Ebu Müslim-i Horasanî (718-755)

Asıl adı Abdurrahman’dır. Ebu Müslim künyesi ile tanınmış ve meşhur olmuştur. Emevi Devleti’nin yıkılışı ve Abbasi Devleti’nin kurulması aşamalarında önemli roller üstlenmiştir. Horasan’da bulunduğu sıralarda Emevilere karşı faaliyetler yürütmüş ve isyan hazırlıklarını organize etmiştir. Abbasi Devleti’nin kuruluşundan sonra nüfuzunun giderek artması, devlet yönetiminde etkisinin güçlü hale gelmesi yönetimi rahatsız etmiş ve ortadan kaldırılmasına karar verilerek, bir görüşme sırasında öldürülmüştür.

 

Risale-i Nur’da; Emevi Devleti’nin yıkılışı, Abbasi Devleti’nin kuruluşuna işaret eden bazı hadis ve ayetlerin tefsiri yapılmaktadır. Bu arada Ebu Müslim’in tahakkümüne işaret edilerek ismi zikredilmektedir (Lem’alar, s. 199). Künyesi Ebu Müslim Abdurrahman bin Müslim el-Horasanî şeklindedir.

Abdurrahman, 718 yılında Merv’de doğdu. Çocukluğu ve gençliği Küfe’de geçti. Bu dönemde Küfe, Emevi hanedanına karşı siyasi faaliyetlerin yoğun şekilde yaşandığı bir yer durumunda idi. Bu sebeple, kendisi Emevi aleyhtarı olarak yetişti. Abbasi soyuna mensup ileri gelenler tarafından yakın ilgi gördü. Kendisiyle Küfe’de karşılaşan bu şahıslar zekasına hayran kaldıklarından yakın ilgi gösterip Mekke’de bulunan İmam Muhammed’e ondan söz ettiler.

Ebu Müslim, İmam Muhammed’in yerine geçen oğlu İmam İbrahim’in huzuruna çıkarılarak kendisine takdim edildi. İmam İbrahim kendisine yakın ilgi gösterdi. Bu sıralarda Emevi hanedanına karşı siyasi faaliyetler giderek hız kazanmaktaydı. Bu yakın temastan sonra Ebu Müslim, Horasan’daki Emevi karşıtı faaliyetleri idare etmekle görevlendirildi ve bu amaçla Horasan’a gönderildi. Horasan’ın hilafet merkezine uzak olması ve yönetimin buradaki etkisinin oldukça zayıf olması, muhalefetin gelişip güçlenmesi için verimli bir zemin oluşturmaktaydı. Ayrıca, burada cereyan eden kavimler arası mücadelelerde Emevilerin taraf tutması da kendilerine karşı olan hoşnutsuzluğun artmasına sebep olmaktaydı. Abbasiler de burayı siyasi faaliyetlerinin merkezi olarak kullandılar.

Ebu Müslim, Horasan’da faaliyetlerini sürdürürken kendisi için önemli zorluklardan birisi soyunun kesin olarak bilinmemesi idi. Arap olmamakla birlikte Türk veya Fars kökenli olup olmadığı da kesin olarak bilinmemekteydi. Bu durum da Şiilerin ileri gelenlerinin kendisine şüphe ile bakmalarına ve hemen kabullenmemelerine sebep oldu. Bu durum ile bağlantılı olarak iki kez Merv’den ayrılmak zorunda kaldı. Ancak, daha sonra tekrar buraya döndü. Faaliyetlerini sürdürdü. Ayrıca, İmam İbrahim’in de ondan yana tavır koyması ve Horasan’da lider konumunda olmasını istemesi, karşı tarafı kendisini kabul etmek zorunda bıraktırdı. Böylece devam eden ihtilal hazırlıklarında giderek ön plana çıkmaya başladı.

Ebu Müslim, özellikle 747 yılından itibaren yoğun propaganda faaliyetlerine girişti. Bir çok kimse ile görüştü. Bir taraftan Abbasilerin propagandasını yürütürken, diğer taraftan da isyancıları teşkilatlandırdı. Civarda bulunan yerleşim yerlerini dolaşarak insanlar arasındaki faaliyetlerini sürdürdü. Belli bir aşamadan sonra isyanın ne zaman gerçekleştirileceği ve ne zaman harekete geçileceği yavaş yavaş netleşmeye başladı. Arap olmayan unsurlar Araplara karşı isyan hazırlıklarına girişirken, tehlikeyi fark eden Araplar da hareketlenmeye başladılar. Ancak aralarındaki çekişmeler ve mücadeleler fazla olduğundan bir araya gelmeleri mümkün olmadı. Bu durumun farkında olan Ebu Müslim, bir araya gelmelerini engellediği gibi, birlik olma girişmelerini de etkisiz hale getirdi. Kabileler arasındaki ihtilafı körükleyerek birbirleriyle vuruşturdu.

