Elli iki senedir, hep aynı gazete okunur mu?

Okunur.

Eğer, o gazete, asrın müceddidi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin  “Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halâskârı olmak cihetiyle; şimdi iki dehşetli manevî belâyı def’etmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim… matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi” sözlerine masadak bir gazeteyse, elbette okunur…

Okunur. Eğer o gazete, asrın müceddidinin sadık talebesi ve “Ben Zübeyir’imi kâinata değişmem.” dediği Zübeyir Gündüzalp’in “Lâhana yaprağı kadar da olsa, kendi gazetemiz olsa, hem Risale-i Nur’un hakikatlerini burada yayınlasak, haykırsak; hem de muarızlarımıza hak ettikleri cevabı verebilsek.” dediği bir gazete olursa, elbette okunur.

Okunur. Nurcular’ın, dünyadaki tek gazetesi ise, okunur.

Okunur. Yine, Zübeyir Ağabeyin Yeni Asya için, “Bu gazete bizim için, adeta günlük bir lâhika mektubumuzdur. Sadece Risale-i Nur’un imanî meselelerini okumamız, ittihadımızı kâfi miktarda temin etmez. Üstad’ın hayat-ı içtimaiye ve hayat-ı siyasiye noktasındaki meselelerinde de ittifak etmedikçe ve onları Üstad’a göre anlamadıkça ittihadımız, ittifakımız tam olmaz. Dolayısıyla bunu sağlayacak gazetedir” dediği gazete ise, elbette okunur.

Okunur. Bu gazete; doğru yazıyorsa, yalana tevessül etmiyorsa, üç kuruşluk menfaat için değerlerini satmıyorsa, yeryüzünü bir mektep yapmaya çalışıyorsa, Üstadın, meslek ve meşrebinden, çok zorda da kalsa, tâviz vermiyor, tâvizsiz istikrar çizgisinde yürüyorsa, okunur.

Evet, elli iki senedir bu gazeteyi okuyanlar olarak diyoruz ki; Yeni Asya, ilk neşir hayatına başladığından bu tarafa, ne diyorsa doğrudur, doğru çıkmıştır. Haklıdır, haklı çıkmıştır. Memleketin anasını ağlatıp, hep geriye gitmesine sebep olan bütün hâin ihtilâllerin karşısında durmuş, hakkı ve doğruyu söylemiş, bedelini çok ağır ödemiş, bir buçuk seneye yakın kapatılmış, ama hakkı ve doğruyu söylemekten hiçbir zaman çekinmemiştir. Ve her ihtilâlden sonra yamulanlar, yanılanlar gibi olmamış, ama üç, ama beş sene sonra her zaman haklılığı anlaşılmıştır.

Yeni Asya, daha on üçüncü ayının içindeyken, onun karşılaştığı ilk hâin ihtilâl olan 12 Mart 1971’den üç hafta sonra Zübeyir Ağabey vefat etmişti. Onun sağlığında, bir iki mevzi, küçük hareketin haricinde, cemaatte pek ihtilâf yoktu. Onun vefatından sonra, “dini siyasete alet edenler”in fitnesiyle yavaş yavaş kımıldamalar başlamış, 1973-74 senelerinde cemaat içerisinde, Ankara merkezli, ilk iftirak hareketleri görülmüştü. (Bunları burada anlatsak uzun olur, kısaca geçiyoruz.) Bizzat bizim de içinde yaşadığımız o hadiselerde, Üstadın sadık hizmetkârı Bayram Yüksel Ağabey çok çırpınıyor, fakat bir türlü, o fitne hareketlerinin önüne geçemiyordu. Bu mevzuyu kendisine devamlı soruyorlardı. Bir gün, bizim de içinde bulunduğumuz bir cemaate, Hacıbayram 27 Dershanesinde şunları söylemişti. “Gazetede (Yeni Asya) Üstadımızın hayatı neşroluyor. (N. Şahiner’in yazdığı Tarihçe-i Hayat). GAZETEYE MUARIZ OLAN, ÜSTADIMIZA MUARIZ OLUR. ÜSTADA MUARIZ OLMAK, RİSALE-İ NURA, ALLAH MUHAFAZA İSLÂMİYETE KARŞI GELMEK GİBİ OLUR” dedi. O zaman bunları not ederek düştüğümüz tarih de; 10 Nisan 1974. Ve o hadisenin şahidlerinden bazıları da hâlâ hayattadır.

Şunu da ilâve edeyim. Yeni Asya’nın neşir gayesi Risâle-i Nurlar’a hizmettir. Şimdiye kadar yaptığı hizmetler ortadadır. 70’li senelerde, risalelerin basılmasının yasak olduğu devirde, Yeni Asya matbaasında, Üstad’ın sağlığında basılan, “Sinan Matbaası-1958” klişesiyle basılan risaleler, bütün cemaat tarafından alınıp, okunan Risalelerdi. Hattâ, 12 Mart 1971 ihtilâli sonrası, gazeteye yapılan baskında bu risaleler bulunmuş, asker el koymak istemiş, Faik Türün Paşa da “Bize kitap değil, makineli tüfek lâzım” deyip, o risalelere eldeğdirtmemişti.

İşte, Yeni Asya bu. Elli iki senedir okuduğumuz Yeni Asya bu. O ilk günkü Yeni Asya ile bugünkü arasında hiç fark yok. Fark, Yeni Asya’yı kendi kafa fenerlerindeki fikirlere göre yönlendiremeyenlerde. Bütün bu hadiselerin; hem bu gazetenin ilk senelerinden beri yazmaya çalışanı olarak, hem de okuyucusu olarak şahidiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*