Ebu Bekir İbn Ebi Şeybe (776-849)

Sekizinci ve dokuzuncu asırlarda yaşamış, hadis ilmi alanında yapılan ciddi çalışmalardan biri olan El-Musannef adlı eseriyle tanınıp şöhret bulmuş İslam alimlerindendir. Asıl adı Abdullah’tır. İbn Ebi (Ebu) Şeybe olarak tanınmıştır. Bir çok alimden ders aldığı gibi; Buhari, Müslim ve Ebu Davud gibi büyük hadis alimlerinin önde gelenlerine ders vermiştir. Tefsir ve tarih alanlarıyla ilgili eserler de yazmıştır.

Din ve devlet idaresindeki Mu’tezile izlerini silmeye karar veren Abbasi Halifesi, kendisinden istifade etmiş ve yardım almıştır. Risale-i Nur’da ismi zikredilmiş ve büyük hadis alimlerinden olduğu ifade edilmiştir. Künyesi, Ebu Bekr Abdullah bin Muhammed bin Ebi Şeybe İbrahim el-Absî el-Kûfî şeklindedir.

Abdullah, 776 yılında Küfe’de doğdu. Kendisi burada doğmuş olmakla birlikte ailesinin Belh tarafından gelip buralara yerleştiği ve aslen Arap oldukları tahmin edilmektedir. Abdullah, çok erken yaşlarda ilim tahsiline başladı. Eğimi sırasında daha çok hadis ilmi üzerinde duruldu. Kadı Şerik bin Abdullah’tan hadis derslerini almaya başladığında, on dört yaşlarında bulunmaktaydı.

İbn Ebu Şeybe’nin, ilk dönemdeki tahsil hayatı belli bir merkezle sınırlı kalmadı. Dönemin önemli ilim merkezleri olan Küfe ile birlikte Basra, Bağdat, Rey şehirlerinin yanı sıra Hicaz bölgesini de dolaşarak eğitimini sürdürdü. Aralarında; Cerir bin Abdullah, Muhammed bin Fudayl, Abdullah bin Abdülhamid, Halef bin Halife, Süfyan bin Üyeyne, Veki bin Cerrah ve Yahya bin Said gibi tanınmış hadis alimlerinden ders aldı.

Abdullah, özellikle hadis dalında iyi bir eğitim görüp, ünlü hadis alimleri arasındaki yerini alırken, çok sayıda talebe yetiştirip, öğrendiği hadis ilmini talebelerine de öğretmeye ve nakletmeye çalıştı. Tanınan bir çok ünlü simaya hocalık yaptı. Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbn Mace, İbn Vaddah, Ebu Zura er-Razi, İbn Sa’d, Baki bin Mahled, Ebu Ya’la el-Mevsılî, Ebü’l-Kasım el-Begavî gibi şöhret sahibi olan alimler, kendisinden ders alanlardan bazılarıdır.

Kendisinin hadis ilminde çok öne çıkması ve isminden daha ziyade söz edilmesinin önemli sebeplerinin başında, ünlü mezhep imamı Ahmed bin Hanbel ile Yahya bin Main’in hakkındaki önemli değerlendirmeleri ve onun için çok sadık anlamına gelen “saduk” deyimini kullanmış olmalarıdır.

Ünlü hadis alimlerinin belki de belirgin özelliklerinden bir tanesi ezber gücünün dikkat çekici bir ölçüde yüksek olmasıdır. Abdullah’ın da hafızasının çok güçlü olduğu, uzun süre kendisine talebelik yapan ve kendisini yakından tanıyan talebelerinden ve önemli hadis münekkitlerinden olan Ebu Zur’a er-Razi ile Salih Cezere tarafından belirtilmiştir.

Abdullah’ın yaşadığı dönemde hüküm sürmekte olan Abbasi halifeliğinin dini anlayış sisteminde ve politikasında ciddi değişiklikler olmuştur. Daha önce bazı Abbasi halifeleri tarafından devlet idaresinde hakim kılınan Mu’tezile Mezhebi anlayışından yavaş yavaş uzaklaşılmaya başlanmıştır. Hem dini hem de siyasi sahada uygulanan söz konusu anlayışın izlerini tamamen ortadan kaldırmaya niyetli olan Abbasi Halifesi Mütevekkil, bu maksatla din alimlerinin yardımına ihtiyaç duymuştur. Bu maksadı gerçekleştirmek için fikir ve ilminden istifade etmek maksadıyla yardımlarına başvurulan alimler arasında Abdullah bin Muhammed de yer almıştır. Yine aynı aileden ve aynı zamanda ağabeyi olan Osman’dan da yardım talep edilmiştir.