Horasan’daki gelişmelerden haberdar olan Emeviler, harekete geçip en azından Araplar arasında ittifakı ve birlikte hareket etmelerini sağlamaya çalıştılar. Ancak bir netice alamadılar. Çünkü, harekete geçen Ebu Müslim şehirleri birbiri ardına zapt etmeye ve bölgeye hakim olmaya başladı. Kendileri üzerine gönderilen Emevi birliklerini bozguna uğrattı. Bu yenilgi üzerine Horasan’daki Emevi hakimiyeti hemen hemen tamamen ortadan kalktı. Emevi hakimiyeti burada son bulurken Abbasi hakimiyeti kuruldu. Horasan’a vali olarak tayin edilen Ebu Müslim ise, bozulan düzenin yeniden kurulmasıyla görevlendirildi. Bu arada yakın bölgelerde meydana gelen ayaklanma ve isyan hareketleri Ebu Müslim’in de desteğiyle bastırıldı.

Emevi hanedanının ortadan kalkmasında önemli katkısı olan, Abbasi Devleti’nin kurulmasında ön saflarda yer alan Ebu Müslim giderek güç kazandı. Bölgedeki etkisi ve gücünün giderek artması, Abbasi yönetimini rahatsız etmeye ve kendisinden kuşkulanmalarına sebep oldu. Horasan’da bazı vali ve idareciler vasıtasıyla Ebu Müslim’in gücünü kırma ve isyan çıkarma teşebbüsleri akim kaldı. Ebu Müslim bu tür girişimleri etkisiz hale getirerek isyan teşebbüslerinin önüne geçti. Devlet içindeki itibar ve nüfuzu daha da arttı. Halifenin kardeşi olan Ebu Cafer, bu durumdan büyük rahatsızlık duymaya başladı. Bu şahsın ortadan kalkması gerektiğini, kendisine karşı harekete girişilmesini istediyse de halifeyi ikna edemedi.

Kardeşinin yerine geçip halife olan Ebu Cafer, halifeliğinin ilk yıllarında büyük sıkıntı yaşadı. Amcasının hilafete geçme teşebbüsü Ebu Müslim’in de yardımıyla etkisiz hale getirildi. Halifenin amcasının kuvvetleriyle yapılan savaşın kazanılmasından sonra, söz konusu şahıs kaçmak zorunda kaldı. Hazine ve malları Ebu Müslim’in eline geçti. Bu gelişme Ebu Müslim’in gücünü daha da arttırırken, halifenin de rahatsızlığını arttırdı. Çünkü, bir komutanın gereğinden fazla güce ulaşması, idarenin üzerinde büyük baskıların oluşmasına sebep olmakta, ileride meydana gelecek kargaşa için önemli bir zemin teşkil etmekteydi. Eline geçirdiği hazineleri merkeze yollaması istendi. Ebu Müslim bu teklifi reddetti. Birkaç menfi gelişmeden sonra Ebu Müslim, ikna edilerek Halifenin huzuruna çıkarıldı. Huzura çıkarılmadan önce, Ebu Cafer ve devletin ileri gelenleri karşılamada hazır bulundu. Daha sonra, Ebu Cafer ile bir görüşme yaptı. Bu esnada saraya önceden yerleştirilen adamlar üzerine salınarak öldürüldü (755).

Ebu Müslim, kısa bir ömür yaşamasına rağmen, İslam tarihinin önemli şahsiyetleri arasında yer aldı. Kısa boylu, geniş alınlı ve esmer tenli bir fiziki yapıya sahipti. Soğuk kanlılığı, acımasızlığı, ketumluğu, akıllı ve ileri görüşlülüğü ile tanındı. Arapça ve Farsça dillerini iyi konuşabilen ve iyi bir eğitimden geçen birisiydi. Siyasi ve askeri faaliyetlerinin yanında Horasan’ın imarı ve kalkınmasında da müspet etkisi oldu. Soyu ile ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülmüştür. Arap olmadığı bilinmekle birlikte Türk veya Fars kökenli olma durumu kesin olarak bilinmemektedir.

Risâle-i Nur’da, Ebu Müslim’in ismi, Hac Suresi 47. âyetinin tefsiri ve bu âyetin işaret ettiği hadiselerle ilgili açıklamaların yer aldığı kısımda zikredilmektedir (Lem’alar, s. 199). Burada bazı gaybi işaretlere temas edilmekte, Peygamber Efendimiz’in (a.s.m), “Eğer ümmetim istikamet üzere giderse, ona tam bir gün vardır. Aksi halde ancak yarım gündür” meâlindeki hadis-i şerifi, ihtiva ettiği mânâ, buradaki gün tabiri ve Kur’ân âyetinde (Hac, 47) geçen Rabbin katındaki gün (bin yıla eşit) ile dünyevî gün arasındaki münasebet izah edilerek bazı açıklamalarda bulunulmaktadır. Bu hadis ve ayetin işaret ettiği bazı olaylardan örnekler verilmektedir.

Hadiste, hükümet-i Arabiye’nin beş yüz sene yaşayacağı ifadesi yer alırken, Emevi ve Abbasi idaresinin beş yüzden fazla yaşadığı hatırlatılmaktadır. Bilindiği gibi bu iki dönem altı yüz yıla yakın sürmüştür. Bediüzzaman, bu fazlalığı yorumlarken; Yezid, Velid, Haccac’ın zulümleri ve Ebu Müslim-i Horasanî’nin tahakkümü ile geçen sürelerin Arap idaresi için fetret devri olduğunu, bu süreler düşüldüğü takdirde geriye beş yüz senenin kaldığını ifade etmektedir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*