Eğer Demokrat Parti düşerse

Demokrat Parti
İfade gayet açık, yalın ve net: "Eğer Demokrat Parti düşse, ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek." (Emirdağ Lâhikası, s. 422)

Bu ifadenin sahibi olan BediüzzamanSaid Nursî, aynı isimli eserinin bir başka mekbununda ise, Demokratların düşmesi ve mağlup olması ihtimali karşısında "İslâmiyet namına telâş ediyorum" diyor. (Age, s. 387)

 
Kaynağını gösterdiğimiz bu iki ifadeden açıkça anlaşılıyor ki:

1) Bu iki mektup yazıldığında Demokrat Parti tek başına iktidardaydı.

2) Demokrat Parti, çeşitli sebeplerle (darbe, ihtilâl, muhtıra, iğfal, ihanet, şaşırtma, ırkçılık, hipnotizma, vesaire…) iktidardan düşebilir veya mağlup düşürülebilir.

3) Demokratların düşmesi halinde, iktidara ya Halk Partisinin veya Millet Partisinin versiyonları gelir.

4) Demokratların mağlup düşmesi halinde, bundan İslâmiyet ve Müslümanlar zarar görür; dinin aleyhinde birtakım gelişmeler vuku bulur.

Bir noktaya daha temas ederek, son elli yılda yaşanan gelişmelere bakalım.

O nokta ise şudur: Sayfa numaralarını belirttiğimiz mektuplarda, eski İttihad–ı Muhammedî Cemiyetinin yerini alan potansiyel İttihad–İslâm Partisinin şimdiki siyaset ve iktidar mücadelesinin dışında kalması gerektiğini mukni ifadelerle izah eden Üstad Bediüzzaman, Millet Partisini de iki ana katagoriye ayırıyor: Irkçılar ve dindar olanlar.

Kısaca, ıkçıların iktidara gelmesi halinde, memleket bütünüyle karışacak, Türk milleti alehine başka damarlar uyanacak, harekete geçecek, düşmanlığa dönüşecek ve bu mâsum milleti ecnebi boyunduruğu altına girmeye mecbur edecek. Bu dehşetli tehlike ihtimali karşısında, Demokratların iktidarda kalmasını temine çalışmak icap ediyor. (Age, s. 422)

Milletçilerin dindar kısmına gelince… Onlar hakkında da son derece düşündürücü olan şu ifadelere rastlamaktayız: "Eğer İttihad–ı İslâmdaki esas olan İslâmiyet milliyeti ki, Türkçülük onun içinde mezc olmuş bir millet (MP) olsa, o Demokratın mânâsındadır, dindar Demokratlara iltihak etmeye mecbur olur." (Age, s. 386) "Eğer bu partide sırf İslâmiyet esas olsa, Demokrat Partiye yardım ettiği gibi, muhalif ve muarız olmayarak, iktidara gelmesine çalışmaz." (Age, s. 422)

* * *

İmanın nuruyla ve Kur'ân'ın dürbünüyle hadiselere bakan Üstad Bediüzzaman'a ait yukarıdaki ifadelerin altının boş olduğunu düşünemeyeceğimize göre, MP'nin versiyonlarını şu iki katagoride toplayabiliriz:

1) Milliyetçi hareketin içinde olanlar.

2) Millî görüş hareketi içinde olanlar.

Evet, bu her iki hareketin fikrî ve siyasî kökenini takip ettiğinizde, karşınıza neşriyat olarak Büyük Doğu, Serdengeçti ve Sebilürreşad gibi mecmualar çıkacak. Şahıslar olarak da, hiçbir zaman Demokratlarla tam birlik/beraberlik içinde olmamış, olamamış Fevzi Çakmak, Cevat Rıfat, Eşref Edip, Osman Yüksel ve Necip Fazıl gibi dindar zatlar çıkacak karşınıza.

Ayrıca, bu çizgide gidenlerin bir ortak paydası daha var: "Dindar M. Kemal portresi" ve "En hakiki Atatürkçü biziz" takiyyesi, yahut yaranması…

Elimizde, ismi geçen mecmuaların eski sayıları var. Bunları incelediğimizde, Milletçilerin elli-altmış sene önce kullanmış olduğu siyasî ölçü ve üslûp tarzının, şimdiki versiyonlarında da aynen devam ettiğini hayretle ve ibratle müşahade ettiğimizi de burada belirtmiş olalım.

* * *

Bütün bu bilgiler ışığında, şimdi de kısaca son elli yıllık siyasî tabloya bir bakalım.

1965 ve 69 seçimlerini, DP'nin devamı olan Adalet Partisi kazandı. Siyaset yeniden toparlandı. 1971 muhtırasına kadar, memleketin maddî/mânevî imarı yolunda hummalı ve bereketli bir faaliyet sergilendi.

Demokratlar, 1973 seçimlerinde düşünce, yine Halk Partisi öne çıktı. Halçılarla Millî Görüşçüler (MP'nin dindar versiyonu) koalisyon kurdu. Ecevit, ilk kez Başbakan oldu. 1977 seçimlerinde de tablo pek değişmedi, Halkçıların üstünlüğü devam etti.

1979'daki ara seçimler sonucu yeniden iktidara gelen Demokratlar, 12 Eylül Darbesiyle (1980) iktidardan bir kez düşürüldü. Üstelik, önlerine siyasî yasak bariyeri konuldu.

Demokratların henüz toparlanamadığı 1983 ve 87 seçimlerini, lider ve çekirdek kadrosunu Milletçilerin teşkil etmiş olduğu ANAP kazandı. Lider Özal'ın 1977 seçimlerinde MSP'nin İzmir milletvekili adayı, kardeşi Korkut'un aynı partiden bakanlık yaptığı, ikinci adam konumundaki Keçeciler'in de yine aynı partinin vaktiyle Konya Belediye Başkanı olduğunu hatırlatmış olalım.

1991'de kısmen toparlanan ve birinici parti konumuna zorbelâ yükselen Demokratlar, ondan sonraki bütün seçimleri kaybettiler. Neticede, 1995 seçimlerinde Milletçilerin, 1999 seçimlerinde Halkçılarla Milletçilerin, 2002 ve 2007 seçimlerinde ise yine Milletçilerin versiyonu durumundaki partiler öne çıktı.

Bütün bu gelişmeler sonucunda gelinen nokta ve teşkil edilen manzara, görüldüğü gibi apaçık ortada. Endişe verici muamma ise, bundan sonra ne olacağı noktasında düğümleniyor. 1964'te Cengiz Topel'in şehit olduğu Kıbrıs gerilimi, 1974'te yaşanan ve sıkıntısı hâlâ devam eden Kıbrıs Harbi, 1978–79'da yokluk–kuyruk şeklinde yaşanan maddî kriz, 1984'te başlayan ve 24 yıldır canları, malları yakıp yıkmaya devam eden terör belâsı, 2001'deki sarsıcı ekonomik kriz gibi musibetler hatıra gelmekle beraber, biz yine de yaşanan gelişmelerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini Rabbimiz'den duâ ve niyaz ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

5 Yorum

  1. yuh yani üstadın yazdığı zaman la şimdiki demokrat parti yada o zaman ki siyaset ortamıyla şimdiki bir mi böyle yorumlara risalei alet etmeyin yazık yazık

  2. madem böyle düsünüyorsunuz, o zaman M.Latif Salihoglu’nun yazdiklari ile sizin yaptiginiz yorumu Risale-i Nur ölcülerine bir vuralim bakalim. üstad demiyor mu benim meslegim haktir diyebilirsin fakat hak sadece benim meslegimdir demeye hakkin yoktur diye. nur talebesi bir kardesimizin agabeyimizin fikrine katilmiyorsaniz bile üslubuyla kendi düsüncelerinizi aktarirsiniz biz de sizin ne demek istediginizi daha iyi anlariz. bir düsüncenin yanlis oldugunu söylemek fikir sahibi olmak demek degildir, ancak kendi düsüncelerinizi delilleriyle ortaya koyarsaniz bu fikir sahibi olmaktir. kaldi ki, yazilanlar tamamen Risale-i Nur kaynakli ve bir sahs-i manevi ürünüdür. bir sistemdir, bir yoldur. bu durumda da “yuh yani” diyerek ancak Rislae-i Nurlardan ne kadar nasiplendigimizi ve Üstadimizin nasil bir üstad oldugunu ve söylediklerinin kiyamete kadar gecerli oldugunu ne kadar anladigimizi ortaya koymus oluruz. Rabbim bizleri sirat-i müstakimden ayrilmayanlardan, son nefesinde bile sadik bir nur talebesi olarak göcenlerden eylesin. Amin.

  3. selam kardesim sen gendine gore yorumladigin makalen o zamanin demokrat partisi icin soylenmisdir sen simdiki demokratlari soylersen senden allah razi olmaz muslumanlari deyilmi bu ulkede kullanan onlar deyilmi muslumanim demekle mumun olunmaz bizler mumunlerin besinden gideriz allah bizleri beygamber efendimizin golgesinden golgelenlerden eylesin

  4. üstadı sade bir cami imamı veya medrese hocası mı zannediyorsunuz. Onun yazdığı reçeteler şu anki siyaseti de içine alır. Demokratlık meselesine gelince bu partilerin hiç biri gökten zembille inmedi kökenine bakarak hangisinin demokrat parti olduğunu anlayabilirsin.(gömlek değiştirmekle geçmişten kurtulunmaz.) Buradan da anlayamıyorum diyorsan icraatına bakman yeterli. buradan da anlayamıyorum diyenlerin akli eksikleri olduğunu iddia etmeleri lazım. onlarada üstaddan şu cevabı veriyorum. Bir salkım üzümü paylaşmaya kalksak zekavetinizle beni kandırırsınız. yani anlamamanız akli eksiklikten değil işinize gelmiyor derim.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*