Hem madem Hâlıkımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstad ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı tayin etmiş ve en son elçi olarak göndermiş.
Eski zaman peygamberleri ümmetlerine Kur’ân gibi izahat vermediklerinin sebebi, o devirler beşerin bedeviyet ve tufûliyet devri olmasıdır. İptidaî derslerde izah az olur.
Elhâsıl: Madem Cenâb-ı Hakkın ekser isimleri âhireti iktiza edip isterler; elbette o isimlere delâlet eden bütün hüccetler, bir cihette âhiretin tahakkukuna dahi delâlet ederler.
Ve madem melâikeler âhiretin ve âlem-i bekanın dairelerini gördüklerini haber veriyorlar; elbette melâike ve ruhların ve ruhaniyetin vücut ve ubudiyetlerine şehadet eden deliller, dolayısıyla âhiretin vücuduna dahi delâlet ederler.
Ve madem Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün hayatında vahdaniyetten sonra en daimî dâvâsı ve müddeâsı ve esası âhirettir; elbette o zâtın nübüvvetine ve sıdkına delâlet eden bütün mû’cizeleri ve hüccetleri, bir cihette, dolayısıyla âhiretin tahakkukuna ve geleceğine şehadet ederler.
Ve madem Kur’ân’ın dörtten birisi haşir ve âhirettir ve bin âyâtıyla onun ispatına çalışır ve onu haber verir; elbette Kur’ân’ın hakkaniyetine şehadet ve delâlet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve bürhanları, dolayısıyla âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delâlet ve şehadet ederler.
İşte bak, bu rükn-ü imânî ne kadar kuvvetli ve kat’î olduğunu gör.
Asâ-yı Mûsâ, s. 36
***
Yedinci Reşha:
İşte, bak: Şu cezîre-i vâsiada vahşî ve âdetlerine mutaassıb ve inadcı muhtelif akvâmı, ne çabuk âdât ve ahlâk-ı seyyie-i vahşiyânelerini def’aten kal’ ve ref’ ederek bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak, değil zâhirî bir tasallut, belki akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri feth ve teshîr ediyor. Mahbub-u kulûb, muallim-i ukùl, mürebbî-i nüfûs, sultan-ı ervâh oldu.
Sözler, 19. Söz, s. 374
***
Âlimlerden sonra muallimler risâleye ihtiyaçlarını hissetmeye başladıklarını çok emareler var.
Emirdağ Lâhikası, s. 115
LÜGATÇE
ilmelyakîn: Yakîn ile bilme, bir şeyi ilim ve delil ile kesin olarak bilme.
aynelyakîn: Gözle görür derecede inanma; bir şeyi görerek ve seyrederek bilme.
hakkalyakîn: Marifet mertebesinin en yükseği; bir şeyi yaşayarak, içine girerek, doğruluğundan şüpheye asla yer bırakmayacak biçimde kesin olarak bilme.
i’câz: Mû’cizelik.
tufûliyet: Çocukluk, küçüklük.
iptidaî: İlkel, basit. İlk mektep, ilkokul.
delâlet: İşaret.
ubudiyet: Kulluk.
nübüvvet: Peygamberlik.
mahbub-u kulûb: Kalplerin sevgilisi.
muallim-i ukùl: Akılların öğretmeni.
mürebbî-i nüfûs: Nefislerin terbiye edicisi.
sultan-ı ervâh: Ruhların sultanı.
Benzer konuda makaleler:
- En büyük muallim: Hz. Muhammed (asm)
- En büyük muallim
- Hz. Muhammed (asm) bütün beşere üstad
- Kur’ân’ın bize verdiği en mühim bir ders
- Kâinatın nur çekirdeği: Hz. Muhammed (asm)
- Peygamberimize (asm) salâvat getirmek
- Kâinat, Resûl-i Ekrem’i (asm) bekliyordu
- Mevlid-i Şerifinizi ruh-u canımızla tebrik ederiz
- Peygamberimize (asm) salâvat getirmek
- Nev-i beşere model nedir?
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun