Endekslerin dili

Ülkelerin ekonomiden eğitime, hukuktan çevreye kadar her türlü yönetim performansları; günümüzde bağımsız, uluslar arası kuruluşların yüzlerce kriter üzerinden değerlendirdikleri araştırma sonuçları ile ortaya konmaktadır.

Tabi bu değerlendirmeler ülkelerin verilerini demokratik ve şeffaf bir şekilde paylaşmaları ile mümkündür. Bu veriler de ilgili kuruluşlar tarafından sürekli izlenir ve raporlanır.

Artık bir ülke liderinin ya da yetkililerinin ne dediğinin, hangi bilgileri paylaştığının bir önemi yoktur günümüzde. Endeksler her şeyi ortaya koymaktadır. Ekonomist Mahfi Eğilmez 14 Haziran 2021 de paylaştığı “sorunlar envanteri”nde Türkiye ile ilgili bir dizi endeks bilgileri paylaşmıştır.

Bu bilgiler ışığında, yönetim kriterleri açısından ülkemizin hangi konuda ne durumda olduğunu aşağıdaki rakamlardan görebiliriz:

1. Hukukun Üstünlüğü Endeksinde toplam 128 ülkede 107. sıradayız.

2. Siyasal İstikrar Endeksinde 194 ülkeden 174. sıradayız.

3. Eğitim PISA testi sıralamasında 37 OECD ülkesi arasında 32. sıradayız.

4. Kamu Görevi Etkinliği Endeksinde 38 ülkeden 32. sıradayız.

5. Ekonomik Özgürlük Endeksinde 169 ülke arasında 76. sıradayız.

6. Yolsuzluk Algı Endeksinde 180 ülke arasında 86. sıradayız.

7. Yönetişim Etkinlik Endeksinde 180 ülke arasında 57. sıradayız.

8. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 153. sıradayız.

9. Çevre Performans Endeksinde 180 ülke arasında 99. sıradayız.

Bunların ortalamasını aldığımızda da % 63’lük bir oran karşımıza çıkmaktadır.

Bu rakam şu anlama geliyor: Sıralamaya giren ülkelerin % 62’sinden listede belirtilen performans parametrelerinde daha iyi durumda değiliz.

Bütün bu ve benzer göstergelerde sıra sayısının yüksek olması, bizim temel meselelerde yapısal reformlara olan ihtiyacımızı göstermektedir. Başta hürriyetler olmak üzere bazı endekslerin de çeşitli mülâhazalarla paylaşılamadığı bir başka gerçektir. Ancak bunlar bizi yeise düşürmemelidir. “Yeis mani-i herkemal”dir. Bu endekslerde üst sıralara çıkmanın yolu ise demokrasi, hürriyet, hukuk ve ekonomide yapılması gereken uygulanabilir köklü ve yapısal reformlardır. Şu an için soğuk durduğumuz, ama hakkaniyet ve adalet ölçülerini ihtiva eden AB kriterleri de bu yapısal reformların temelini oluşturmalıdır. AB ülkelerinin zaman zaman gösterdikleri hasmane hatta düşmanca tavırlar bizi doğrulara ulaşmaktan alıkoymamalıdır.

Bir diğer önemli husus ise “doğru İslâmiyet ve İslâmiyet’e lâyık doğruluk” ekseninde, dinin yaşanan bir ahlâka dönüştürülmesi, İslâmiyet’in sembollerden sıyrılıp hayatta görünür olmasıdır.

Bütün bunlar da bizi âdil, yaşanabilir ve gıpta edilen bir ülke konumuna yükseltecektir.

O zaman bu endeksleri muhaliflik değerlendirilmesine muhatap olmadan her ortamda paylaşabileceğiz.

Çünkü çıtamızı yükseltmiş olacağız.

Mehmet Pekel

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*