Ehemmiyetli bir sünnet: Sağ elle yemek

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinden öğrendiğimiz birçok İslâmî ifade ve tabirler var. Daha önceleri bildiğimiz, öğrendiğimiz birçok şeyi o, daha enteresan bir şekilde ifade ediyor.

Meselâ; Sünnet-i Seniyyeyi anlattığı Lem’alar kitabının 11. lem’asında şöyle diyor. ”Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın….. edebin envâını (çeşidini), Cenâb-ı Hak, Habibinde cem etmiştir (toplamıştır). Onun Sünnet-i Seniyyesini terk eden, edebi terk eder. Hasâretli (zararlı) bir edepsizliğe düşer.” Hakikaten de öyledir. Hz. Peygamber’in (asm) Sünnet-i Seniyyesi, hem nurlarla doludur. Hem de edebin, terbiyenin, nezâket ve nezâfetin en güzel misalleriyle doludur.

Eski dinlerde; dünyaya, dünya nizamına ait, öyle kayda değer pek bir şey yokken, İslâmiyet; hem dünya, hem de ahiret işlerini tanzim etmiştir. Şimdilerde, hijyen, sağlık, temizlik diye bilinen ve Avrupa’nın, daha dün denecek kadar yakın zamanda öğrendiği bu şeyleri, Müslümanlar bin beş yüz senedir biliyor, tatbik ediyorlar.

Bunda da Müslümanların en büyük rehberi, muâllimi, Hz. Peygamber’dir (asm). O, Kur’ân-ı Kerim’in en büyük mübelliği, açıklayıcısı olması hasebiyle, aynı zamanda Kur’ân ahlâkını taşıdığından; her yaptığı iş, her söylediği söz ve her hâli Kur’ân’a uygundur. Müslümanlara yaptığı tavsiyeleri de, hep onların iyilikleri içindir. Yoksa lâf olsun diye, öyle boşu boşuna söylenmiş, yapılmış emirler değildir.

Hayatımıza dair, günlük yaptığımız normal işlerimizde herhangi bir şeyi emrediyor. Meselâ diyor ki; ”Yemekten önce ve yemekten sonra ellerinizi yıkayınız!” Müslüman da ”Baş göz üstüne, ale’r-re’si ve’l-ayn“ diyor ve o emre tâbi oluyor, uyuyor. Ama bu kuru kuruya bir emir değil tabi. Onun altında çok hikmetler, çok hikmetli işler var. İnsan, eli vasıtasıyla birçok şeye temas ettiği, dokunduğu ve bu sayede birçok şeyden mikrop kapabileceği için ellerin, özellikle de yemeklerden önce yıkanması çok mühim. İşte Peygamberimiz (asm) ümmetine temizliği emretmesiyle, bu gibi hikmetler de tahakkuk etmektedir. Halbuki o zamanın insanına deseydi ki: “Bakın mikrop var, hijyen var v.s.” O zamanın insanı diyecekti ki: “Mikrop ne, hijyen ne?” İşte o zamanlar, henüz hikmetini anlayamayacakları bir şeye, “emir” vasıtasıyla sevk edip, hastalıklardan, mikroplardan uzak tutmuştur ümmetini. (Ama maalesef bu zamanda dahi, bu işin mahiyeti bilinmesine rağmen birçok insanın “dindarlar da dâhil” bu sünnete dikkat etmedikleri görülmektedir.) Tabi, sadece bununla sınırlı değildir Peygamberimizin (asm) söyledikleri. O zamanlarda Avrupa’nın ortaçağ cehaleti devam ederken, daha yıkanmanın ne olduğunu doğru-dürüst bilmezlerken, temizlikten bîhaberlerken, Peygamberimiz (asm) ümmetine diş temizliğinden de bahsetmiş, onun için de misvak kullanmalarını tavsiye etmiştir. Bu zamanda yeni yeni keşfedilen ve diş macunlarının içinde kullanılan fluorid maddesinin ana maddesi olan misvakı tavsiye etmiştir.