Abbasi halifeliği, görevlendirdiği alimlere hatırı sayılır maaş ve tahsisat ayırarak çalışmalarını sağlamıştır. Bu çalışmanın neticesinde; Mu’tezile ve benzeri mahiyetteki görüşleri reddeden hadislerin tespiti, daha sonra da halka anlatılarak aydınlanmalarının sağlanması ve bu şekilde Mu’tezile’nin izlerinin silinmeye çalışılması ön görülmüştür. Bu maksatla değişik beldelerde insanlara ders vermeye başlayan Ebu Şeybe’nin dinleyicilerinin çok arttığı ve bazen otuz bin kişiye hitap ettiği nakledilmiştir.

İbni Ebi Şeybe, Ağustos 849 tarihinde de vefat etmiştir.

Risale-i Nur’un iki yerinde ismi İbni Ebi Şeybe olarak zikredilen bu ünlü alim için; “mevsuk ve sahih muhakkik” (Mektubat, 1994, s. 116), “muhakkik-i kâmil ve muhaddis-i meşhur” (Mektubat, s. 141) vasıfları kullanılmıştır. Bu şekilde kendisinden söz edilirken Ebu Hureyre’den naklettiği şu hadisi şerife yer verilmiştir:

“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bana emretti: ‘Mescid-i şerifin suffesini mesken ittihaz eden yüzden ziyade fukara-yı muhacirîni davet et.’ Ben dahi onları aradım, topladım. Umumumuza bir tabla taam konuldu. Biz istediğimiz kadar yedik, kalktık. O kâse konulduğu vakit nasıl idi; yine öyle dolu kaldı. Yalnız parmakların izi taamda görünüyordu.” (Mektubat, s. 116).

Ebu Şeybe’nin naklettiği hadisi şeriflerden bir tanesi daha Risale-i Nur’da kaydedilmiştir: “Bir kadın, bir çocuğu Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına getirdi. O çocukta bir belâ vardı; konuşmuyordu, aptaldı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bir su ile mazmaza etti, elini yıkadı, o suyu kadına verdi, ‘Çocuğa içirsin’ ferman etti. Çocuk o suyu içtikten sonra, hastalığından ve belâsından birşey kalmadı. Öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki, ukalâ-yı nâsın (insanların akıllıları) fevkine çıktı.” (Mektubat, s. 141).

Eserleri

İbn Ebu Şeybe, hadis alimi olmasının yanında aynı zamanda tefsirci ve tarihçidir de. Bu alanlarda da eserler yazmıştır. Kendisine büyük bir şöhret kazandıran ve tanınmasında çok büyük rolü olan eseri El-Musannef’tir. Bir hadis kitabı olan eserde; hadis, sahabe sözleri, tabiinin fetvaları senet ve delilleriyle birlikte toplanarak takdim edilmiştir. Bilgiler konularına göre tasnif ve tertip edilmiştir. Müellifin en hacimli eseri budur. Eserin muhtelif baskıları yapılmıştır.

İman ve İslamiyet’e dair topladığı yüz otuz dokuz hadis ve bilgiyi ihtiva eden eserinin adı ise Kitabü’l-İman’dır. Bu eserin müstakil baskıları yapıldığı gibi, başka alimlerin eserleriyle birlikte de basılmıştır. Ünlü eseri El-Mussanef’te bir bölüm olarak yer alan ve Kitabü’l-Edeb adını taşıyan kısım, aynı isim adı altında ayrı olarak basılmıştır. Bu eser üzerinde önemli akademik çalışmaların yapıldığı da ifade edilmektedir. Cahiliye döneminden başlayarak Hazreti Ömer (ra) döneminin sonuna kadar getirerek aktardığı tarihi olayları ihtiva eden eseri Kitabü’t-Tarih adını taşımaktadır. Bunların dışında başka eserleri de kaleme aldığı ifade edilmiştir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*