Edremit’ten mesaj var!

Türkiye’mizin Van-Erciş merkezli titremesi bir türlü sükûn bulmuyor.

Üç beş orta kuvvetteki deprem ve iki bin küsuru geçen artçılara rağmen ihtizaz devam ediyor. Büyük zelzelenin acılarını henüz saramamışken, bu kez yine aynı dairede Van denizinin sahilindeki Edremit’ten Rabbimiz başladı ülkemizi titretmeye… Ayağı yerdeki taşa çarptığında kalbini yoklayan bir kültürün insanı soru dolu bakışlarla birbirine bakıyor. Kendilerine yapılan ikazların asıl sebeplerini aramakla meşguller. Çoktan teslim olmuşlar. Fakat gözlerindeki beht, hayret ve istifham, sorularının hâlâ cevap bulamadığını gösteriyor.

Vanlılar Bediüzzaman’ı çok severler… Bilhassa hemşehrileri de olduklarından, ismi anıldığında saygı dolu bir beşûşiyet dalgalandırır simalarını. Eserlerinde musîbetlerle hareketlerimiz ve bilhassa idarecilerin icraatları arasında çokça münasebetler kuran Bediüzzaman’ın Kur’ânî düşüncesinin şu zelzelede mutlaka dikkate alınması gereğini Yeni Asya olarak mütemadiyen dikkate sunduk. Emirdağ Lâhikasındaki bir mektupta;
“Bugünlerde hastalığım itibarıyla kışın pek şiddetli hiddetine tahammül edemedim. Çok tecrübelerimle, umumî bir hatanın neticesinde hava ile zemin, zelzele ve fırtına ile gazab-ı İlâhîyi haber vermek nevinden hiddet ediyorlar gibi âdete muhalif bir vaziyet gösterdiler. Ben de bundan bir mânevî fırtınaya alâmet hissettim. Kalbime geldi ki: ‘Acaba yine İslâmiyet ve hakaik-ı imaniye zararına bir hatâ-yı umumî mi meydana geldi?’ Âdetim olmadığı halde ve dünya siyasetini terk ettiğim halde bu nokta için sordum: ‘Ne var? Cerideler ne haber veriyorlar?’

“Bana dediler ki: ‘Din propagandasını yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış. Fakat solcular hakkındaki kanunu tâcil edip tasdik etmişler.’”

Son depremde Edremit ismi geçince irkildim.

Bu İlâhî ikaz ve dersi dinleyen her insan mutlaka kendisine göre değerlendirecekti. Bediüzzaman Hazretlerinin din ilimleriyle fen ilimlerini aynı çatı altında toplamak istediği üniversitenin temelini attığı yer idi Edremit. Uğrunda musîbetler zincirine tutulduğu muhteşem Medresetüzzehra projesi… Sultan Reşad’ın yardımıyla burada temelini atmıştı ki, Birinci Dünya Savaşı yolunu kesmişti. Fakat hayatının son nefesine kadar peşini bırakmadığı adeta Leyla’sı… İşte zelzelenin merkez üssü Bediüzzaman’ın kazmasını vurduğu ve temel taşını koyduğu yerdi. Edremit’in şirinliğini bilen ve Bediüzzaman’ı tanıyanlardan Medresetüzzehra’nın evvelâ bölgeye ve daha sonra İslâm coğrafyasına yönelik projelerini eserlerde okuyanların zihinlerinin, benim kafamdaki tedailere yakın düşüncelerle dolduğundan eminim. Dinsiz Batı felsefesinin terbiyesiyle yetişenler; Vanlıları anlayamayacakları gibi, şu düşüncelerimizi de anlayamayacaklardır. Yaradılışta tesadüf, tabiat ve sebeplerin gücünün birer safsata olduğunu, bütün canlıları dört ana unsurdan yaratan Rabbimizin embriyoya verdiği milyarlarca şeklin birer mu’cize olduğunu ve aklını her meseleye hakim kılmak isteyen ukalâ ve sersem zihniyetin en küçük meselenin mahiyetini anlamakta âciz olduğunu bilenler ise, Vanlıların gözlerindeki sorguyu az çok anlayacaklardır.

Zelzeleye bizzat muhatap olanlar, kaderden atılan taşın hikmetini arayadursunlar… Fakat acizâne benim kanaatim, bu zelzelenin bölgede devam eden yanlışlarla münasebetinin olduğudur. Avrupa ve Amerika’nın dinsizleriyle proje birliği içinde bulunan hükümetin bölgeyle alâkalı ‘çok yanlış’ bir kararına coğrafyamız titremesiyle muhalefet ediyor. 12 Eylül 1980’den itibaren İslâm Birliğini engellemek üzere ‘İkinci Avrupa’nın burada yürüttüğü projeye ANAP maalesef müdahil olduğu gibi, 28 Şubat sonrasındaki AKP de aynı projeye dahil olarak hem Türkiye’miz de ve hem de âlem-i İslâmda kaos ve felâketin pimini çekmekle meşgul. Avrupa’da otuz küsur senedir pişirilen Kürt meselesinin birinci hedefi Türkiye’nin bütünlüğünü parçalamak, ikinci hedefi de İslâm Birliğini engelleyerek kalıcı kaoslara imkân hazırlamaktı… Maalesef AKP hükümetinin hem Kürtlere yönelik icraatları ve hem de Arap dünyasında oynadığı menfî rol, bu hedeflere hizmet ediyor.

Bu kadar yanlıştan sonra dahi, eğer bu hükümet, düşme pahasına da olsa Türk milletinin ve bölge halkının doğrularına kulak verirse hayatının en büyük hayrını işlemiş olur. Madem ki Barzani ve Talabani bizdeki Marksist BDP ile Erbil’de Kürt konferansına hazırlanıyorlar. Hükümetimizin daha aktif davranarak bölgenin ileri gelenleri, meseleyi bilen akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve siyasetçilerle âcilen birkaç toplantı yapması; kendisini sıkıştıran haricî düşmanlara karşı Türkiye kamuoyunu ve Arap dünyasının mutedil efkârını dayanak yaparak harekete geçmesi gerekir.

Biz Van depreminden, Erciş ve Edremit fiskelerinden bunu anlıyoruz. Edremit’ten, Medresetüzzehra’dan veya Bediüzzaman’dan gelen mesajı hükümet doğru okumalı ve gereğini yapmalı diyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*