Eğitim politikalarımızın değerlendirilmesi

“Böyle eğitim olmaz” başlığı ile verilen bir haberde TÜSİAD eski başkanlarından Tuncay Özilhan, “Eğitim sistemimizi içeriği ile birlikte yeniden yapılandırmadan küresel rekabet koşullarında ayakta durmamız çok zor” diyor.

Özilhan, “Modern dünya bilgi çağını yaşamaya çoktan başladı. Biz ise hâlâ onu yakalamaktan söz ediyoruz” diye konuştu. Devamında Özilhan; “Oysa ki, Avrupa Birliği üyesi olmayı amaçlayan, hem ekonomik hem siyasî, hem de sosyal anlamda gelişmiş ülkeler liginde oynamayı arzu eden bir Türkiye’nin, her şeyden önce eğitim sistemindeki eksiklikleri, aksaklıkları gidermeye çalışması gerekiyor. Geleceğimizi planlarken, o geleceği yaratacak olan çocuklarımızın, gençlerimizin fırsat eşitliği sağlanarak çağdaş normlara göre eğitilmelerinin zorunlu olduğunu kavramak gerekiyor. Buradan bakıldığında, eğitim konusunun sadece TÜSİAD’ın değil, her kurum ve kuruluşun ve elbette en başta devletin öncelikli gündem maddesi olması gerektiğine inanıyoruz “ dedi.

Özilhan, ayrıca, şu tesbitlerde de bulunuyor:

• Eğitimin içeriği, yani müfredatı mutlaka ele alınmalı.

• Okutulan kitaplar çağın gerisinde.

• Öğretmen başına düşen öğrenci ilköğretimde Türkiye’de 30, OECD ülkelerinde 18, orta öğretimde ise 16’ya 14,6 oranında.

• Türkiye’de orta öğretimde toplam ders saati 576, OECD ülkelerinde 715 saat.”1

Eğitimciler Birliği Sendikası tarafından hazırlanan 2000-2001 eğitim raporunda yer alan bilgilere göre, 8 yıllık eğitim, norm kadro, YÖK, öğretmen maaşları gibi konulardaki yanlışlıkları gözler önünde dururken, Türkiye’nin eğitim harcaması bakımından dünyada 73. Sırada yer aldığını belirtmiştir. Eğitim harcamaları; Norveç’te 1951, ABD’de 1567, Namibya’da 480, Yunanistan’da 434 olmasına karşın Türkiye’de ancak 146.4 $ seviyesinde olmuş. (Yeni Asya, 13.07.2001)

Aynı sendikanın geçen dönemdeki açıklamaları ise şöyle;

“Üniversitelerde kız öğrencilerin eğitim ve öğrenim hakkı engelleniyor, Malî, idarî ve bilimsel özerklikten yoksun olan üniversiteler merkezi sistemle (YÖK) yönetiliyor. Öğretim üyelerinin bazı (!) anlayışların zorlamasıyla demokratik tutum ve geleneklere ters düşecek şekilde, akademik birikimleri göz ardı edilerek, keyfi biçimde görevlerine son verilmektedir.”

“Millî eğitim sistemi merkeziyetçi ve hantal bir yapıya sahip. Katılımcı değil, ezberci yöntemler kullanılıyor. Ölçme, değerlendirme ve yönlendirme yok denecek kadar az uygulanıyor. Sistem, halktan kopuk, bilim çağını yeterince takip edemeyen; altyapı, finans, kalite ve öğretmen sorunlarının çözümsüzlüğü içinde kıvranıyor. (Eğitim-Bir-Sen’in açıklaması, Yeni Asya Gazetesi, Recep Bozdağ’ın haberi)

İlgili, yetkili, sorumlu herkes okulların sentezci değil, ezberciler yetiştirdiğini susarak ya da haykırarak onaylıyor. Çünkü, eğitim sisteminde araştırıcı-buldurucu yöntemler değil, aktarıcı-bildirici yöntemler baskın çıkmıştır. Anlamamak ayıp, sormak yasak, eleştirmek suçtur. Öğrenciyi eğilecek ağaç, doldurulacak kova gibi görmek yerine yönlendirilecek bir araştırıcı gibi görmek zorunludur. (Ali Baykal, 1995 Kalite Kongresinde ‘Okul Tasarımında Eğitim Teknolojisinin Yeri‘ adlı tebliği)

Yine aynı kongrede başka bir tebliğcinin tesbitleri ise şunları ihtiva etmektedir;

1. Otorite, baskı ve cezaya yönelik bir makro kabulümüz, kabuğumuz var.

2. Kalıpları ezberletmeye yöneliyoruz. Düşünmek, irdelemek, analiz etmek, sormak yerine kabul etmeyi onaylayan geleneksel bir anlayış, ulusal bir karakter haline gelmiş.

3. Teşvik, takdir ve yüreklendirmektense korkutmak, cezalandırmak, güvenmemek alışkanlığımız var ya da öbür uçta inisiyatif kullanmak, problem çözmek yerine hazır çözümü tüketmek yaklaşımımız var. Takım çalışması ve delegasyonu angaryadan kurtulmak amacıyla uygulama eğilimimiz var.

4. Şekil ve hiyerarşiye hâlâ çok tutkunuz. Değişime direncimiz var.

5. Eğitimcimizi eğitme ve geliştirme düzeyimiz çok sınırlı. Araştırma, geliştirme ve istatistikî analizde çok kısayız. Örgün öğretim kalitesi bilgiyi ve beceriyi ölçüp yönlendirmeye dayanmayan bir eleme sistemine endekslenmiş durumda. (Lale Ünaldı, 1995 yılı Ulusal Kalite Kongresinde ‘Eğitimde Toplam Kalite –Vazgeçilmez İki Olgu’ adlı tebliği)

Yukarıya aldığımız değerlendirmeleri, insanların fikir ve tesbitlerini tarihlerine bakarak göz ardı edemeyiz. Aynı dertlerin büyük bir çoğunluğu halen devam etmekte ve acil çözüm beklemektedir.

M.Fahri Utkan

Dipnot:
1. Yeni Asya Gazetesi, 12.07.2001.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*