Yeme içme işlerinde kullandığımız ellerin temizliğinden bahsedip, bununla alâkalı hadis-i şerifi zikrettik. Yeme içme hususunda yine Peygamberimizin (asm) şiddetle tavsiye ettiği, yapılmamasını söylediği bir şey var. O da; sağ elle yiyip, sol elle yememe işi ki, bu da çok mühimdir. Bununla alâkalı bazı hadis-i şerifler vardır. Meselâ, Camiü’s-Sağir’de geçen bir hadis şöyledir: “Biriniz yemek yediğinde sağ eliyle yesin. Su içtiğinde sağ eliyle içsin. Sağ eliyle alsın, sağ eliyle tutsun. Çünkü şeytan sol eliyle yer ve içer. Sol eliyle alır ve verir.” Yine tabi yukarıda ifade ettiğimiz; hijyen, mikrop vs’yi bilmeyen insanlara böyle emir ile yaptırmıştı. Müslüman taharet vs. gibi temiz olmayan işlerde sol elini kullandığından dolayı sağ el ile temiz işleri yapmasını söylemiş, emretmiştir.

Mevzu ile alâkalı Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin de Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesi olan 19. Mektub’da bahsettiği şu hadis var: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm görüyordu bir adam sol eliyle yemek yer. Ferman etmiş: ‘Sağ elinle ye.’ demiş. O adam demiş: ‘Sağ elimle yapamıyorum.’ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demiş: ‘Kaldıramayacaksın’ diye bedduâ etmiş. İşte ondan sonra o adam sağ elini hiç kaldıramamış.” Dikkat ediyor musunuz, şefkat ve rahmet Peygamberi (asm) bedduâ ediyor. Onun böyle bedduâ ettiği çok nadirdir aslında. Ancak din düşmanlarına v.s’ye böyle bedduâ eder. Öyleyse bu kişiye niçin bedduâ etmiştir? Bunda bazı hikmetler vardır elbette. Öncelikle, demek ki “sağ elle yiyip içme” meselesi çok mühimdir. İkincisi, aslında adam sağ elini kullanan biri olduğu halde “Kaldıramıyorum” diyerek yalan söylemiştir. Yalana da çok tepki gösteren Peygamberimiz (asm), buna böylece karşılık vermiş. Dolayısıyla buradaki şiddet, “küfrün esası ve münafıklığın alâmeti” olan “yalan söylemeye” karşıdır. Bir üçüncü hikmet ise, aslında bu adam dünyada bu şekilde cezasını almakla, ahiret açısından kârdadır. Bu yönüyle de, bedduâ gibi gözükse de, onun hakkında rahmet olmuştur.

Evet, bazı insanlar doğuştan “solaktır”, yani sol elini kullanır. Ama solak olduğu halde, yemek hususunda sağ elini kullanan çok kişi vardır. Bu sol el ile yiyip içme meselesine, dinî hassasiyeti zayıf olan insanlar pek tâbi olmuyor, ama buna maalesef, bazı dindar insanlar da dikkat etmiyor. Birçok yerde bunu kendilerine hatırlattığımız insanlar, memnun olarak kendilerini düzeltiyorlar.

Tâbi bu kabil meseleler, aslında bir eğitim meselesidir. Çocuklarımıza, küçük yaşlardan itibaren bunu öğretmek lâzımdır. Bakın, Sünnet-i Seniyyeye ittiba hususunda Üstadımız ne söylüyor: ”Elbette o zâtın sünneti, harekâtı (hareketleri), iktidâ edilecek (riayet edilecek, uyulacak) en güzel numunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek (kendine kaide olarak alacak) en muhkem (sağlam) kanunlardır. Bahtiyar odur ki, bu ittibâ-ı Sünnette (sünnete tabi olma, uyma) hissesi ziyade (çok hisse almak) ola. Sünnete ittibâ etmeyen, tembellik ederse hasâret-i azîme (büyük zarar), ehemmiyetsiz görürse cinayet-i azîme (büyük cinayet), tekzibini işmam eden (yalanlamayı çıtlatan) tenkit ise dalâlet-i azîmedir (büyük sapıklıktır).”

Bundan on dört sene önce müessif bir trafik kazası sonucu sağ kolumun “humerus” denilen uzun kemiğinde şiddetli ve parçalı bir kırık olmuştu. Epey bir müddet kolum askıda kaldı. Tabiî o müddet içerisinde bana en çok sıkıntı veren şeylerin başında; secde yapamamak ve sağ el ile yiyip içememek geliyordu. Nasıl sıkıldığımı bilirim. Hep Rabbime duâ etmişimdir ki, bir an evvel bu sıkıntılı halden kurtulayım diye. Ve sağ elimi kullanmaya başladığımda nasıl sevinmiştim. “Sol el ile yiyip içenler, hem sünnete aykırı bir vaziyette bunu nasıl yapıyorlar acaba?” diye kendi kendime sormuştum.

Evet, Üstadımızın ifade ettiği, “Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın” sözü gibi, hep hikmetlerle dolu olan Sünnet-i Seniyyeye tâbi olmalıyız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*