Ergenekon´dan çıkış

Image
Kolay değil… Semaya ser çekmiş sarp, yüksek dağların arasından ovalara çıkış kolay değil… Hele dağların arasındaki vadiler ve boğazlar eritilmiş demir ile doldurulmuş ise… Demir bentleri ateşlerde eritmek hiç kolay değil. Yumuşamamış demirleri dövmek de kâr etmez gayrı…

 

İnsan nisyandan geldiğinden genellikle unutkandır. Bahsinde bulunmak istediğimiz Ergenekon’u biliyorsunuz. Meşhur destan Ergenekon değil, destana bürünen siyasî Ergenekon’dur mevzumuz. Haftalık Aktüel dergisinin haberine göre Washington’daki zındıka enstitülerinde pişirilip Türkiye´ye sevk edilen Ergenekon… Tartışmanın başladığı günden bugüne kadarki arşivler; yazı, resim, yorum ve fıkralarıyla ortaya konulduğunda, dışarıdan birilerinin bizimkileri fena aldattıklarını üzülerek seyredeceğiz gibi görünüyor. Hele bir paşanın Ergenekon’u ademe mahkûm etme girişimi… Veya Genelkurmay’ın tutuklu paşaları TSK adına ziyaretleri… Bulduk zannettiğimiz Ergenekon’ların daha da derinlerde olduğunu böylece anlıyoruz.

AKP hükümeti, liberallerimiz ve bir kısım dinî cemaatler üniformalı Kemalizmden kaçarken “sivil Kemalizme“ mi yakalandılar? Bilemiyoruz. Söz konusu grupların resmî Kemalizm yerine sivil Kemalizmi tercih etmeleri onları maalesef kurtarmıyor. Resmî Kemalizm sivil Kemalizme dönüştürülebilir. Fakat esaslarının, çerçevesinin, düşmanlarının, ritüellerinin ve önceliklerinin değiştirilemeyeceğini, AKP’nin dolu dizgin yaptığı son icraatlarından anlamak mümkün: Okulların, Kemalizmin propaganda merkezleri olma özelliği iyice pekiştirildi. Camilerde Atatürk’ü anlatma telkinleri bizzat Diyanet Başkanınca sürdürülüyor ve ekranlar Kemalizmden geçilmiyor.

Doğrudur… Neoliberallerin öngördüğü sivil Kemalizle halkı dönüştürmek daha kolay. Milletin geleneksel tepkisini çekmeyecek şekilde mânâ, muhteva ve maksatta başarılı bir format… Hem hanedanımız da bunu şiddetle arzuluyor. Durum böyle olunca, yeterince kullanılmış figüranların, dillerde pelesenk ilişkilerin ve resimlerin deşifresi elbette ki Kemalizme yeni bir soluk getirecektir. Yani anlayacağınız; şu bizim Ergenekon dediğimiz hadisenin, yine Kemalistlerin arzusu üzerine Washington’da hazırlanmış bir senaryodan fazla birşey olmadığı ihtimali giderek güçleniyor.

Ergenekonlardan gerçek anlamda çıkmak içinse millete, millet iradesine ve millî tarihimize dönmekten başka yol görünmüyor. Kemalizmin mahiyetini çeşitli artistliklerle milletin nazarından kaçırmak, rüşvetlerle medyayı dezenformasyonda kullanmak ve tarihiyle yüzleşmekten korkmak bizi yeni oyun dalgalarına kaptırıyor.

Eskiden dünya büyüktü. Oyunlar ve oyuncular gecikmeli olarak teşrih edilirdi. Ama küçülen bir dünyada millet iradesinden bahsedenler eski oyunlara tevessül etmemeli. En büyük hilenin hilesizlik olduğunu kabullenmek zorundayız.

Neocon ve neoliberal çetelerin dolmuşuna binenler, Kemalizm ile mücadele edemezler. Dünyanın her gün yeni bir fikir peşinde koştuğu ve hürriyetlerin boyutlarını ilimle tayin etmeye çalıştığı bir çağda, Türkiye’yi Kemalizme mahkûm edenleri Ergenekon oyunları kurtarır mı? Hiç zannetmiyoruz. Paul Wolfowitz´in meşhur sözünü tekrar etmek lâzım burada: “Her İslâm ülkesi içinden bir M. Kemal çıkarmadıkça, İslâm âlemine demokrasi gelmez.” Kemalizmi bu ülkenin başına saranlar ve milletin kurtuluşuna gidecek her yolu kapayanlar bu anlayışla çalışmaya devam ettiklerine göre, sivil Kemalizmle hedefe yürümek isteyen şu kadrolarla işimiz çok zor.

Ergenekon’dan çıkmak isteyenlere tarihî bir tabloyu da arz ederiz. 12 Eylül’ün en şaşaalı döneminde “dindar Kemalizm”e başvurulmuştu. Türk-İslâm sentezi o günlerin icadıdır. Medenî dünyaya maddeten ve manen dilenci olmuş, izzetini Avrupa mahkemelerinde yitirmiş, milletin elindeki avucundakini hırsızlara kaptırmış bir ülke görüntüsü, Türk-İslâm sentezcilerinin yâdigârı değil mi?

Doğrusu; millete doğruları anlatmak ve millet için karanlık olan noktaları aydınlatmaktır. Hukukun üstünlüğü ve şeffafiyet Ergenekonlar için bulunmaz bir panzehirdir. Eğer hukuku da kirletir, mahkemeleri de idare ettiğiniz kurumlara çevirirseniz, işte o zaman Ergenekoncularla aynı safta yer almış olursunuz. Kanaatimiz o ki, her taraftan sarılmış, politikasını teslimiyet üzerine bina etmiş ve en küçük bir hışırtıdan ürken bir hükümetle Ergenekon´dan çıkılmaz. Çıkış için, korkutulmamış, kirletilmemiş ve şeffafiyeti esas alan kadrolara ihtiyaç var…

Image

Benzer konuda makaleler:

8 Yorum

  1. Bu sistemin korkutulmamış, kirletilmemiş ve şeffafiyeti esas alan kadrolar üretmesi veya başa gelmelerine izin vermesi mümkün değildir. Hatta bütün varlığı ve mesaisiyle böyle kadroların oluşmaması için çaba sarfetmektedir. Ergenekon tipi ifsat hareketleri de bu programın en önemli kısmını oluşturmaktadır.
    Öcalan da bu ülkede doğmuş, büyümüş ve bugün Türkiyeyi yöneten kadrolardan birçok kişiyle aynı dönemde okul okumuş, arkadaşlıkları olmuştur. Peki, bugün o eski arkadaşlarından birileri çıkıp ta”Onun yaptıkları bizi ilgilendirmez. Eski dost ve arkadaşımız” deyip cezaevinde görüşüne gitmek isteseler, bu nasıl karşılanır. Bir de bu girişimde bulunan bir siyasetçi, brokrat veya asker olursa”…
    Peki iddia edilen ERGENEKON ile diğer yasadışı örgütlerin ne farkı var ki, askeri komutanlar bu örgüt mensup ve yöneticilerini ziyaret ediyor ve sahipleniyor… Sakın farkı bu olmasın,
    “O günün şartları bunu gerektiriyordu, biz bunu arkadaşlarla yaptık, 80 yıldır yeri ve zamanı geldiğinde yaptığımız gibi. Şimdi şuna yeniden bir çeki-düzen vermemiz lazım. Yıllardır komünizm belasıyla uğraşıp doğal olarak da sol görüşlü arkadaşlarla bu işleri yaptık. Ancak dünya değişti, şimdi ABD ve İSRAİLin yeni ILIMLI İSLAM PROJESİ ile ,İSLAMA karşı yeni bir çalışmaya-savaşa-başladık. Bu yeni projenin Türkiye ayağını da ,hristiyan ve yahudilere-islama ve müslümanlara karşı her türlü savaş, katliam ve ifsada rağmen- karşı engin hoşgörüsüyle ve bize karşı savaşan müslümanlara -mağduriyet, mazlumiyet ve haklılıkları ne derece olursa-karşı bize destek çıkan ve düşmamıza karşı duran şefkat ve merhamet timsali, barış insanı çok çok sayın F.GÜLEN hazretleri ve uzman ekiplerine devrettik.” olmasın.
    28 Şubata sebep gösterilenler, komutanların cezaevi ziyaretlerinden daha ciddi ve önemli nedenlermiydi. HUKUKA göre… Bu hamur çok su götürür… Neyin ne olduğunu bilmek için arif olmak da, siyasi analizci olmak da gerekmiyor.
    BİR gerçek var, o da ergenekon meselesinin yavaş yavaş kapatılacağı ve vefanın gereği olarak, eski dostların-ortakların-birbir özgürlüklerine kavuşturulacağıdır.
    TÜRKİYE CUMHURİYETİ ve ORDUSU nelerin üstünden gelmiş ,bu ergenekon işine mi takılacak.

