Ülkemizde hâkim olan ve doksan yıldır aynı istikamette seyreden eğitim sistemine bir bakın, iyice inceleyin.
Sonuçta, mevcut sisteme hâkim düşüncenin Kemalist bir düşünce sistemi olduğu görülecektir. Bu değerlendirmenin doğru olduğunu düşünen kafalar için aslında bir problem yoktur.
Ancak, sürdürülen bu halde ülkemiz geleceği ve insanı açısından ısrarla üzerine gidilmesi ve bilinmesi gereken realiteler mevcuttur.
Doksan yıldır hâkim olan bu zihniyet hakkında ülke insanımızın yüzde kaçı olumlu düşünmektedir dersiniz.Bize göre yüzde doksanı rahatsızdır. Fakat bu noktada çelişkiler mevcuttur.
Nasıl mı? İnsanımızın kahir ekseriyeti bu düşünce sistemini tasvip etmemektedir. Ancak tasvip etmediğinin yanında karşı da değildir.
Problem bu noktada düğümleniyor.
Peki ne yapılmalıdır? Elimize hançeri alıp, bayraklı protestolara gerek yoktur. Yapılacak şey, Bediüzzaman’ın metodunu uygulamaktır.
Yani? “müsbet hareket tarzını” esas alıp yapmak lâzım ve gerekmektedir.
Konuyu biraz daha açacak olursak, şu mülâhazalar içinde müsbet hareketi esas almak doğru olur kanaatine sahibiz.
İnsanımızın geleceğine dair eğitim yoluyla yapılan tahribatların tamir cihetini esas almalıyız. Bunun yolu da ilim, irfan ve ortak akıldan geçmektedir.
Yapılan tahribatları bertaraf etmenin en sağlıklı yolunu demokratik bir eğitim sistemine işlerlik kazandırmaktır.
Resmî ideolojilerin demokrasilerde geçerli olmadığı gerçeğinden hareketle önce insanın iyi yetişmesi yönünde bu çerçeveler içinde kalınmalı sonra aynı istikamette hak, hukuk ve insanca yaşayarak bilgi kültür ve inanç donanımı ile cihazlanmış bir düşünce sistemi olan gerçek demokratik müesseselere sirayet edilmelidir.
Şahıs ve şahıslara muhabbeti öne çıkarıp sahiplenmekten ziyade, dünya ve ahirete faydalı tarz benimsenmelidir.
Irkçılığa dayalı argümanlardan ziyade evrensel bir anlayışı içinde, doğru olanı yapmak ve insan eğitiminde esas kabul edilerek insana faydalı eksende sistemi geliştirme gayreti içinde olunmalıdır.
Devlet müesseselerine ve insanına dayatmacı tek tip insan yetiştirmeyi esas ittihaz eden bir düşünce sisteminin doğuracağı sonuç, kaostur.
Ülkemizde uzun yıllardır eğitimde hâkim olan Kemalist düşünce sistemiyle, verilen rotayı değerlendiren düşünen kafaların bu hususlarda yaptıkları değerlendirmeler mevcuttur.
Mevcut eğitim sistemiyle alâkalı değerlendirme sahiplerinden Mümtaz’er Türköne bakın neler diyor;
“İçeriğinde kullandığı yöntemlere kadar çağdışı bir eğitim sistemimiz var. İdeolojik endişeler eğitimin gereklerinin önüne geçmiştir.” (Zaman, 13.3.2012)
Bir diğer değerlendirme ise Kenan Alpay’a ait:
“Kemalist ideolojiyi ve ulus devleti kutsayan iktidar sınırdaşının saltanatını pekiştiren bir eğitim sisteminin teknik ve bilimsel bir tartışmaya indirgenerek sürdürülmesi çıkmaz bir sokaktır. Ana sınıfından doktora programlarına kadar eğitimin hemen her kademesinde mecbur ve mahkûm edilmek istediğimiz resmî ideolojik bilgiye doğal olarak itirazımız var.” (Y. Akit, 13.3.2012)
Ülke yönetiminde söz sahibi olanlar eğitimde Bediüzzaman’ın şu tesbitine kulak vermelidirler:
“Aklın nuru medeniyet fenerli vicdanın ışığı din ilimleridir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder.”
Demokratik bir eğitim sistemi adına, kaçınılmaz gerçeklerdir bunlar…
Ne dersiniz?
Benzer konuda makaleler:
- Bediüzzaman eğitimcileri uyarmıştı…
- Eğitimde fıtrî bir model: Ev Okulları
- Bediüzzaman’ın eğitim modeli içinde Isparta örneği
- Müsbet olmayan eğitimle geçen çok uzun yıllar
- Said Nursî eğitimde rehber bir şahsiyettir
- Terörün izalesine eğitimle destek
- Eğitimde önemli faktör
- Eğitim Bakanlığı ve manevî mesuliyet
- Eğitim Bakanlığı ve sistem mülâhazaları
- Sayın Bakan! Eğitimde Bediüzzaman Modeli projelendirilemez mi?
İlk yorum yapan olun