Eğitim sistemi bozuldu, devlet çöküşe geçti

Tanzimat devrinde (1839 – 1876) ilk olarak, ilk tedrisat (ilkokul) programı hazırlanmıştır. 8 Nisan 1847 günü çıkarılan bir nizamname (yönetmelik) ile de hangi derslerin, kaç saat okutulacağı tesbit edilmiştir. 16 Mart l848 günü ilk olarak “muallim mektebi” (öğretmen okulu) açılmıştır. Daha sonra 1858’i takip eden yıllarda kız rüştiyesi (kız ortaokulu), tarım, orman, maden, telgraf, ticaret ve sanat okulları açılmıştır.

Tanzimat devrinin maarif nazırı (eğitim bakanı) Saffet Paşa, eğitim ve öğretim çalışmalarında Avrupa’yı örnek alıyordu. Eylül – 1869’da çıkarılan “maarifi umumiye nizamnamesi (eğitim ve öğretim genel yönetmeliği) ile sübyan mektepleri bir düzene sokuldu. Bu nizamnamenin 3. maddesinde “her mahalle ve karyede (köyde), gerektiğinde iki mahalle ve iki karye için laakal (en az) birer sübyan mektebi bulunacaktır” denilmektedir. Yine aynı nizamnamenin 4. maddesinde, sübyan mekteplerinin masarıfı inşaiyye ve tamiriyyesi (yapım ve tamir masrafları), muallimlerin muhassasatı (öğretmenlerin maaşı) ve masarıfı sairesinin (diğer masraflarının) nasıl karşılanacağı belirtilmektedir. Bundan başka 6. maddesinde de “mekatibi sübyaniyenin (sübyan mekteplerinin) öğrenim müddeti dört yıl olup, virde muharrer (yazılı olarak) tedris olunacaktır (ders verilecektir). Usul-ü cedide (yeni usule) göre Kur’ân-ı Kerim, tecvit (Kur’ân’ı usûlüne göre okuma ilmi), ahlâka müteallik resail (ahlâk ile ilgili risâleler-kitaplar), yazı talimi, muhtasar hesap (basit hesaplar), muhtasar Tarih-i Osmanî (kısa Osmanlı Tarihi) ve malûmat-ı camiay-ı nafi risâle (genel ve faydalı bilgiler risâlesi) okutulacaktır” denilmektedir.
Birinci Meşrûtiyetin ilân edildiği yıl olan 1876’da ilköğretim mecburiyeti, hazırlanan kanunî esasiye (Anayasa’ya) konmuştur. Bunu takip eden yıllarda, “Tedrisatı İptidaiye Kanunu Muvakkati” (ilköğretime ait geçici kanun) ve ortaöğretime ait kanun yürürlüğe girdi. Fakat, o zamanki siyasî çalkantı ve huzursuzluklar bu uygulamanın yaygınlaşmasına engel olmuştur. Bu devirde de eğitim ve öğretimin etkisi, medreseden çıkan muallimlerin elindeydi.
Osmanlı medrese sistemi başlangıçta sağlam temeller üzerinde gelişme gösterdiği halde, çok çeşitli sebepler yüzünden giderek bu durumunu koruyamamış, hatta bozulmuştur. Bu kötü gelişme, giderek Osmanlı Devletinin itibarını kaybetmesinde ve dolayısıyla yıkılmasında da etken olmuştur. Peki, başlangıçta güçlü bir gelişme gösteren Osmanlı eğitim ve öğretim sistemi, daha sonraki zamanlarda niçin varlığını sürdürememiş ve bozulmuştur? Tarihî kaynaklar, medrese veya bilim kuruluşlarının ve bilgin sınıfının bozulma sebeplerini üç büyük başlık altında toplamaktadırlar:
1) Müderrislerin (Profesörlerin) fesadı, yani bozulması: Bunun önünü almak için devlet, zaman zaman vazifesinde ihmali görülen veya görevini terk eden müderrisleri çeşitli cezalara çarptırmıştır.
2) Kadıların fesadı: Eğitim ve öğretime olumsuz yönden etki eden bir durum da, kadıların vazifelerini kötüye kullanmalarıdır. Tarihî kaynaklar bu durumda olan kadıların Yedikule’ye hapsedildiklerini belirtmektedir.
3) Medrese öğrencilerinin fesadı: Eğitim ve öğretime büyük ölçüde zarar veren medrese öğrencilerinin isyanı, ilk olarak 15. yüzyılda Rumeli’de başlamış olup, daha sonraki yüzyıllarda Anadolu’da görülmüştür.
Bu tarihlerde bir kadıya yazılan emirnamede, kazanın suhte ve leventlerinin (medrese öğrencilerinin), harami taifesinden (eşkıyalardan) korunması istenmiştir.
İşte, başlıcaları yukarıda belirtilen ve buna benzer bazı sebeplerden dolayı Osmanlı medreselerinin, dolayısıyla bilgin sınıfının eski değeri korunamamış, gittikçe bozulmuştur.

M E D R E S E L E R D E   Ö Ğ R E T İ M   U S Û L Ü  V E   D E R S L E R

Osmanlı medreselerinde ders verme usûlü, yani eğitim ve öğretim metodu, Selçuklu medreselerinde uygulanan eğitim ve öğretim usûlünün aynıdır. Buna göre öğrenciler öğretim elemanlarının karşısında halkalar halinde otururlardı. Bilgi yönünden daha üstün öğrenciler ön sırada otururlardı. Ders kitaplarıyla beraber not defteri de bulundururlardı. Derslerin işleniş tarzı “cedel” denen tekrar ile uygulama şeklinde idi.
Medreselerde okutulan ilimler genel olarak (1) İslâm ilimleri veya yüksek ilimler (tefsir, fıkıh, kelâm) ile tarih, coğrafya ve mantık ilimleri; (2) fen ilimleri (edebiyat grubu bilimler, felsefe, fizik, kimya, matematik, geometri v.d.) dir. Diğer Müslüman toplumlarda olduğu gibi, Selçuklularda ve Osmanlılarda da İslâm ilimleri dışındaki ilimler genel olarak “fen” sözcüğüyle ifade edilirdi.

Osmanlı devletinin son zamanlarına kadar medreselerde başlıca şu ilimler okutulurdu:

1) Fenn-i bedî: Edebiyat ilmi olup, bütün bölüm ve dallarının tamamına “ulum-u bedia” da denirdi.

2) Fenn-i beyan: Edebiyat ilminin başka bir dalı olup, belâgat (güzel konuşma). Hakikat (realite-gerçek), teşbih (benzetme), istiare (bir kelime veya sözcüğü başka bir anlamda kullanmak), mecaz (bir kelimeyi kendi anlamı dışında başka bir anlamda kullanmak) ve kinaye (maksadı doğrudan değil de, dolaylı olarak anlatmak) gibi bölümlerden oluşmaktadır.

3) Fenni hikmet: Felsefe ilmi.

4) Fenni hikmetül eşya: Tabiat bilgisi olup, bütün eşyadaki, yani varlıklardaki tam olgunluk, düzen ve insanlara ne gibi faydalı oldukları hakkında bilgi veren ilim dalı.

5) Fenni iaşe: İnsanların ve hayvanların iyi beslenmesi ve yaşayışları hakkında bilgi veren ilim dalı.

6) Fenni inşa: Güzel nesir (düz yazı) yazma sanatına ait ilim dalı.

7) Fenni kıraat: Çeşitli okuma usulleri öğreten ilim dalı.

8) Fenni kitabet: Yazı çeşitlerine ait ilim dalı.

9) Fenni maani: Güzel konuşma ve yazma ilmi olup, aynı zamanda edebiyatın bir koludur.

10) Fenni makine: Çeşitli makinelerin yapısını inceleyen bilim dalı.

11) Fenni menafiül aza: İnsan vücudunu organlarını inceleyen bilim dalı (Anatomi).

12) Fenni sarf: Gramer veya dilbilgisi ilmi.

13) Fenni tesrih: Tıpla ilgili olup, vücudun iç yapısını öğreten ilim dalı.

14) Fenni tıp: Hekimlik ilmi.

15) Fenni ziraat: Tarımla ilgili ilim dalı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*