El birliğiyle, İslâma dest-i sadâkati uzatalım

altŞu fakir, garib Nursî ki, “bid’atü’z-zaman” lâkabıyla müsemma olmaya lâyık iken, haberi olmadan “Bediüzzaman” ile meşhur olan bîçare, tedennî-i milletten ciğeri yanmış gibi feryad ü figan ederek, “Ah, ah, ah! Vâ esefâ!” der ki:
İslâmiyet’in mağz ve lübbünü terk ederek, kışrına ve zâhirine vakf-ı nazar ettik ve aldandık. Ve sû-i fehim ve sû-i edeb ile, İslâmiyet’in hakkını ve müstahak olduğu hürmeti ifa edemedik. Tâ o da bizden nefret ederek, evham ve hayâlâtın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi. Hem de hakkı var. Zira, biz İsrailiyatı usulüne ve hikâyâtı akaidine ve mecâzâtı hakaikına karıştırarak, kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak bizi dünyada te’dib için, zillet ve sefalet içinde bıraktı. Bizi kurtaracak, yine onun merhametidir.

Öyle ise, ey ihvan-ı Müslimîn! Geliniz, ona tarziye vereceğiz. El birliğiyle dest-i sadâkati uzatacağız, biat edeceğiz, onun hablü’l-metînine sarılacağız.

Hem de bilâperva olarak ilân ederim: Beni geçmiş asırların efkârına karşı mübarezeye heyecan ve şecaate getiren ve yüzer senelerden beri sevkü’l-ceyş ile kuvvet bulan hayâlât ve evhamın müdafaasına beni gayrete getiren itikadım ve yakînimdir ki, hak neşv ü nemâ bulacaktır –eğer, çendan toprakta gizlense… Ve taraftar ve mültezimleri muzaffer olacaklardır –eğer, çendan zaman ve zeminin merhametsizliğinden, az ve zayıf olsalar…

Hem de itikadımdır ki: İstikbale hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim-i mutlak olacak, yalnız hakikat-i İslâmiyet’tir. Evet, saadet-saray-ı istikbalde tahtnişîn hakaik ve maarif yalnız İslâmiyet olacaktır, onu fethedecek yalnız odur; emareler görünüyorlar…

Muhakemat, Mukaddeme, s. 22

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*