En keskin silâh: Okumak ve belâgat

Yeni Asya, Bediüzzaman’ın, Kur’ân’ın ilk âyeti, ilk emri “İkra”dan aldığı ders ile en önemli vasiyeti, “Okumak, okumak, okumak!”1 şeklinde özetlediği hakikati hayata geçirmek için çabalamaktadır.

Yeni Asya, Bediüzzaman’ın, Kur’ân’ın beyanı cezâlet ve belâgat yönünden de mu’cize olduğunu ispat eden şu muhteşem tesbitine dayanır:

“Ey insan! Şu kâinattan maksad-ı âlâ, tezâhür-ü Rubûbiyete karşı, ubûdiyet-i külliye-i insaniyedir; ve insanın gàye-i aksâsı, o ubûdiyete ulûm ve kemâlât ile yetişmektir.”

Hem öyle bir sûrette ifade ediyor ki, o ifade ile şöyle işaret eder ki: “Elbette nev-i beşer, âhir vakitte ulûm ve fünûna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise, ilmin eline geçecektir.”

Hem, o Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân, cezâlet ve belâgat-ı Kur’âniyeyi mükerreren ileri sürdüğünden, remzen anlattırıyor ki: “Ulûm ve fünûnun en parlağı olan belâgat ve cezâlet, bütün envâıyla âhir zamanda en mergub bir sûret alacaktır. Hattâ, insanlar kendi fikirlerini birbirlerine kabul ettirmek ve hükümlerini birbirine icrâ ettirmek için, en keskin silâhını; cezâlet-i beyândan ve en mukàvemetsûz kuvvetini, belâgat-ı edâdan alacaktır.”2

Bediüzzaman’ın, “Dünyamızın küçülüp bir köy hükmüne geçmesi”, teşhisine bugün “küresellik, globalizm” deniyor.

Bunun en büyük göstergelerinden birisinin de basın-yayın, kitle iletişim vasıtaları olduğuna işaret eder:

“…Şimdi tekemmül-ü vesait-i nakliye ile, âlem bir şehr-i vahid hükmüne geçtiği gibi, matbuat ve telgraf gibi vesait-i muhabere ve müdavele ile, ehl-i dünya, bir meclisin ehli hükmündedir.”3

Bir haberin, bir hadisenin on dakikada bütün dünyayı dolaşması ve internet vasıtasıyla anında bilgiye ulaşılması da da bunu göstermiyor mu?

Bu şartlarda Yeni Asya, Bediüzzaman’ın şu direktifinden hareketle kurulmuştur: “Risale-i Nur, bu mübarek vatanın mânevî bir halâskârı olmak cihetiyle; şimdi iki dehşetli mânevî belâyı defetmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.

– O dehşetli belâdan birisi: Hıristiyan dinini mağlûp eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli “dinsizlik cereyanı” bu vatanı mânevî istilâsına karşı Risale-i Nur bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazifesini görebilir.

– İkincisi: Âlem-i İslâm’ın bu mübarek vatanın ahâlisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izâle etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.

Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Eski Said Dönemi Eserleri, Nutuk, Yeni Asya Neşriyat, Mart 2009, s. 25.
2- Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 239-240.
3- Bediüzzaman, Muhakemat, s. 38.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*