  2. Bizim halkımız müslümandır. Asırlarca Türk, Kürt, Arap vs. demeden İslam kardeşliğine uygun hep birlikte yaşamış, aynı değerler için savaşmış, aynı değerler için ölmüşlerdir. 600 küsür yıl artısıyla-eksisiyle İslamın bayraktarlığını yapmış Osmanlı İmp. döneminde bu böyle sürmüştür. Ne zaman ki OSMANLI imp. dağıldı ve yerine Laik ve Türk ırkı dışında hiçbir ırkı tanımayan, yoksayan ve inkar eden TC. kuruldu ,sorunlar o zaman başladı. O zaman islam da, islam kardeşliğinin de bitirilmesi için de sürekli bu ERGENEKON tipi oluşumlar meydana getirildi ve ifsat faaliyetleriyle bugünkü tablolar oluşturuldu. Öyle bir noktaya gelindi ki, asırlarca “müslüman kardeşiz” diye birlikte yaşamış türk ve kürtler malesef birbirine düşman iki halk noktasına getiril-di.
    İslama ve müslümana yönelik zulümler ortada… Yani birtarafta müslüman halk dininden kopartılırken, diğer taraftan ırkçılığa yönlendiriliyor, bu şekilde islam kardeşliği ve ümmet bilinci katlediliyor.
    Netice olarak, bu halk müslümandır. Bu insanlara ve topraklara ancak İSLAM huzur, çözüm ve kardeşlik getirebilir. Bunun dışındaki hiçbir çözüm adil, gerçekçi ve kalıcı olmaz. Bu topraklarda yaşayan bütün ırkların ortak payda ve değeridir İSLAM.
    Laiklikler, demokrasi ve sosyalizmler Avrupa ve Amerikalarda geçici olarak çözüm olabilir. Ama Ortadoğu ve İslam beldelerinde asla… Üstad Bediuzzamanın ektiği İMAN tohumlarını hangi güç ve ideoloji söküp atabilir. Peygamberler diyarı olan bu topraklara HÜKMULLAHtan başka ne huzur, barış ve adalet getirebilir.
    O zaman manevi değerlerimize, inancımıza dönerek, sahip çıkarak bu felaketlerden korunabilir ve huzura erebiliriz. İNŞAALLAH.

  3. O zaman SEYYİD kardeşim,

    Önce Medine neslini oluştur, sonra Bedir’e çağır. Senin halkın yani bu topraklarda yaşayan bütün insanlar daha “şeriat” kelimesinin anlamını bilmiyor. Sen tutmuş rejimi değiştirelim, şeriat getirelim diyorsun. Hangi insanlarla şeriatı getireceksin bre Müslüman?

    Hz. Ali’lerini, Hz. Ömer’lerini, Hz. Ebu Bekir’lerini, Hz. Osman’larını göster. Var mı böyle liderler? Asr-ı saadeti herkes ister, ama layık olan var mı aramızda?

    Hz. Hasan (r.a.) bilmiyor muydu Yezid’in ölüm emrini vermeyi ha? Her neyse…

    Biz Nurcular olarak Hz. Hasan’ın mesleğine talibiz. Rus’un silahıyla Müslüman memleketinde terör estirmeye de yanaşmayız.

    Senin gibi rejimi yıkıp şeriat getirmek isteyen herkes de Nurcuları iyi tanısın. Biz gavur silahıyla rejime göz dikecek olsaydık bunu 80 sene evvel yapardık ve ortada ne Nurculuk olurdu ve ne de Türkiye?

    Bu ülkede eline silah alacak herkes, zulüm yapar! Biz Nurcular kalemi silah yapar, küfrün fikirleriyle savaşırız. Bize göre doğru olan budur. Çünkü İslam’ı layıkıyla bilmeyen, tahkik-i imana sahip olmayan nesillere şeriat getiren; İslam’ı kullanarak zulmeder. Bunun adına cihad diyenler de ahirette acı bir azapla karşılaştıklarında hatalarını anlarlar. Vesselam…

    Not: Sen bunları anlayamazsın bence ama yine de okuyacak olanlardan anlayacak olur belki diye yazdım işte. Bunlar da bu konuda son sözlerimdi.

