu?

Son yıllarda nisbeten ‘huzur’ içinde oldukları düşünülen İslâm ülkeleri Tunus’ta başlayan ‘isyan ateşi’nin yayılmasıyla birlikte sarsılıyor. ‘Kapı komşumuz’ Suriye’deki hareketlilik de dikkat çekici. Ölümle neticelenen gösteriler sonrası Suriye’de de ‘reform’ sözü verildi ve bu ‘söz’ bile halkı yeniden sokağa döktü. Bir de verilen reformların gerçekleştirildiğini düşünün…

 

Öte yandan ‘koalisyon güçleri’nce Libya toprakları da bombalanıyor. Dünyadaki bütün ‘insan’ların temennisi, sivil kayıpların olmaması. Ne yazık ki bilhassa günümüz savaşlarında sivil kayıplar daha fazla oluyor. Çünkü atılan mermiler, gönderilen bombalar; insanların sivil ya da asker olmalarını ayırmadan ölüm sebebi oluyor.

Uluslar arası ‘tescilli zalim’lerin, başka bir ‘zalim’i devirmek için giriştikleri savaş sonrasında ‘Siviller ölmesin, Libya halkı mağdur olmasın’ dedikçe bazıları; “Kaddafi’den yana mısınız? Yılların zalimi iktidarda mı kalsın?” diye soruyorlar. Tabiî ki Kaddafi’den yana değiliz (dün de değildik, bugün de), olmamız da gerekmiyor; ama aynı ölçüde uluslar arası ‘tescilli zalim’lerden yana da değiliz. İllâ bir ‘zalim’den yana olmak mecburiyetinde miyiz?
Herkesin bildiği meşhur bir hikâye vardır: Deveye sormuşlar: “Yokuş mu istersin, yoksa iniş mi?” Mübarek mahlûk cevap vermiş: “Bunun düzü yok mu?”
“Kaddafi zalimi mi iktidarda kalsın, yoksa ‘koalisyon güleri’ diye isimlendirilen zalimler mi Libya’yı paylaşsın?” sorusundan başka soru, tercih edilecek yol yok mudur? Büzün zalimlerle birlikte, ülkelerindeki halkı canından bezdiren, onlara gün yüzü göstermeyen bütün zalim diktatörlerin canı da cehenneme! Arzumuz, duâmız ve temennimiz; başta İslâm ülkeleri olmak üzere bütün insanlığın huzur ve sükûna kavuşmasıdır. Hiç bir zalimi tercih etmek zorunda değiliz ve olmamalıyız.
Keşke son hadiseler ‘dünya zalimleri’ni de uyandırsa ve insafa getirse… Nasıl ki ‘diktatörlük’lerin sonu geliyor, ‘dünya zalimleri’nin de sonu yakındır inşâallah. Maddî menfaat için ülkeleri parselleyen, halkına zulmeden diktatörlerle el ele, kol kola giren “Avrupa dessas zalimleri” de uzun dönemde kalıcı olamaz. “Başka” ülkelerin halkına zulmetmek de zulüm değil mi? Aynı şekilde zalime destek olmak da zulmün bir parçası değil mi? O halde hiç bir insan “zalimlerden zalim beğenmek” mecburiyetinde bırakılmamalı.
İnsanlık bugün ne ‘yokuş/ dik yol’da, ne de ‘iniş yol’larda, tehlikeler altında yürümek istemiyor. Bu yolculuğun “düzlüğü” olmalı. Bu düz yol da ‘adaletle idare’ yoludur. Hak, hukuk, adalet, insan hakları yolu; bütün insanlığın doğuştan hak ettiği bir yoldur. O halde her imkân ve fırsatta bütün zalimlere itiraz etmek, hiç değilse onlara “buğz” etmek gerekir.
Zalimlere itiraz etmeyerek, onların zulmüne ortak olmak hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Libya’ya da, Suriye’ye de, velhâsıl bütün İslâm ülkelerine (ve dünyadaki bütün devletlere) “adaletli idareciler”in gelmesini isteriz, ama bu talebi başka menfaatlere dönüştürmek isteyenlere de yine itiraz ederiz.
İnsanlık âlemiyle birlikte “düz ve mustakîm” yolda ilerlemek hepimizin arzusu. Zalimlerin bu yolda kurduğu ‘tuzak’lara düşmemek için de yine duâ edelim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*