Engel çok, ama İttihad-ı İslâm mümkün

Dünya barışını temin etmenin bir yolu da İslâm ülkelerinin, kendi aralarındaki ihtilâfları bir kenara bırakıp maddî ve manevî anlamda tam bir “İttihad-ı İslâm/ İslâm Birliği”ni kurmasına bağlıdır. Çoğu kişi böyle bir hedefi, gerçekleşmesi zor bir hayal olarak görüyor olabilir; ama inşaallah bu hedef gerçekleşecektir.

İslâm ülkelerinin içinde bulunduğu kavga ve kargaşaya bakarak bu hedefi imkânsız görmek yanıltıcıdır. Bugün itibarıyla İslâm ülkeleri arasında ciddî ihtilafların var olduğu doğrudur. Ama bunlar, telâfisi imkânsız dertler değildir. Bu hedefi imkânsız görenlere, Üstad Bediüzzaman’ın bakış açısıyla cevap vermek en doğrusu. Bilindiği gibi Said Nursî Hazretleri, İstanbul seyahatinden dönüşünde (1910) Tiflis’in “Şeyh San’an Tepesi”nde bir Rus polisi ile karşılaşmış. Polis, etrafı temâşâ eden Said Nursî’ye “Nereye bakıyorsun?” diye sormuş. Bediüzzaman da, “Medresemin planını yapıyorum” diye cevap vermiş. Karşılıklı konuşmanın devamında Rus polisi, aynen bugün öyle düşünenler olduğu gibi, “İslâm parça parça olmuş” diye biraz da istihzâ ile hitap etmiş. İşte Bediüzzaman’ın bugün ve her gün geçerli olan o ümit dolu cevabı: “Tahsile gitmişler!”

Meselenin özü bu bakış açısındadır. Birileri çevresine bakıp, “İslâm ülkeleri parça parça olmuş. Bu ülkeler mi bir araya gelip ‘İttihad-ı İslâm’ı kuracaklar? Hayal görüyorsunuz” diyebilir. Fakat Bediüzzaman’ın bakışıyla bu ihtilaflar geçicidir ve inşaallah “İttihad-ı İslâm” temin edilecektir. Çünkü yine onun ifadesiyle (bilmânâ) “İslâm ülkeleri tahsile gitmiş. Diplomalarını aldıklarında her biri bir kıt’anın başına geçecek ve âdil pederleri olan İslâmiyete hizmet edecekler!”

“Komşumuz olan İslâm ülkeleriyle neredeyse savaş halindeyiz, hayal görme!” diyenler olabilir. Onlara da, güneşin “en yoğun karanlıktan sonra” doğacağını hatırlatmak isteriz. Hiç ihtimâl verebilir miyiz ki ‘gece’lerin sonu sabah olmasın ya da ‘kara kış’tan sonra bahar gelmesin? İslâm dünyasının içinde bulunduğu hâl ‘gece’ ya da ‘kış’ hali olabilir, ama bunun baharı, yazı ve sabahı da vardır ve olacaktır inşaallah.

Nitekim, Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib de, bütün mezhepsel farklılıkları bir tarafa bırakarak Müslümanları birlik olmaya çağırmış. “İslâmın zekî bir oğlu” olarak tarif edilen Mısır’dan böyle bir çağrının, hem de böyle bir dönemde gelmesi çok önemlidir.

Ahmed Tayyib bu tesbiti, Mısır’ı ziyaret eden İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Bekai ile yaptığı görüşmenin ardından dile getirmiş. Ezher şeyhi (İslâm ülkeleri arasında ihtilaflar olabileceğini hatırlatıp) şunları da söylemiş: “Ancak bu ihtilaflar Müslümanların birliğini etkilememeli. Siyaseti siyasilere bırakalım. Âlimlerin, düşünürlerin ve aydınların hedefi İslâm ümmetinin birliğini sağlamak olmalı. Özellikle günümüzde Müslümanlar uluslararası bir kampanyaya maruz kalmış durumda. Müslüman ülkeler birbirleriyle kırdırılmaya çalışılıyor.” (AA, 9 Ağustos 2012)

Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib’in “İttihad-ı İslâm” için Avrupa Birliği’ni örnek göstermesi de ayrıca dikkat çekici. İttihad ve ittifak için yeniden keşiflere gerek olmadığı da ortada. 100 yıl süren savaşlarla birbirinin kanını akıtan Avrupa, maddî menfaat için bir araya gelip, ‘kan dâvâları’nı unuttuysa, İslâm ülkeleri basit ihtilâfları niçin bir kenara bırakmasın, bırakamasın? Çünkü İslâm ülkelerinin arasındaki ihtilâf, Avrupa ülkeleri arasındaki ihtilafa nisbetle devede kulak gibi kalır. O halde bu ittihadı sağlamak için her ülkeye ve her yöneticiye iş düşüyor.

İttihad-ı İslâm noktasında sivil toplum kuruluşlarına da büyük iş düşüyor. Ezher Şeyhi örneğinde olduğu gibi başka ülkelerin ‘akil adam’ları da bu hususlarda görüş beyan etmeli, ittihadı temin edecek adımların atılmasına yardımcı olmalı.

Bu noktadaki çekirdekler aslında yıllar önce atılmış durumda. “İslâm İşbirliği Teşkilatı”nın bu hedefin bir çekirdeği olduğu düşünülemez mi? Yıllar önce atılan tohumlar maddî ve manevî desteklerle sulanırsa inşaallah tam bir “İslâm Birliği” temin edilmiş olur. Her geceden sonra bir gündüzün geleceği katiyetinde buna inanıyor ve gerçekleşmesi için duâ ediyoruz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*