  4. Hz. Hasanı tut, Hz. Huseyni terörist ilan et. Doğru ben bu tezatlardan pek anlamam…

  5. Edebsizlik etme! Hizbullah kiiiiiim, Hz. Hüseyin olmak kiiiim? Heyhat! Şaşarım senin yıldız böceği kadar aklına! Ortada Kuran gibi bir güneş var ve diyor ki, “Zulmedenlere en ufak bir meyil dahi göstermeyin, yoksa cehennem ateşi size de dokunur.”

    Ben Hizbullah zalimine terörist dedim, zalim dedim. Haşa Hz. Hüseyin’e demedim. İzzeddin Yıldırım ağebey gibi mübareği ve Gaffar Okan gibi imanlı bir vatanperveri şehid edenler zalimlerdir, teröristlerdir. Yani Hizbullah denen örgüt, Yezid zaliminin yolundan gitmektedir ve iktidar derdindedir. Hz. Hüseyin’in adını Hizbullah’ın zulümleri için kullanmayın yoksa şehitlerin şefaatlerinden mahrum kalırsınız!

    Hz. Hüseyin (r.a.) Hz. Hasan’ın nasihatını dinlemiş ve deabisinin intikamını almamıştır. Kerbela’ya gidişi de mazlum gibi görünen münafık Yahudilerin yardım istemesi üzerine olmuştur. Ve de ihanete uğramıştır. Ayrıca Hz. Hüseyin’in iktidar ve rejim mücadelesi olmamıştır. Ehl-i Beyt’in adını ağzınıza alırken destur deyin. Vebali büyüktür bilesiniz!

    Not: Ehl-i Beyt’e muhabbetim sebebiyle bu dengesiz Hizbullahçıya cevap vermek zorunda hissettim kendimi. Site ziyaretçilerinden ve editörlerinden (sözümde duramadığım için) özür dilerim. Allah doğru İslam’a layık doğruluğu hepimize nasip eder inşallah…

  6. Ben islamı ve efendimiz sav. anlatıyorum, yazıyorum. Benim perspektifim, inancım bu. Ne Hizbullahı ne de başka bir camiayı dile getirmediğim, tamamıyla islama hizmet eden, islamı KURAN-I Kerimin emri ve sünneti seniyyeyenin çizgisi doğrultusunda tebliğ eden ve bunun mücadelesini veren her fert ve camiayı kardeş bilip savunduğumu yazdıklarımı okuyan herkes çok bariz görecektir. Kim bu saydığım vasıflara haizse veya bu vasıfları daha çok içinde barındırıyorsa-diğer bütün fert ve camiaları kardeş bilerek-o camiaya gönül veririm.
    Cihan efendi,bu siteyi takip ediyorum. Sen hangi kardeşle tartışsan hemen hakarete, küfre başlıyorsun. Elbette bu kardeşlerin huzurunda senin seviyene inmem. Ancak bunu bil, hakaret eden hakarete, söven sövgüye layıktır.
    Sana tavsiyem, Risaleyi yeniden okumaya, anlamaya ve çözmeye çalış. Ama bunun için önce kafandaki yargıları, yergileri, kutsal-laştırdıkları-ları bir tarafa bırak ve Mübarek Müellifin nazarıyla-yüce kitabın-bak, incele, tüm benliğini bir tarafa atarak vicdanına kulak ver ve kendini sorgula… varsın ondan sonra ben beyinsiz olayım, ne çıkar… Cennet-cehennem, hesap-kitap, hak-hukuk, kar-zarar, fani-ebedi, mükafat-ceza… bütün bunlar ölçü için, itidal için kafi sebepler değil mi.

  7. Ben şahıslara asla hakaret etmem. Ben küfre hizmet eden fikir, sistem ve oluşumlara söverim ve yanlış derim.

    Senin Hizbullahçı olduğunu , Hizbullah’ın temsilcisi olrak yorum yazdığını herkes biliyor artık. Her neyse, artık seni umursamayacağım…

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*